Makale
Bağlamın Ana Fikri Sonuna Kadar Taşıması
Surelerin hemen hepsinde evrensel mesaj/mesajlar bulunur. (1) Genellikle bu mesajlardan biri, mevcut ana fikri bünyesinde taşır ve anlam bu eksen üzerinde ilerler. Surenin her ayeti, bu eksen etrafında döner. Başka bir ifade ile metnin inşa etmeye çalıştığı temel bir çerçeve vardır. Konular bu amaca uygun olarak seçilir ve dağılır. Ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin üzerinde durulan hususlar surenin omurgasında duran bu ana fikre, özel mesaja, omurga konuya, yani sure için belirlenmiş ortak amaca hizmet ederler.
Ana fikrin etrafında yer alan yardımcı fikirler, bir taraftan muhatabı meselenin içine çekmeye, diğer taraftan gerçekle bağını kurmaya ve başka bir açıdan kişinin kendi dünyasında benzer karşılıklar bulmasına yardım eder. Fakat ne olursa olsun metni anlama çabalarıyla ortaya çıkan yorumlar, bağlamdan onay almalıdır.
Bağlamı meydana getiren parçaların her biri ana fikri içerir, ona hizmet eder ve surenin sonuna kadar eğer varsa her bir bölüm ya da parçada ayrı ayrı temsil edilirler.
Kur’an’ın indiriliÅŸi hakkında ÅŸu ayet bizi yeterince bilgilendirir:
“Ä°nkâr edenler, ‘Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!’ dediler. Biz, Kur’an’la senin kalbini pekiÅŸtirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.” (2)
Tertil, tutarlı bir bütün oluÅŸturacak ÅŸekilde belli bir okuma düzeniyle, düzenli ve yerli yerince okuma ile; kısım kısım, parça parça, bölüm bölüm, ara ara, ayet ayet indirilme anlamlarını bir arada ifade eder. Kur’an’ın genellikle ayet grupları ÅŸeklinde nazil olduÄŸu kabul edilir. Kur’an’ın parça parça indirilmesi, ayet kümelerinin bir anlam bütünlüğünden yoksun olduÄŸu veya belli bir amaç gözetmeden geliÅŸigüzel tanzim edildiÄŸi anlamına gelmez. Kaldı ki yukarıdaki ayette de görülebileceÄŸi gibi onu düşünme ve anlama faaliyetinin dışına çıkarma çabası kâfirlere aittir. (3) Dolayısıyla uzun surelerde bile parça parça/bölüm bölüm indirilen ayet grupları hem kendi aralarında hem de ait oldukları sure bütünü içerisinde ilahî iradenin kastını taşıyacak ÅŸekilde belli bir anlama sahiptirler. Nasıl ele alınırsa alınsın sonunda baÄŸlam marifetiyle elde edilen anlam bütünlüğü, surelerin bir defada indirildiÄŸi intibaını verecek ÅŸekilde ikna edicidir. Bu anlamda surelerin kendi içlerinde bir bütünlüğü/baÄŸlamı olmalıdır. Kur’an’ın özellikle sure sure ayrılmasının hikmeti de budur.
