Sosyal Medya

Makale

Birbirimize zarar vermeden de yol almak mümkün. Kalbimiz bize bunu öğretebilir

Geçen gün düÅŸüncelerine son derece önem verdiÄŸim bir dostumla sohbet ediyordum. Yüzünde ruhani bir huzur vardı. AÄŸzından çıkan kelimeler, bu kelimelere eÅŸlik eden hareketler öyle bir sankinlik ve güven içinde, bana doÄŸru, zihnime doÄŸru yol alıyorlardı ki, bir an onun çekim alanına girdim ve o paha biçilmez huzuru hissettim. Ne söylediÄŸinden çok, söyleme biçimi çok ilgi çekiciydi. Söylediklerini önemseme ÅŸekli, kendi başına bir cazibe yaratıyordu.

‘’Ben’’ dedi ‘’Artık zihnime deÄŸil, kalbime güveniyorum’’... Kalbe iman etmiÅŸ birinin çiçekler ile bezenmiÅŸ mis kokulu kelimeleri bunu doÄŸruluyordu zaten. Daha çok konuÅŸmasını istiyordum. Bu büyülü atmosferin içinde kaybolmak ve yeni bir kadere doÄŸru yol almak istiyordum. Aslında kalbime çarpan bu cümlelerin etkisiyle kaybolmak istiyordum.

 ‘’Her ÅŸey, her ÅŸeyle baÄŸlantılıdır ve herkes herkesin parçasıdır. Birine acı çektirdiÄŸinde, kendine de çektirmiÅŸ olursun. Senin dışında hiçbir ÅŸey ve hiç kimse yok ve herkes senin bir parçandır. Bu, ruh'un yasasıdır.’’

Ruhun yasası ya da kalbin yasası böyle bir ÅŸey dedim kendi kendime. ’’Birine acı çektirdiÄŸinde kendine de çektirmiÅŸ olursun’’

Tanrım ben niye bu açıklıkta düÅŸünemedim, neden bu kadar geç fark ettim bu ÅŸahane gerçeÄŸi.

‘’Görmek isteyenIer için yeterince ışık, istemeyenIer için yeterince karanIık vardır.’’ bu sözü bir yerlerden hatırlıyordum. Ama kim söylemiÅŸti ÅŸimdi hatırlayamıyorum. Yüz kez duymuÅŸ olsam bile dostumun aÄŸzından döküldüÄŸünde sanki ilk kez duymuÅŸ gibi irkildim, sarsıldım ve bu güzel sözün anlamını sanki ilk kez kavrıyormuÅŸum gibi, yüzümde güzel bir gülümseme belirdi.

‘’Kalbinden gelen sesi dinlemek sana bir ÅŸeyin ne zaman yeterli olduÄŸunu söyleyecektir. Kafanın söylediklerini duymakla kalbinden gelen mesajı dinlemek arasındaki farkı öÄŸren. Kafanın konuÅŸması toplumun bir ürünüdür. Kalbin konuÅŸması sonsuzluktan gelir.’’ 

Çok ÅŸanslıydım o gün sanki bir derviÅŸ ile konuÅŸuyor gibiydim. ‘’Kafanın konuÅŸması toplumun ürünüdür.’’ 

Elbette, öyledir çünkü zihin toplumla ilgilidir. Ötekinin ne yaptığını önemser ve ona göre vaziyet alır. EÄŸer bu doÄŸruysa zihnimiz saf deÄŸil. Daha doÄŸrusu zihnimiz ötekine göre vaziyet alıyorsa, o zaman bizim, bize ait düÅŸüncelerimiz yoktur. Hepsi toplumdan geldiÄŸi için, masumiyetimiz, bir baÅŸkasının tarif ettiÄŸi ÅŸeyden ibarettir.

Aklıma o derviÅŸ geldi hani bana bir sır ver denildiÄŸinde, daha doÄŸrusu ‘’Bir sır ver ki omuzlarımdaki yük hafiflesin” denildiÄŸinde.

-“Affet”deyip giden derviÅŸ. Zihnimiz toplumun ürünüyse sır yoktur aslında. Ama yine de omuzlarımızdaki yükü hafifletmek isteriz.

Ne güzel demiÅŸ Mevlana, ‘’Kar taneleri ne güzel anlatıyor, birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduÄŸunu.."

Evet bu mümkün. Birbirimize zarar vermeden de yol almak mümkün. Kalbimiz bize bunu öÄŸretebilir. 

''Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan, bütün insanları anlar." demiÅŸ Stefan Zweig.

Kendimizi anlamaya çalışmak, bütün insanları anlamaya çalışmaktır. Ve anlama çabası dünyanın en huzur verici çabasıdır.

"Nereye" demisler DerviÅŸ'e;

"Bilmem ki" demiÅŸ,

"Gidiyorum öyle"... "Çiçekleri ezmeden, evvelden ezele... 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.