Sosyal Medya

Makale

Kötü Kavramı'nın Tarihsel Serüveni -2

Bir ÅŸey felsefenin konusuysa hep aktüeldir. Felsefede konunun “yaÅŸlanması” veya deÄŸerini kaybetmesi gibi bir ÅŸey yoktur. Filozofları hep ÅŸimdide yaşıyorlar: Tartıştıkları konular ve sordukları sorular onların yaÅŸlanması engelliyor. Ahlakın temel kavramlarından olan kötü(lük) ve bu kavram etrafında ÅŸekillenen tabiri caizse kol budak atan meseleler hep tartışılmıştır. Bu ve buna benzer diÄŸer mevzularda “son sözü son insan söyleyecek” dersek yanılmayız.

Bir önemli diÄŸer mesele felsefenin ele aldığı meselelerin bizim hayatımızla, yaÅŸam ÅŸeklimizle direk irtibatının olmasıdır. Özellikle ahlak felsefesi bizim hayatımızla sıkça irtibatlıdır. Felsefenin genel akışı epistemoloji temellidir.

Ahlak felsefe sistemlerini, ahlak teorilerini tarihi geliÅŸim sürecini iki ayrı döneme ayırabiliriz. Ä°lk dönem Descartes’e kadarki dönemdir. Bu dönemde her ÅŸeyin temelini metafizik bilgi oluÅŸturmaktadır. Ahlakın temellendirilmesi de buna binaen iyi ve kötünün temellendirilmesi de metafiziÄŸe baÅŸvurmak kaydıyla mümkündü. Metafizik kesin, güvenilir bilgi kaynağıydı. Fakat Descartes’la birlikte bu deÄŸiÅŸti. Metafizik kesin bilgi kaynağı olmaktan çıktı. Durum böyle olunca ahlak felsefesinde kesin bilgiden söz edilemez hale gelindi. ÇoÄŸu ahlak filozofu, ahlaki meselelerde yargı vermekten kaçındı.

Ä°nsanlar niçin kötü ve kötüye baÄŸlı olan ÅŸeyleri tartışma mevzusu yapıyorlar? Çünkü kötü ve kötüye baÄŸlı meseleler insan hayatını bu veya diÄŸer yönde etkiler. Hatta mitlerde de temel konulardan biri kötü ve kötülüktür.

ÇoÄŸu insanının din deÄŸiÅŸtirmesine veya ateist olmasına sebep olan bir durumdan söz ediyoruz. Ciltlerle kitap yazılmış ki hangi amaçlarla yazıldığı bizim için çok da önem arz etmiyor. ÖrneÄŸin Roma Kilisesinin baskısı altında, yüksek fiyatla bir akademisyen tarafından da yazıla bilir ya da “vicdanının sesini dinleyen” Augistine gibi birileri tarafından da yazıla bilir. Bunlar önemli deÄŸil. Önemli olan kötü ve kötüye baÄŸlı olayların hep hayatımızın, gündelik hayatımızın içerisinde yer almasıdır. Belki de tarih boyunca insanlar en çok Modern zamanda kötü ve kötüyle baÄŸlı meseleler hakkında düÅŸünmüÅŸlerdir, tartışmışlardır. Çünkü modern insanın manevi boyutu mutmain deÄŸildir. Modern tarih, modern siyaset, modern etik, modern yaÅŸam tarzı vs. bunların hepsi insanın maddi boyutuna daha çok hitap ediyor. Modern zamanda geliÅŸtirilmiÅŸ hiçbir ahlak teorisi modern insanı tatmin etmiyor. Çünkü “her ÅŸeyin göreceli olduÄŸu” varsayılarak geliÅŸtirilir. Ahlaki temellendirme hakkında birçok görüÅŸ var. Hangisini kabul etmeli? Bu soru aklımızın bir kenarında dursun ama biz yine “ilk önce hangi amaçla yazıldığını tetkik edelim”.  