Aynı sure içerisinde yer alan ayetlerin bir kısmının sonra indirilmiÅŸ veya sonradan buraya dâhil edilmiÅŸ olduÄŸu iddiası çoÄŸu kere cerh ve ta’dilden nasibini almamış senet ve metin açısından tenkide uÄŸramamış rivayetlerin ya da hiç sorgulamadan birbirini taklit ve takip eden tefsir/te’vil çabalarının eseridir. Bunun en güzel örneklerden biri yirmi ayetten müteÅŸekkil Müzzemmil surenin ilk ayetleriyle son ayetidir. Bunlar arasında bir fasıla olması gerektiÄŸi ya da son ayetin diÄŸerlerini nesh ettiÄŸi ifade edilir. Surenin ikinci ayeti “Gece biraz ilerleyince kalk.” der. Son ayet ise bu kalkışın içini bunu yerine getirecek kiÅŸilerin hayat dengesini bozmayacak ÅŸekilde hafifletir. (4) Yani önce kalk diyen ve bunun zamanını ayarlayan ayetlerden [2-4. ayetler], sonra son ayet, bazı haklı gerekçeler ileri sürerek bu kalkışta kolay olanın tercih edilmesini önerir [20. ayet]. Bunun için sahabelerin bu kalkış nedeniyle kendilerini zora sokmalarını görmeye ihtiyaç yoktur. Zaten ayetlerin hiçbirinde önce kalk sonra kalkma denilmez. Amaç, Peygamber ve ona inanan az sayıda arkadaşının indirilen ayetlerle hayat arasında kurmaları (örneklendirmeleri) gereken bağı/iliÅŸkiyi saÄŸlamaya vesile olacak bir gece (eÄŸitimi) okuyuÅŸudur. Ve kolay olanın okunması tavsiye edilir. O hâlde surenin ayetlerinin bir kerede inmiÅŸ olduÄŸunu kabul etmeye bir engel yoktur. Nitekim bu bir defa inmiÅŸ olmaktan kasıt, başı sonu belli bir konu bütünlüğünün gözetilmesidir. Buna göre birkaç seferde inmiÅŸ olabileceÄŸi düşünülebilecek uzun surelerin de inen parçalarının her birinin kendi içinde bir bütünlüğü vardır. (5) Ardından bu parçaların bir sure içerisinde yer almasını gerektirecek gerekçeler de hazırdır. Yani sonuç itibariyle uzun bir surenin birkaç aÅŸamada indiÄŸi düşünülse bile neticede her bölümün tek sure içinde yer alması, toplu bir anlamın gözetildiÄŸini kaçınılmaz ÅŸekilde ortaya koyar.
Benzer bir yaklaşım Mücâdile suresi içinde yer alır. Surenin 12. ayeti, “Siz ey iman etmiÅŸ olanlar! Elçi’ye ne zaman bir ÅŸey danış(maya niyetlen)irseniz, bu danışma vesilesi ile karşılıksız yardımda bulunun! Bu sizin yararınıza olacak ve sizin (iç) temizliÄŸinizi saÄŸlayacaktır.” der. (6) Ve daha ayet bitmeden “Ama buna gücünüz yetmezse (bilin ki) Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.” diye de ekler. Yani aynı sure içerisinde sadaka verin ama bulamazsanız da vermeyebilirsiniz, denilir. 13. ayette ise şöyle buyrulur: “(Elçi’ye) danışmanız vesilesiyle kimseye bir yardımda bulunmamaktan dolayı (günah iÅŸlemiÅŸ olabileceÄŸinizden) korkuyor musunuz? EÄŸer (imkânlarınızın olmamasından dolayı) bunu yapamazsanız ve Allah size affediciliÄŸini gösterirse, siz de namazlarınızda devamlı ve dikkatli olun ve (sadece) arındırıcı yükümlülüklerinizi yerine getirin ve (böylece) Allah’a ve Elçisi’ne itaat edin! Çünkü Allah yaptığınız her ÅŸeyden haberdardır.” (7) Burada da önce emredildiÄŸi hâlde sonra ortadan kaldırılan bir emir yoktur. (8) Bu durumda surenin ayetleri/bölümleri arasında fasıla olması gerekmez. BaÅŸka bir ifade ile ne ÅŸekilde ve ne zaman inerse insin aynı sure içerisinde baÄŸlamı sarsacak veya konu bütünlüğünü yok sayacak ÅŸekilde bir ayrımdan söz edilemez. Çünkü her bölüm sonuç itibariyle tek bir çatı altında toplanır.
