Makale
Bağlamın Evrenselliği Dikkate Alması
Tefsir tarihi çok deÄŸerli çalışmalarla doludur. Kur’an’ın daha iyi anlaşılmasına katkı saÄŸlayan ve her biri bir emek mahsulü bir hayli eser sayılabilir. Bu eserlerin kültür mirasımızın önemli bir bölümünü oluÅŸturduÄŸunu bilen herkes, bu eserlere ancak saygıyla yaklaşılabileceÄŸini fark eder. Nitekim hakikat arayışının sürekliliÄŸi, bu emeklerin varlığı ile açığa çıkar. Arkası olmayan bir düÅŸüncenin önü de olamaz. Bu anlamda geçmiÅŸ tecrübelerden uzak kalmak ya da onlardan yararlanmamak düÅŸünülemez.
Kur’an tefsirlerinin hemen hepsi Peygamber (sav)’in yaÅŸadığı dönemi resmetmeye çalışır. Asr-ı Saadet içinde dolaşır. Åžüphesiz ayetlerin anlaşılması için bu ilk adım gereklidir. Fakat oradan neredeyse hiç çıkılmaz. Oysa orada bulunma sebebi konuyu daha iyi anlamaktan ibaret bir mecburiyettir. Tarihi açıdan ortaya konulan konularda ve nakledilen rivayetlerde bir deÄŸiÅŸiklik olmadığı veya olamayacağı için ilgili açıklamalar genellikle birbirini tekrar eder. Müfessirlerin birbirini taklit etmekteki ısrarı ve yaptıkları ÅŸerhler tefsir konularını duraÄŸan hâle getirmiÅŸtir. Sonuç olarak dikkatli bir Kur’an okuyucusu, aralarında bu kadar benzerlik bulunan konuları farklı tefsirlerden okumaktan bir süre sonra yorulur.
Usul olarak belirlenen çerçeve eksikliÄŸi, bakış açısı ve okuma yöntemleri açısından da farklı sonuçlar içermez. Anlama çabaları, Arap dilinin yapısal (gramer) imkânlarıyla sınırlı olduÄŸu için yorum farklarından mütevellit yeterince deÄŸiÅŸik açılımlar da elde edilemez. Oysa bu çalışmaların hiç deÄŸilse kendi zaman dilimlerinde içinde bulunulan atmosferi yansıtmaları beklenirdi. Ama taklit, bu deÄŸiÅŸik havayı solumanın da önünde bir engel teÅŸkil etmiÅŸtir. (1) Kur’an’ı anlama çabaları, evrensel olanı tespit etmek hususunda ortak bir paydada birleÅŸmesi gerekirken bu türden bilgilere de ihtiyaç duyulmamıştır. Peki, evrensel olan nedir? Tefsir çalışmaları, yaptıkları tahlil ve tevillerle bu anlamda insanların önüne belli ölçüler koymuÅŸ mudur? Ä°nsanların reddedemeyeceÄŸi ÅŸekilde savunulması gereken mesajların özü nedir? Mevcut çalışmalardan yola çıkarak bu ve benzeri sorulara tatminkâr cevaplar verebilmek de oldukça zordur. (2)
Kur’an’da yer alan surelerin hiçbiri diÄŸerini tekrarlamaz. Her sureyi bir diÄŸerinden ayıran bir yön bulunur. Åžüphesiz baÅŸlı başına bir konu bütünü içermeleri açısından surelerin üzerinde durduÄŸu bir ana fikir vardır. Bu ana fikir etrafında dolaÅŸan konular bir amaca hizmet ederler. Bu amaç doÄŸrultusunda nüzule sebep olan vakıalar özel olarak seçilmiÅŸtir. Bu seçicilik her sure için ayrı bir evrensel ilke veya ilkelere dönüÅŸtürülmüÅŸtür. Zira ilke olmayınca okuyucunun kendi zamanıyla ilgili olarak bir öÄŸüt ya da ders alması da mümkün olmaz. Yakın tarihte yazılan çok az tefsirde bu ilkeler az çok belirlenmeye çalışılmıştır. Üstelik sure bütünü ve baÄŸlamdan haberi olmayan birinin bu ilkeleri tespit etmesi de çok zor hatta mümkün deÄŸildir. Bu yüzden tespit edildiÄŸi sanılan bu ilkelerin surenin baÄŸlamından izin alması gerekir. BaÄŸlamı yakalamadan ve Kur’an’ı Mekke’ye veya Medine’ye indirip oralarda neye/nelere yol açtığı bilinmeden sureyi kendi zamanına indirmenin yanlış sonuçlara yol açma ihtimali yüksektir. Önce ilk muhataplarının zihnindeki anlam sonra iÅŸlenen konu içinde yer alan evrensel ilke yakalanmadan Kur’an’ın bize doÄŸru bir rehberlik yapması beklenmemelidir.
