Sosyal Medya

Makale

Acaba bugün hangi soğanlarla, sevdalarla sınanmaktayız?

Önce bir fıkra…

Ä°ki samimi arkadaÅŸ kafa kafaya vermiÅŸ muhabbet ediyorlar. .. Bunlardan biri soÄŸanı çok sevmesi ile meÅŸhur… DiÄŸeri de dostunun bu özelliÄŸini bildiÄŸi için onu soÄŸan sınavına tabi tutuyor…

Bir gün soÄŸanı çok seven arkadaşına ciddi ciddi soruyor:

-Bana tüm samimiyetinle doÄŸruyu söylemeni isterim:
ÇocuÄŸunu mu çok seviyorsun yoksa soÄŸanı mı?

Soruya muhatap olan dostu zorlanmadan cevabını verir:

-Ne ÅŸüphe! Tabii ki soÄŸanı daha çok seviyorum. Hele soÄŸanın cücüÄŸüne bayılıyorum.

-Peki, ikinci soru… Hanımını mı daha fazla seviyorsun yoksa soÄŸanı mı?

Bizimki kem küm etmeye baÅŸlar… Ne de olsa yerin kulağı var… Ne olur ne olmaz… Biraz zorlanır ama sonuçta ürkek ve titrek bir ses tonuyla tercihini dile getirir…

-Hanım duymasın… Ne yalan söyleyeyim… SoÄŸan sevgisi ağır basıyor…

Arkadaşı bu cevabı alınca üçüncü soruyu hemen soruveriyor… Hazırlıklı olduÄŸu için rahattır…

-Allah aÅŸkına doÄŸru söyle, Peygamberi mi daha çok seviyorsun yoksa soÄŸanı mı?

Böylece soÄŸan sınavının en ağır sorusu sorulmuÅŸ olur…

Bizim soÄŸan sever soÄŸuk terler dökmeye baÅŸlar… Belki de hayatının en zor sınavına maruz kalmıştı… Moral bozuk, canı sıkkın… Sert bakışlarla soruyu soran arkadaşına dönüp sitemini dile getirir:

-Sen ne zalim bir dostmuÅŸsun! ArkadaÅŸ arkadaÅŸa bunu yapar mı? Åžimdi beni iki mübarekten birini tercih etmek zorunda bırakıyorsun, be acımasız adam!

Evet, iki mübarek… Biri Peygamber, diÄŸeri soÄŸan… Ve iki mübarek arasında kalan, ecel terleri döken soÄŸan sever arkadaÅŸ…

Åžimdi diyebilirsiniz ki sonuçta bu bir fıkradır, gülümser geçeriz…

Aslında bu bizim hikâyemiz… Ve bizim sınavımız… Tüm zamanların sınavı… SoÄŸan sınavı…

Bakara suresini açıp bakabilirsiniz… Ä°srailoÄŸulları Hz. Musa(as) ile neyin kavgasına durdular…

Sarımsak ve soğan sevdası değil miydi?

Her gün sunulan gök sofrasındaki kudret helvası ve bıldırcın etini teptiler, sarımsak ve soÄŸan eylemi baÅŸlattılar…

Åžunu demek istiyorlardı, Firavunun zulmü altında özgürlüÄŸümüz olmasa da soÄŸanımız vardı… Bizi bu çöle getirdin, soÄŸansız ve sarımsaksız kaldık…

Onuru ve özgürlüÄŸü, soÄŸan ve sarımsaÄŸa takas ettiler…

Acaba bugün hangi soÄŸanlarla, sevdalarla sınanmaktayız…

Acaba mübarek Peygamber ile aramıza giren ne gibi mübarekler edindik?.. Bugün ne de çok mübareklerimiz var… Neleri kutsuyoruz? Kimleri önceliyoruz… Veya hangi mübarekler arasında kaldık, bocalıyoruz?..

ÇoÄŸu zaman arada kalıyoruz ve bocalıyoruz… Tutarlı ve ilkeli bir tercihte bulunmayınca çözümü bu defa arazi olmakta buluyoruz…

Arada kalmışlık hali insanı huzursuz ediyor… Özellikle inancı ile yaÅŸamı arasında bocalayanları bekleyen buhran ve bunalımı küçümsememek gerekir…

Ä°kircikli ruh halleri zamanla iki kimlik arasında kimliksizleÅŸme ve kiÅŸilik bozukluÄŸuna da neden olabilir…

Arada kalmak gerçekten zor bir durumdur… Ne kimseye yaranabilir ne de yol alınabilir… Ä°ki tarafı idare etmeye çalışmak ise bir iradesizlik göstergesi olabilir…