Konulu tefsir yönteminde sure bütünlüğünün anlamı, burada kastedilenden farklıdır. Bir konu baÅŸlığı altında ayetlerin toplanması, bir hayli tehlikelidir ve çok dikkat ister. Zira her bir ayetin kendi baÄŸlamı içerisinde kazandığı anlam bilinmeden tek bir baÅŸlık altında toplanması doÄŸru olmayabilir. Pek çok kelime ve kavram açısından bu böyledir. Ancak “Kur’an’da Müminlerin Özellikleri” gibi çok genel bir çerçevede ayetlerin iniÅŸ zamanı veya bulunduÄŸu yerdeki bütünlüğü önemsenmeyebilir. Nitekim bu yaklaşımda bütün Kuran’ı bir baÅŸlık altında ele almak da mümkündür. Fakat bu durumda dahi sure bütünlüğü içerisinde baÄŸlamı yakalama çabası, bu baÅŸlığa alelade bir toplamanın verebileceÄŸinden çok daha fazlasını ikram eder.
Mesela Tekvir suresinin bağlama uygun şekilde muhtemel indiriliş amacı şudur:
“Tekvir suresi, kıyâmetin kopacağını ve diri diri gömülen kız çocukları örneÄŸinde olduÄŸu gibi insanların hesap vereceÄŸini bildirerek, vahyi dikkate almadıkları sürece müşriklerin gayba yönelme ve bu ÅŸekilde dini yok etme çabalarından bir sonuç alamayacaklarını ve bu tuzak karşısında müslümanların da dikkatli olmalarını bildirmek için indirilmiÅŸtir.” (9) Bu surede kırılma noktası olarak dikkate alınması gereken tuzak, daha çok gayb bilgisi talep ederek dini sulandırmaya çalışmaktır. Böylece müşrikler kendi suçlarını örtmeyi amaçlamaktadırlar. Ayrıca içi boÅŸaltılmış ve sulandırılmış bir dinin hiçbir iÅŸe yaramayacağını da bilmektedirler. Sureden baÄŸlam sayesinde çıkarılan bu bilginin bir müminin özellikleri arasında dile getirildiÄŸi vaki deÄŸildir. Oysa bir mümin için gayb konularında Kur’an’ın verdiÄŸi bilgiler dışında baÅŸka kaynaklara yönelmemek önemli bir esas/ilke olmalıdır. (10)
Felak suresinde, gecenin karanlığı diye isimlendirilen ‘gâsık’ sure bütünüyle uyumlu bir anlam içerir. Düğümlere üfleyenlerin karşılığı da bu çerçevede anlam kazanır. Yani gecenin karanlığının çökmesi (gâsıkin izâ vekab), bir ÅŸeyi olduÄŸundan farklı göstermeye çalışan büyücülerin ÅŸerridir. Bunlar toplumu istediÄŸi yönde hareket ettirmeye kabiliyet kazanmış odaklardır. Baskı, zulüm, tehdit veya tekliflerle kiÅŸilikleri çalmaya çalışırlar. Ä°nsanların bir ÅŸeyi olduÄŸu gibi yaÅŸamasına izin vermezler. Bunlar, ogün için tehdit, teklif veya iftira yoluyla insanların inandıklarıyla yaÅŸadıkları arasında tercih yapmaya zorlayan; bugün için sanal korkular, sahte kahramanlar, bilim-teknoloji ayarlı asılsız kurgular marifetiyle herkesi büyülemeye çalışan kiÅŸilerdir. Yarattıklarının ÅŸerri gecenin karanlığı gibi çöken karanlık iÅŸlerdir. Bu iÅŸlerle uÄŸraÅŸanlar, karanlık ve gayrı meÅŸru olduklarından dolayı geceye; asılsız, sahte tuzaklar hazırladıkları için de büyücülere benzetilmiÅŸtir. (11) Aslında bunların hepsi topluma yön verme hakkını kendinde gören Kur’an’ın mele ve mütref dediÄŸi ileri gelenlerdir. Böylece ÅŸerrinden sığınılan ortak paydalar tespit edilebilir. Bu anlamların yaÅŸanılan ortamdan destek alması gerektiÄŸi de unutulmamalıdır. Yani surenin indirildiÄŸi ve okunduÄŸu dönemde okuyan olsun dinleyen olsun bu hususlara muhatap olan herkesin anladığı ortak bir çerçeve vardır. Bu çerçeve, surenin vahiy tarafından inÅŸa edildiÄŸi ilk planda okuyucuya ÅŸahsi tasarruflarda bulunma imkânı vermez. Ä°ndi yorumları iter. Buna göre ilk aÅŸamada gecenin ÅŸerrinden kastın kelime ve kavramların semantik çerçevesi izin verse bile yılan sokması veya ay tutulması olabileceÄŸi düşünülemez. Ama surenin kastı, yani indiriliÅŸ amacı anlaşıldıktan sonra meselenin Allah’a sığınma boyutunun bütün ÅŸer çeÅŸitlerini içine almasına ve bu ÅŸekliyle ÅŸahsi teÅŸebbüslere konu olmasına katlanılabilir. (12) Daha önce deÄŸil.
