Sosyal Medya

Makale

İman-Kur'an-ı Mubin ve İslam

Hamd,  Allah’a ki övenler O nun layıkıyla övemezler, nimetlerini sayıp dökenler, onları sayıp bitiremezler, çalışıp çabalayanlar, hakkını eda edemezler. Öyle bir ma’buddur ki derin düÅŸüncelerin O nu idrak edemez, anlayış derinliklerine dalıp, zatının künhüne eremez. Bir ma’buddur, sınır yoktur, sıfatını sınırlayabilsin, bir vasıf yaratılmamıştır, zatına layık bulunsun. Yoktur O na sayılı bir an, yoktur O nun için ertelenmiÅŸ bir zaman. Yarattıklarını kudretiyle O yaratmıştır, yelleri rahmetiyle O estirmiÅŸtir, yarattığı yeryüzünü, daÄŸlarla O perçinlemiÅŸ, pekiÅŸtirmiÅŸtir. 

(Kuran-ı Kerim: Ä°brahim 34, Nahl 18, Nebe 6, 7, ve Hadisi Åžerif: “Allahım gazabından, rızana, ikaabından bağışlanmana, senden sana sığınırım. Sana layık övmeyle seni övmeme imkan yok benim için, sen kendini nasıl övdüysen öylesin” )

Dinin evveli O nu tanımaktır. Tanıyışın kemali O nu tasdik etmektir. Tasdik ediÅŸin kemali O nu bir bilmektir. Bir biliÅŸin kemali O na karşı öz doÄŸruluÄŸuna ermektir. Öz doÄŸruluÄŸunun kemali O nu noksan sıfatlardan tenzih etmektir. Çünkü bilmek gerektir ki ne sıfat söylenirse söylensin o sıfatla vasfedilemez, her sıfat vasfedilenden ÄŸayrıdır onunla bilinemez. 

(Ali Ä°mran 19, Tevbe 33, Fatiha 4, Zariyat 56)

O nu vasfetmeye kalkışan, O nu bir baÅŸkasına eÅŸit etmiÅŸ sayılır, baÅŸkasına eÅŸit sayan ikiliÄŸe düÅŸmüÅŸ sayılır, ikiliÄŸe düÅŸen, tecezzisini kaail olur, tecezzisini kaail olan O nu tanımamış bulunur. O nu tanımayan, O na cihet isnad eder, O na iÅŸaret eden, O nu sınırlar, O nu sınırlayan sayıya sokar, nerde diyen O nu bir yerde sanır. O na mekan isnad eder, bir yerde diyen, baÅŸka bir yeri ondan ÄŸali sanır.

(Bakara 29, A’raf 54, Yunus 3, Taba 4)

Vardır yaratılmaksızın, mevcuttur, yokluktan var olmaksızın. Her ÅŸeyle biledir, beraber deÄŸil. Her ÅŸeyden ÄŸayrıdır ayrı deÄŸil. Ä°ÅŸler yapar, harekete alete muhtaç olmadan. Görendir, görülen yokken, birdir bir varlığa muhtaç bulunmadan, hiçbir varın yokluÄŸunu garipsemeden. Äžalkı yarattı, yaratmaya koyuldu, düÅŸünüp kurmadan, iÅŸe deneyiÅŸten faydalanmadan, bir harekete, alete muhtaç olmadan, iÅŸe koyulmadan, koyulup yorulmadan. Her ÅŸeyi vaktinde yarattı, birbirine aykırı olan ÅŸeyleri birleÅŸtirdi, uzlaÅŸtırdı. Her ÅŸeyde bir istidat, bir tabiat yarattı, her ÅŸeyin maddesini ona göre düzdü, koÅŸtu. Her ÅŸeyi olmadan bilendir O, sınırlarını, sonlarını, kavrayıp, kapsayandır O, her ÅŸeyin gizli açık her yanını bilendir O.

Tenzih ederim O nu noksan sıfatlardan, daima yarattıklarına ÅŸeriat sahibi bir peygamber göndermiÅŸtir, yahut bir kitap indirmiÅŸtir, gerekli bir hüccet tanıtmıştır, yahut doÄŸru yolu bildirmiÅŸtir. Öylesine peygamberlerdir ki onlar, ne sayılarının azlığı yüzünden buyrukları indirmede bir kusurda bulunmuÅŸlardır, ne yalanlayanlarının çokluÄŸu yüzünden bir taksire düÅŸmüÅŸlerdir. Kimisi gelip geçmiÅŸtir, kendinden sonra geleceÄŸin adını bildirmiÅŸtir, kimisi çıkıp gelmiÅŸtir, ondan önceki onu tanıtmıştır.