Kur’an’ın her yüzyılda geçerli olabilecek ilkelerinin yaÅŸanılan çaÄŸa uyarlanması baÅŸlı başına ayrı bir iÅŸtir. Önce ilkeleri doÄŸru tespit edip sonra bu evrensel ilkelerden hareketle yaÅŸanılan çağın tarihsel olaylarına yorum getirmek gerekir. Tefsirler bu açıdan Mekke ve Medine dışına da çıkmamaktadır. Tefsir kitapları, yazıldıkları tarih itibariyle kendi çaÄŸlarının olaylarını bu ilkeler ışığında yorumlamaktan da uzaktır. Yazıldıkları tarih itibariyle tefsir kitaplarında bu tarihsel açıların ihmal edilmesi müfessirlerin bu tür bir yaklaşımın Kur’an’ın evrenselliÄŸine gölge düÅŸüreceÄŸi endiÅŸelerinden kaynaklanmış olabilir. (3) Oysa Kur’an’ın asıl metni ile kiÅŸisel yorumlar arasındaki apaçık farkın görülmesi ve belirtilmesi durumunda bu endiÅŸeye mahal olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Onlar, halkın söz konusu yorumları da metnin bir parçası sayarak hemen her ÅŸeyi kutsamaktaki akıl almaz taassubundan çekinmiÅŸ de olabilirler. Her ÅŸeye raÄŸmen Kur’an’dan tespit edebildikleri deÄŸerleri kendi tarihsel dünyalarına yansıtmış ve uygulamış olsalardı çok önemli tecrübî bilgiler elde edilebilirdi. Böylece yorumlama çabalarında hata payı azalırdı.
BaÄŸlamın son adımı, bu evrensel ilkelerin kendi tarihsel ortamına uygulanması olmalıdır. Kur’an ile içinde yaÅŸadığımız çaÄŸ arasında bir baÄŸlantı kurmanın önemi açıktır. Bundan kasıt kiÅŸinin Kur’an ile kendi hayatı arasında canlı bir iliÅŸki kurabilmesidir. BaÅŸka türlü Kur’an’ın rehber, hidayet kaynağı veya kılavuz olması beklenemez. Yani Kur’an metninin her zaman ve çaÄŸda yeni anlamlar doÄŸurması beklenmemelidir. Evrensel ilkeler her çaÄŸda yeniden doÄŸmazlar. Onlar, her asırda onları anlayan uygulayıcıları elinde tarihsel olana indirgenirler. Ä°ÅŸte doÄŸan çocuk budur. Metin doÄŸurmaz. KiÅŸilerin aklı doÄŸurur. (4) DoÄŸru ve güzel olan da budur. Bu ÅŸekilde Kuran metni deÄŸiÅŸmeden kalır. Zarar görmez ve tahrife de uÄŸratılamaz. Yanlış bir deÄŸerlendirme ve sonuç her ÅŸekilde yorumcuya ait kalır. (5)
Not: Bu makale “Sözün BaÄŸlamı” adlı kitaptan alıntılanmıştır.
Dipnotlar:
1. Mesela bu anlamda Ä°brahim (as)’in “Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiÄŸini bana göster!” dediÄŸinde ona verilen cevabın evrensel içerikli olması gerektiÄŸi gibi.
2. Tefsir istisna edilebilirse kelam, hadis ve fıkıh hakkında yapılan çalışmaların usul açısından önemli merhaleler katettiÄŸi söylenebilir.
3. Müfessirlerin genellikle kendi dönemleriyle ilgili tespitler yapmamaları, muhtemelen Kur’an’ın zaman ve mekânı aÅŸan özelliÄŸinden kaynaklanır. Ancak onlar üzerinde hassasiyetle durulması gereken evrensel ilkeler konusunda da yeterince istekli gözükmezler. Umumiyetle çıkardıkları sonuçları ilgili konunun anlatımıyla karışık bir ÅŸekilde verir, özellikle ait bulunduÄŸu konu bütününden koparılmış genel geçer bir ilke ihdasında da kolay kolay bulunmazlar.
4. Ä°nsanın Kur’an’ın verdiÄŸi cevaplardan tatmin olması evrensel olanı yakalayabilmesi ile ilgilidir. Kur’an bu cevapları bazen sembolik bir dil kullanarak bazen temsiller anlatarak bazen de tarihten somut alıntılar yaparak verir. Ä°yi niyetli biri için bu cevapları bulmak sadece zaman alır. KiÅŸinin soruları içinde saklı olan özel durumu ve kendine ait beklentileri o kadar küçük ve farklı ayrıntılar barındırır ki aynı soruyu soran kiÅŸilere aynı cevabı vermek onları tatmin etmeyebilir. Dilin bu cevapları verirken sembolik olması mecazın çizdiÄŸi çerçeve içinde kiÅŸiye kendi istediÄŸi cevabı yakalama imkânı verir.
5. BilindiÄŸi gibi Ehl-i Kitap sathında tahrif, sadece metni deÄŸiÅŸtirmek, kaybetmek veya gizlemekle deÄŸil aynı zamanda kelime ve kavramların içini boÅŸaltmak veya onları yerinden kaydırıp mecrasından saptırmakla yapılmıştır. Bu anlamda da metnin aslı ile yorumu/tefsiri/te’vili arasındaki farkı korumak gerekir.
Henüz yorum yapılmamış.