Kısa bir sure olmasına raÄŸmen Felak suresinin her ayetinin birbirini tefsir ederek ilerlediÄŸini görmek mümkündür. Bu ÅŸekilde yarattıklarının ÅŸerri, gecenin karanlığına, bu karanlık, çöktüğünde büyücülerin iÅŸlevine, bu iÅŸlev de haset edenlerin zarar vermesine dönüşür. Sure bundan korunmak adına kiÅŸiyi uyanık olmaya ve Rabb’e sığınmaya çağırır. Amaç insanın, Rabb’ine, yani onun rehberliÄŸine yani gerçekleri açıklayan kitabın içeriÄŸine bakmasını/ilgisini saÄŸlamaktır. Çünkü büyücülerin etkisi ancak bu ÅŸekilde kırılabilir. Bu taşıyıcı anlam, surenin bütün ayetlerine sirayet etmiÅŸtir.
Rabb’e sığınmak…
Yarattıklarının ÅŸerri…
Gecenin karanlığı…
Büyücülerin üflemesi…
Hasetçilerin hasedi…
Bütün bunlar, Kitap’ta tek tek açıklanmıştır. Dolayısıyla Felak suresini okumak akabinde kitabın içine girmeyi gerektirir. İçine girmek, hak ile batılı ayırt edebilecek ÅŸekilde hakikati görmek ve bunu davranışlara yansıtabilmek demektir. Aksi hâlde sığınma bir ÅŸey ifade etmez. (13) Nitekim sığınmanın ifadesi, kiÅŸinin hakikatin farkında olduÄŸunu önce kendisine ilan etmesidir. (14)
Mâun suresinde dini, yani hesap gününü yalanlayanlar, yetim ve yoksulların adaletten payını alamadığı bir ortamda Allah’a yaklaÅŸmayı düşünebilecek kadar sahtekârdırlar. Nihayet gösteriÅŸ içindedirler. Vakıayı ilahi takdirle eÅŸitleme çabaları, mevcut sistemden nemalanmalarıyla aynı düzlemde ilerler. Surenin başında hesap vermekten kaçınan ve bu nedenle sorumluluk üstlenmeyenlerin sonunda halk arasındaki paylaÅŸma ve dayanışmalara (mâun) dahi karşı olmaları bu kiÅŸilerin yönetici sıfatlarını gündeme getirir. Bunlar katıksız müşriktirler. Kâfirun suresinde ilk defa ‘kâfir’ diye anılanlar da bunlardır. Surenin başından sonuna kadar hâkim olan görüş bu insanların hesap gününü yalanladıkları için yaptıkları bütün ibadet/iyilik türlerinin gösteriÅŸ sayılması gerektiÄŸidir. Buna göre hiçbir riyakârlık ilahi takdirden onay alamaz. Ancak bu ÅŸekilde yetim ve yoksulluÄŸa ait sorunların takdir-i Ä°lahi’den kaynaklanmadığının anlaşılmasıyla hesap gününü yalanlayanların suçlu kimliÄŸi ortaya dökülebilmektedir. Bu anlamda surenin hemen her ayeti dini yalanlamanın bir tezahürüdür. Yetimi itip kakmak yoksulu doyurmaya teÅŸvik etmemek, gösteriÅŸ için namaz kılmak ve en ufak yardımlara dahi karşı çıkmak tamamen dini, yani hesap gününü yalanlamaktır.