(Esra 15(17.sure), Saf6.)

Bu yol üzere bu yordam üzere çaÄŸlar geçmiÅŸtir, zamanlar aÅŸmıştır, atalar gelip geçmiÅŸtir, oÄŸullar, yerlerine geçip yetmiÅŸlerdir, sonunda noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah va’dini yerine getirmek, elçiliÄŸini tamamlamak için Resulullah Muhammedi göndermiÅŸtir. Allah’ın salatı ona ve sevdiklerine. Onu tanımak, tanıtmak için peygamberlerden söz almıştır, sıfatları tanıtmıştır, doÄŸumu ve doÄŸduÄŸu yer ve zaman yüceltilmiÅŸtir. 

(Bakara 143, Nisa 41, Tabe 33, Saf 9, Ahzap 40, Ali Ä°mran 96)

O gün yeryüzündekiler, ayrı-ayrı yolara sapmışlardı, darmadaÄŸan dileklere sarılmışlardı, dağınık yolara sapıtmışlardı. Kimisi Allah’ı onun yarattığı ÅŸeylere benzetmedeydi, kimisi adını anarken batıl yola gitmedeydi, kimisi  O na ÅŸirk koÅŸup sapıklık ve zulüm etmekteydi.

Derken onunla sapıklıktan kurtardı onları, vücudunun bereketiyle, bilgisizlikten ÄŸalas etti onları, sonrada Allah’ın salatı ona sevdiklerine olsun, Muhammed’e, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, kendisine kavuÅŸmayı seçti, katında ihsanda bulunmayı diledi, dünya yurdundan almakla ikram etti ona, belalara eÅŸ olmayı reva görmedi ona. Kerem sahibi onu kendi katına aldı, Allah’ın salatı ona ve sevdiklerine olsun, o bizim aramızda peygamberlerin ümmetleri içinde bıraktığını bıraktı. Çünkü peygamberler ümmetlerini başıboÅŸ bırakmadılar, apaçık bir yol bırakmadan gitmediler, bir bayrak dikmeden onları terk etmediler.

Rabbimizin kitabı bizdedir, yanımızdadır, helalini de apaçık göstermededir, haramını da, farzlarını da apaçık bildirmededir, üstün iÅŸlerini de, bir hükmü kaldıran ayetini açıklamıştır, hükmü kaldırılan ayetini de, ruhsatlarını da bildirmiÅŸtir, azimetlerini de. Anlamı hususi olan da apaçıktır, umumi olan da. Ä°bretleri de meydandadır, örnekleri de. 

Mutlak olanı da bildirmiÅŸtir, mukayyet olanı da, anlamı herkesçe anlaşılanı da beyan etmiÅŸtir anlaşılmayanı da. Kısaca anlatılanları tefsir edilmiÅŸtir, müÅŸkül anlaşılanları açıklanmış bildirilmiÅŸtir. 

Öyle hükümleri vardır ki o kitabın mutlaka bilinmesi için  ahd alınmıştır, öyle hükümleri vardır ki kulların onları bilmemesi de caiz sayılmıştır, öyle ayetleri vardır ki sünnetle vacip olmuÅŸtur, kitaptaysa terk edilmesine ruhsat verilmiÅŸtir. Bazı hükümleri vaktinde vaciptir, ileri zamanlarda hükmü geçer. Haramlarında da hükümleri çeÅŸit çeÅŸittir, öyle haramlar vardır ki onları yapana cehennem vardır, öyle hükümleri de vardır ki onların yapanların suçlarını örter bağışlar. Öyle hükümler vardır ki en azı da makbuldür, en çoÄŸu da yapılabilir.

(Bakara 144, 173, 181, Ali Ä°mran 182, Rum 50, Cuma 5, Yunus 24, Mücadele 3, Maide 6, 38, Nisa 15, 16, 92, 101, Esra 85, Nur 35)

Bu hususların, bütün müselmanlarca bilinmesi, bilinmemesine hiçbir mazeretin ileri sürülemeyeceÄŸi bilince eriÅŸmeyi noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’tan niyaz ederim.

Salat ve selam Resulullah Muhammed ve sevdikleri üzerine olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.