Ne yardan ne de serden vazgeçmemek, arada kalmak, bazen acziyet anlamına gelir…

“Yukarı tükürsem bıyık, aÅŸağı tükürsem sakal” dedikçe yutkunmaya devam edersin… Ya da en iyisi sakalı da bıyığı da kesip tükürükte serbest atışa geçersin…

Ä°ki arada bir derede kalmak, diÄŸer bir boyutu ile sefersizlik demektir… Bir seçime gitmemek zamanla her seçimsizliÄŸi bir seçimmiÅŸ gibi görmeye baÅŸlar insan…

“Ne ÅŸiÅŸ yansın ne kebap” modunda olanlardan bir iÅŸ çıkmayacağı malum…

Hem nalına hem mıhına vuranların kendi ayaklarına sıktıklarını görmeleri lazım…

Zaten Araftakilerden atılım ve açılım bekleyemeyiz…

Tarafını belli edememe, hep ‘acaba’larla boÄŸuÅŸanların bugüne kalacakları fazla bir ÅŸeyleri yok demektir… Bir de kimseyi üzmemek, kırmamak için herkese mavi boncuk dağıtmak ya da herkese ‘sen de haklısın’ demekle de kimseye yar olunmuyor…

Toplumsal görünümlerin altını kazıdığınızda psikolojik bunalımların arka planında bu türden kararsızlık ve tutarsızlıkların bulunduÄŸu görülecektir…

Arada kaldıkça sıkışır ve sıkılırız… Kavgalarda daha çok arada kalanlar dayak yer…

Acaba en iyi çözüm görmezden gelmek, uzak durmak mı? Bu da silikleÅŸmek ve sinmek deÄŸil midir?

NetleÅŸmeden, nitelik kazanılmıyor… Rengimizi belli etmezsek doÄŸal olarak flulaşırız…

Peki, nerede ve nasıl arada kaldık?

Hak’la halkın arasında kaldık… Halkın içinde Hak için olamadık…

Emellerimizle ecel arasında kaldık… Emellerimizi kısa tutup ecele hazırlanmadık…

Ömürle ölüm arasında Arafı yaÅŸadık… Ömrü de ölümü de Allah için kılamadık…

Fizikle metafiziÄŸin mutabakatını saÄŸlayamadık…

Hayatın gerçekleri ile Ä°slam’ın deÄŸerlerini telif edemedik…

Ä°deal ile reel politiÄŸi rayına oturtamadık…

Ben bilinci ile biz ruhunu mezcedemedik…

Baktık ki aklımız ayrı yerde, duygularımız baÅŸka yerde…

Bedenle ruh, akılla kalp barışık deÄŸil…

Akide ile arzular arasında çırpınıp duruyoruz…

Ä°htiyaç ve ihtirasları hangi disipline tabi kılacağımızı kararlaÅŸtıramadık… Dolarla TL arasındaki dalgalanma herkesi vurdu…

Vicdanla cüzdan arasında sıkışıp kalmışız… KulluÄŸun kuralları ile piyasa koÅŸullarını karıştırdık… Ä°slami mesuliyet ile resmi mevzuatı tefrik edemedik…

Ya diktatörlük ya da demokrasi kıskacında üçüncü yolu sunamadık…

Ahireti önceleyip dünyayı imar edemedik…

“Mevla mı, Leyla mı?” tercihte kaymalar oldu… Marketin çekim gücü mabedi maÄŸdur kıldı…

Takva ile heva… HuÅŸu ile hazlar… Burhanla buhran… Nur ile nar… Rahmanla ÅŸeytan arasında gel-gitler bir türlü bitmiyor…

Daha annesi ile eÅŸi arasında kalmış evliler… EÅŸi ile evladı arasında kalmış anneler… Anne-baba kavgasında arada kalan çocuklar hep bedel ödüyorlar… Evlenmekle evlenmemek arasında bocalayan müzmin bekârlar… “Ev hanımı mı iÅŸ kadını mı?” ibre nereye kayıyor…

Fillerin kavgasında ayakaltı olan masumlar…

Bu ahval altında olması gereken, muhayyerlik ayetlerini yeniden okumaktır…

Allah ile aramızı iyi tutalım ki arada kalmayalım…

Ayaklarımız kaymasın…

Zindanla zina arasında kalan Yusuf(as)’un tercihi zindandı… Çünkü zinayı tercih etmiÅŸ olsaydı, sarayda da olsa saray ona zindan olacaktı… “O Allah’ın ihlaslı kullarındandı…”

Velhasılıkelam; iman bir tercihtir…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.