Ä°hlas suresinin bütün ayetleri de aynı ÅŸekilde tek bir cümlenin açılımıdır. O da ilk ayette ifade edilen ÅŸekliyle Allah’ın tek olmasıdır.
Allah bir tektir…
Yani, bundan kastedilen ÅŸey O’nun Samed olmasıdır.
Allah Samed’dir…
Yani, bundan kastedilen O’nun doÄŸmamış ve doÄŸurmamış olmasıdır.
Allah doÄŸmamış ve doÄŸurmamıştır…
Yani, bundan kasıt da O’nun hiç bir denginin bulunmamasıdır.
Yani, surenin başından sonuna kadar Allah’ın bir tek olduÄŸu dile getirilir…
O’nun tekliÄŸinin bu ÅŸekilde ifade edilmesinden kasıt, insanlar arasında birinin/birilerinin ayrıcalık ve imtiyaz kazanmasına engel olmaktır.
Çünkü bu birliÄŸin özü, surenin ana fikrinde, yani O’nun Samed olmasında yatar.
DiÄŸer bütün ayetler, Allah’ın birliÄŸini Samed ismi/vasfı üzerinden savunurlar.
Samed, boşluk barındırmayan, deliği bulunmayan anlamına gelir.
Bu da Allah’ın gücünün parçalanıp paylaÅŸtırılmamasının gereÄŸini vurgulayıp öğretir.
Yani sure bir yandan Allah’ı tanıtıp O’nun birliÄŸini anlatırken, diÄŸer yandan insanın özgürlüğünü ve hemcinsleri arasındaki eÅŸitliÄŸini savunur. Bu anlam anlaşıldıktan hemen sonra sure bir defa daha baÅŸtan okunmalıdır.
Ve bu sefer hemen her ayetinde insan kendisine tanınan özgürlüğü fark edecektir.
Buna göre surenin anlamını gökte değil, yeryüzünde aramak ve bulmak gerekir.
Çünkü önemli olan Allah’ın tek kabul edilmesinin insanın dünyasındaki tezahürleridir.
BaÄŸlamın ana fikri sonuna kadar taşıması hususunda Kalem Suresi de iyi bir örnektir. O bütünüyle Peygamber (sav)’e nasıl sahip çıkıldığını, teselli edildiÄŸini gösterir. Her bir ayet, onun moralini yükseltmek adına ikna edici deliller sunar. Müzzemmil ve Müddessir sureleri de hakeza onu büründüğü örtülü hâlden çıkarmayı amaçlar. Tekvir suresi, Peygamber (sav)’i müşriklerin tuzağına düşmemesi ve gayba dair suiistimalleri önlemesi için uyarır. Görüldüğü gibi her surede farklı bir husus inÅŸa edilir. Bu inÅŸa, bir ana fikir etrafında onu destekleyen ayrıntılarla gerçekleÅŸir.
Not: Bu makale “Sözün BaÄŸlamı” isimli eserden iktibas edilmiÅŸtir.
Dipnotlar:
1. Uzun surelerde ana fikir çevresinde yer verilen yardımcı fikir ve ayrıntıların da mesaj taşıma özelliği vardır ve bunlardan da pek çok evrensel ilke elde edilebilir.