Çok rahatlıkla falanca insan kötüdür diye biliriz. Acaba bu yargıya varmada hislerimiz mi, önyargılarımız mı, kültürümüz mü, inancımız mı tayin edicidir? Yoksa bunların toplamı mı karar vermemizi etkiliyor? Ahlaki kötünün deÄŸerlendirilmesinde bütün bu “bilgilerimizi” bir kenara bırakmamız gerekiyor mu? DiÄŸer konularda olduÄŸu gibi bu konuda da objektif yargıya varmamız mümkün müdür? Soruyu netleÅŸtirirsek herkesin üzerinde ittifak ettiÄŸi kötü(lük) var mı? Ä°ÅŸte bu sorulara asırlardır ahlak felsefesi cevap üretmeye çalışıyor. Cevap üretmeye çalışırken de yeni sorular ortaya çıkıyor.

Ahlak teorisyenleri bu soruları cevaplamada zorluklarla karşılaÅŸtıkları kesindir. Bu gibi sorular bazı ahlak teorisyenleri hiç ilgilendirmemektedir. Belki de bu onların meseleye farklı açılardan ve farklı amaçlarla yaklaÅŸmalarından kaynaklanıyor. ÖrneÄŸin, meta etikçi bu mevzular hakkında pek fazla fikir söylemez. EtiÄŸe analitik perspektiften yaklaÅŸanlarsa, ahlaki önermeleri dil ve mantık yönünden analiz ediyorlar.

YaÅŸayan filozoflardan Habermas’sa ahlakı, toplumsal boyutuyla birlikte ele alıyor. Habermas için toplumun üzerinde ittifak ettiÄŸi “ahlak” önemlidir. Bu ahlakın içeriÄŸi ve diÄŸer ahlak teorilerle karşılaÅŸtırılması üzerinde durmazlar bile. EÄŸer bir eylem bir toplumda kabul görmüÅŸse, ahlaki açıdan herkes onun iyi olduÄŸuna veya kötü olduÄŸuna ittifak etmiÅŸse o zaman bu ittifak doÄŸrultusunda davranmak gerekir. Bu noktada Kant’ı hatırlıyoruz. Çünkü bu gibi görüÅŸlerin ortaya çıkmasına Kant vesile olmuÅŸ. Kant’ın fikrince insan kendisine zarar veremez. Hegel bu tespiti daha da “geliÅŸtirdi” ve devletin oluÅŸturduÄŸu hukuka tabi olmamız gerektiÄŸi sonucuna vardı. Devleti (toplumu) fertler oluÅŸturur. Fertler, kendilerine zarar veremeyeceklerine göre, oluÅŸturdukları yasa geçerlidir ve herkesin ona tabi olması gerekmektedir.[1] Modern ahlak teorilerinin -Kant’a dayalı- arka planını bilmeden bugün tartışılan ahlak teorileri hakkında yargıda bulunamayız. Habermas, Kant’ın söylediÄŸi akıl yürütmenin sonucunu öncülü olarak almaktadır. Yani, toplumun üzerinde ittifak ettiÄŸi iyi (kötü) iyidir (kötüdür). Çünkü toplumu oluÅŸturan fertler kendilerine kötülük yapamazlar.

Her filozof genellikle çağına hâkim olan ontolojik veya epistemolojik yaklaşımlarından yola çıkarak “kötü”yü açıklamaya çalışır. ÖrneÄŸin eÄŸer biz kötü hakkında Platon’un yaklaşımını deÄŸerlendirmiÅŸ olursak, bu iÅŸi Platon’un felsefesi ve bu felsefenin temelini oluÅŸturan klasik metafizik çerçevesinde yapmamız gerekir. Unutmamalıyız ki, Platon’un kötü hakkındaki fikirleri izafilik taşımaz. Çünkü buna onun sistemi el vermez. Klasik epistemolojilerde izafilik yoktur, kesin bilgi kaynağı var. Bu bilgilerin sıhhati tartışılmaz mahiyettedir. Platon sistemi söz konusu olunca da böyle bir ÅŸey asla düÅŸünülemez. Platon açısından kötü, iyilikten pay almayandır, maddedir. Maddeyle baÄŸlı haller de kötüye, kötü ÅŸeylere dâhildir. Bunun sebebi söylediÄŸimiz gibi Platon’un ahlak anlayışının temelinin metafiziÄŸe dayanmasından kaynaklanmaktadır.

