Sosyal Medya

Makale

Ayna

Memleketin birinde, bir tımarhaneye kapatılmışlar arasında o memleketin bir zamanlar, şan, şöhret ve itibar abidelerinden biri de varmış. Narsizmin zirvelerinden hiç inmemiş bu kişi, şimdi, çöktüğü duvar dibinde, kafası avuçlarının içinde, dizlerini karnına çekmiş, dirsekleri ise karnına çektiği iki bacağı arasına sıkışmış vaziyette düşüncelere dalmışken, onu uzaktan izleyen bir diğer tımarhane misafiri akıllı deli, hey dostum sana bir Tibet Hikayesi anlatmamı ister misin? diye seslendi.

Tibet Hikayesi! 

Sanki bir dağın tepesinde anlatılınca daha bir anlamlı oluyordu kelimeler diye kendi uydurduÄŸu hikayelere Ti­bet Hikayesi adını vermiÅŸti “akıllı deli”

Kendi hikayelerinden birini du­yacağını sandı. Gözleri kısıldı, kafasını yavaşça adama çevirirken alaycıydı bakışları. Ama adam ona bakmıyordu, gözlerini pence­reye dikmiÅŸ hikayeyi anlatmaya baÅŸladı:

Ä°ki köy varmış. Biri kuzeydeymiÅŸ biri güneyde, birinde sürekli siyah giyerlermiÅŸ birinde sürekli beyaz. Bu iki köyde yaÅŸayanlar öyle birbirine zıtmış ki, biri topraÄŸa inanırmış, diÄŸeri havaya, biri güneÅŸten kaçarmış diÄŸeri aydan. Ve iki köy maalesef bu zıt inanç­ları yüzünden tam bin yıldır savaÅŸtaymısÅŸ. Ve savasÅŸları o kadar uzun sürmüs?ki iki köyün nüfusu da verdikleri kayıplar yüzünden küçülmüş de küçülmüş. Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azaldığında nihayet uzlas?mak zorunda kalmışlar ve haklılık­larında taraf bulmak için hep birlikte o diyarın en bilge kiÅŸisini görmek için bölgenin en yüksek dağına çıkmışlar. 

40 gün süren zorlu bir tırmanıştan sonra bilge kiÅŸinin mabe­dine nihayet varmışlar. Bilge kiÅŸinin karşısına geçip sırayla kendi inançlarının haklılıklarını, üstünlüklerini ona anlatmışlar. Her iki tarafın da anlatacakları bittiÄŸinde bilge kiÅŸi biraz düşünmüş ve demiÅŸ ki: 

-Eski bir inanışa göre, kiÅŸi dünyadaki yolculuÄŸunu tamam­ladığında cennet ve cehennem arasında kendini bir ayna kar­sşısında bulurmuÅŸ. Bu ayna o kiÅŸnin, dünyada geçirdiÄŸi süre boyunca, her konuda olabileceÄŸi, ulaÅŸabileceÄŸi en yüksek po­tansiyeli sunarmış ona ve ruh, olabileceÄŸi o en iyi versiyonuyla, olmayı seçtiÄŸi versiyonu arasındaki farkı öyle netlikle görürmüş ki aynada, olabilecekken olmadığı ÅŸeylerin, yani doldurmadığı potansiyelinin pÅŸmanlığı içine iÅŸlermiÅŸ. 

IÅŸte o piÅŸmanlık ruhun cehennemiymiÅŸ... 

Kendi versiyonunu tamamlamaya yaklaÅŸanlarsa cennetin hu­zuruna kavuÅŸurlarmış çünkü o huzur dünyada yarattıkları iyilik­ten beslenenlerin onlara ettikleri dualardan toplanırmış.

Insan ancak dig?erine yol açınca yolu açılırmıs?.

IÅŸki köyün insanları birbirlerine bakmışlar, haklılıklarını bul­mak için günlerce tırmandıkları bu daÄŸda, bilge yerine koydukları bu adamın ne saçmaladığını anlamaya çalışmışlar... ama anlayamamışlar ve aralarından biri nihayet sormuÅŸ. 

“Iyi de bu hikayenin bizim aramızdaki husumetle ne alakası var?”  

Bilge kişi sakin bir tebessümle açıklamış.


Neye inanırsanız inanın, tüm inançlar, tüm felsefeler, ide­olojiler, düşünceler, fikirler kiÅŸiye olabileceÄŸi en iyi versiyonu bulabilmesinde yardım etsin diye dünyaya yerleÅŸtirilmiÅŸ araç­lardır. Siz olabilecÄŸiniz en iyi halinize dönüşmeyi bir kenara bırakıp hanginizin aracı daha iyi diye kavgaya giriÅŸirseniz bıra­kın potansiyelinizi doldurmayı, kiÅŸi bile olamazsınız. PiÅŸman­lığınız hayatınız olur ve potansiyelinizin aynasında görünmez olursunuz. Artık kavga etmeyi bırakın, en iyi araç, elindeki her ne olursa olsun daima elindekini ustaca kullanmaya çabalayan­larındır.”

Hikayesi bitmiÅŸti. 

GeldiÄŸi tuhaflıka sessizce döndü arkasını gitti adam. 

O aynayı düşündü “deli”, ÅŸimdi karşısında dikilse acaba kendi­sine gösterilen en iyi versiyonundan ne kadar farklıydı hali... 

Herkesin tanıdığı, alkışladığı, kıskanılan biri olmayı baÅŸarmış­tı ama fark yaratmış mıydı? 

Kendisine dua eden var mıydı?…

Tanınmak, alkışlanmak, kıskanılmak başarı mıydı?...

Gözleri doldu, deli bir adamın anlattığı aptal bir hikayede kendini bulmak zordu. Ama hayat her an, milyarlarca aracıyla, araçla bizimle konuÅŸuyordu. Söylediklerine kulaklarımızı tıkasak, gösterdiklerine kafamızı çevirsek, hissettirdikleriyle savaÅŸsak... ne yaparsak yapalım düşündürdükleriyle giriyordu aklımı­za eninde sonunda. Her ihanetimizin cevabını veriyordu bize, ancak doÄŸruda duranlar dimdik, gururla durabiliyordu o aynanın önünde. 

Bir insanın tüm dünyaya sahip olup kendi ruhunu kaybetmesinin kendi varolus?una ne yararı var?

Vesselam

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.