2. Furkan suresi, 32. ayet. (Diyânet Meali); Ayetin farklı meallerdeki karşılığı ÅŸu ÅŸekildedir: “Ä°mdi, hakkı inkâra ÅŸartlanmış olan kimseler: ‘Kur’an ona bir bütün olarak bir kerede indirilseydi ya!’ diyorlar. Oysa Biz onu (sana) böyle tutarlı bir bütün oluÅŸturacak ÅŸekilde belli bir düzen içinde ağır ağır vahyediyoruz ki onunla senin kalbini pekiÅŸtirelim.” (M. Esed Meali); “Ä°nkâr edenler: ‘Kur’an, ona bir defada indirilmeli deÄŸil miydi?’ dediler. Biz onunla senin kalbini saÄŸlamlaÅŸtırmak için onu böyle (parça parça indirdik) ve onu ağır ağır okuduk.” (S. AteÅŸ Meali); “O küfredenler (şöyle) dedi (ler): ‘Ona Kur’an bir (hamlede), toplu bir halde indirilmeli deÄŸil miydi?’ Biz onu senin kalbine iyice yerleÅŸtirmek için böyle (yaptık). Onu (çok güzel bir nizam ile) ayet ayet ayırdık (ve aheste aheste bildirdik).” (H. B. Çantay Meali); “Ä°nkâr edenler: ‘Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli deÄŸil miydi?’ dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleÅŸtirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.” (Diyânet Vakfı Meali); “Ä°nkâr edenler dediler ki: ‘Kur’an ona toptan, bir kerede indirilseydi ya!’ Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça/ayet ayet okuduk.” (Y. N. Öztürk Meali)
3. Kâfirlerin Kur’an’ın bir defada, toptan, bir kitap hâlinde indirilmesini istemelerindeki sebep onun (hâÅŸâ) uydurma olduÄŸu iddiasına dayanır. Alay etmek maksadıyla böyle söylerler. Bu yaklaşımları onların Kur’an’ın içeriÄŸini hiç düşünmedikleri ve düşünmek de istemediklerini izah eder. Ama inandığını söyleyen bazı kimseler aynı ÅŸekilde sanki Kur’an bir defada indirilmiÅŸ gibi davranmaktan, yani ondan uzaklaÅŸmaktan hâlâ vazgeçmemektedirler.
4. “Müzzemmil Suresi”, .Musa ÅžimÅŸekçakan, Sözün Gücü (Ä°lahî Vahyin RehberliÄŸi), Nüzul Sırasına Göre Ä°lk Yirmi Ä°ki Surenin BaÄŸlamı ve Anlamı.
5. Buna göre Müzzemmil suresinin farklı zamanlarda inmiÅŸ olması ihtimali dahi bu anlam bütünlüğüne hâlel getirmeyecektir. Uzun surelerde birbirini tamamlayan ifadelerin aralıklarla inmiÅŸ olma ihtimali de bu ÅŸekilde deÄŸerlendirilmelidir. Burada önemli olan konu bütünlüğüdür. Nitekim aynı sure içerisinde farklı zamanlarda indiÄŸi varsayılan benzer konuların birbirini tamamlaması da bunu gösterir.
6. Mücâdile suresi, 12. ayet. (M. Esed Meali)
7. M. Esed Meali.
8. Bu konu ileride daha teferruatlı bir şekilde ele alınacaktır.
9. “Tekvir Suresi”, Musa ÅžimÅŸekçakan, Sözün Gücü (Ä°lahî Vahyin RehberliÄŸi), Nüzul Sırasına Göre Ä°lk Yirmi Ä°ki Surenin BaÄŸlamı ve Anlamı.
10. Diri diri gömülen kız çocuklarında olduÄŸu gibi önlerinde somut ve acı gerçekler dururken gayba dair daha fazla bilgi istemek en azından cehaletle karışık bir küstahlık ÅŸeklinde nitelenebilir. Buna göre dürüst davranmak için Kur’an’da yer verilen gayb konularıyla yetinmek bir erdemdir. Daha fazlasına ihtiyaç hissedilmez.
11. Burada sözü daha fazla uzatmamak için kısa kesilmiştir. Buna göre konunun daha iyi anlaşılması için Felak suresinin tefsiri üzerinde özenle durulması bir gerekliliktir.
12. Kitabın kastı olarak deÄŸil ama ÅŸahısların kendi indi tasarrufları ÅŸeklinde…
13. Bunun dışında sığınmanın gereÄŸini yerine getirmedikleri hâlde sureyi büyülü bir söz gibi okuyanların söz konusu büyücülerden farkı kalmaz.
14. Bu anlamda sureyi okumak, ancak kitabın içeriğinden haberdar olanlar için arka planın zihne hücum etmesini sağlayarak koruyucu bir işlev görebilir.
Henüz yorum yapılmamış.