Ebu Bekir er-Razi’nin görüÅŸünü deÄŸerlendirmiÅŸ olursak, ÅŸunu diye biliriz: Ebu Bekir er-Razi’nin kullandığı kelimeler (terimler) dolayısıyla Yeni Eflatuncu perspektiften meseleye yaklaÅŸtığı düÅŸünülür. Ebu Bekir er-Razi’yi böyle okumak oryantalist bakış açsının sonucudur. Oryantalist bakış açısına göre, Ä°slam filozofları Yunan filozoflarını kopya etmiÅŸlerdir, Ä°slam felsefesi Yunan felsefesinin tekrarından ibarettir. Ä°slam filozofları sadece Yunan ve Modern Batı felsefesi arasında aracı rolünü oynamıştır. Ebu Bekir er-Razi de bu bakış açısından deÄŸerlendirilir. Ahlak görüÅŸlerinde Yeni Eflatuncu terimleri kullandığını savunulmuÅŸtur. Hâlbuki bu tamamen nesnellikten uzak ve taraflı bakış açısının ürünü olan görüÅŸtür. Ebu Bekir er-Razi Yeni Eflatuncu terimleri kullanmış olabilir ama bu O’nun Yeni Eflatuncu filozofları kopya ettiÄŸi anlamına gelmez. Yeni Eflatunculuk, sudur teorisine dayalı olarak, Aristoteles’in de bazı görüÅŸleri eklenerek, Plotinos tarafından oluÅŸturulan bir sistemdir. Bu sistemde Tanrı tayin edici deÄŸildir. Fakat Ebu Bekir er-Razi’nin ahlak görüÅŸlerinde Tanrı’yı tayin edici faktör gibi konumlandırması ve bu baÄŸlamda Tanrı-insan görüÅŸünü bina etmesi tamamen yeni bir ÅŸeydir.

Herhangi bir Ä°slam filozofunun eserlerinden Yeni Eflatuncu terimleri çıkarmış olursak yine de ortada özgün bir felsefe kalacağı kesindir. Çünkü Ä°slam filozoflarının, Ä°slam medeniyetini oluÅŸturan dinamiklerle irtibatlarını göz önünde bulundurursak, Yeni Eflatuncu damarları çok silik kalmış olur.

Sonuç

Ahlakın temel kavramlarından olan kötü ve bu kavrama baÄŸlı olarak ortaya çıkan meseleler felsefe gündeminde hep önem arz etmiÅŸ. Bu konu hakkında eserler, makaleler yazılmış ve yazılmaya devam edilecektir. Fakat bir noktayı unutmamamız gerekmektedir. Kötü ve kötüye baÄŸlı meselelerin tartışılması izafiliyi gerektirmemektedir.

“Kötü” kavramı, zıddı olan “iyi” kavramıyla birlikte açıklanmaya çalışılmış, iyi-kötü karşıtlığı üzerinden teoriler oluÅŸturulmuÅŸ. Kanaatimizce kötülüÄŸün biz özü yoktur. Kötü ontolojik olarak kendi varlığını iyiye borçludur..                     

KAYNAKÇA

  1. Annemarie Pieper, EtiÄŸe GiriÅŸ, Ayrıntı yay., ter: Veysel Atayman, Gönül Sezer, Ä°stanbul 1999.
  2. Agnes Heller, Bir Ahlak Kuramı, ter: Abdullah Yılmaz, Koray Tütüncü, Ertürk Demirel, Ayrıntı yay., Ä°stanbul 2006.
  3. Cafer Sadık Yaran, Kötülük ve Theodise, Vadi yay., Ankara 1997.
  4. Hüseyin Karaman, Ebu Bekir Razi’nin Ahlak Felsefesi, Ä°z yay., Ä°stanbul 2004.
  5. Metin Yasa, Tanrı ve Kötülük, Elis Yay., Ankara 2003.
  6. Nurettin Topçu, Ahlak, Dergâh yay., Ä°stanbul 2005.
  7. Osman Elmalı, G.E.Moore’da Etik, Arı Sanat yay., Ä°stanbul 2007.
  8. Türkçe Sözlük, 7. Baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1983.

 



[1]Ä°slami inanışa göre, insan kendi kendisine zarar verebilir. Bu sebeple insanların uyması gerekli olan ilahi kanunlar var. (y.n)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.