Sosyal Medya

Makale

Dünyaya Etkisi Olmayan Ahiret İnancı

Ä°slam dini, Türkiye’de; çeÅŸitli kitap, dergi, gazete, internet veya benzer kanalların yanı sıra, 90 bin civarında cami, 80 civarında Ä°lahiyat Fakültesi yanında, birçok dini cemaat,dernek, vakıf ve medreseler kanalıylaanlatılmaktadır.

Bin 200 civarında olan İmam Hatip Lisesi ve 1 milyon 200 bin civarında öğrencisi bulunan bu okullarımızda da din ağırlıklı eğitim-öğretim yapılmaktadır.

Zorunlu ve seçmeli olarak okullarda verilen Ä°slami bilgilerin yanı sıra, yaz Kur’an kursları, birçok televizyon ve radyo kanalıyla yapılan diniprogramlar da göz önüne alındığında;24 saat boyunca insanlara din anlatılmaktadır, demek mümkün.

Dünya üzerindedinin bu kadar çok anlatıldığı, hatta birçok haber kanalında din üzerinden bu kadar çok program yapıldığı hiçbir yerde görülmüş değildir. Ramazan ayında yapılan dini içerikli programlar ise işin cabası.

Ä°slam’ın temel amacına bakıldığında ise insanınhidayetini, yani doÄŸruya klavuzlanması olduÄŸunu görürüz.Ve ayrıca, temiz ve güzel olanı, emaneti ehline vermeyi, adil ve dürüst olmayı, paylaÅŸmayı, merhameti, sözünde durmayı, hoÅŸgörülü, affedici, kolaylaÅŸtırıcı ve sabırlı olmayı;kötülükten, aşırılığa kaçmaktan, cana zarar vermekten, her türlü çirkinlikten, zina, kumar, uyuÅŸturucudan uzak durmayı, haksızlık etmekten, yolsuzluk ve hırsızlıktan, yetim malı yemekten vs. men ettiÄŸini görürüz(2/188; 4/58; 7/199; 16/90; 17/22-38; 25/63,72; 31/17; 55/7-9; 103/2-3).

Tüm bunların yanı sıra İslam; iman etmiş olsun veya olmasın, bu dünyada yapmış olduğumuz tüm eylem, tutum ve davranışlarımızdan dolayı hesaba çekileceğimizi ve zerre miktar haksızlığa uğratılmayacağımızı da söyler(2/281; 99/7-8).İman edenler de bu hesabın, mutlaka ama mutlaka görüleceğine kesin olarak inanırlar(2/1-5).

Ülke nüfusunun yüzde doksandan fazlasının böyle bir dine mensup olduğu veböyle bir dinin bu kadar yoğun anlatıldığı bir toplumda ise; tam tersi olması gerekirken, suç oranları şaşırtıcı biçimde geometrik düzeyde neden artış göstermektedir?

İnsanlar arası ilişkilerin saygı, sevgi, adalet ve merhamet temelinde işlemesini talep eden böylebir dine mensup toplumda,cana ve mala karşı işlenen suçlar,fuhuş, kumar ve uyuşturucu kullanımındaki artışın yanı sıra,rüşvet ve yolsuzluk konularında ülke sicilimizin bu kadar çok bozuk olmasıne ile izah edilebilir?

 

Özellikle Ramazan ayında, Ä°stanbul’un bazı ilçelerini gezip dolaÅŸtığımızda; Peygamberin oluÅŸturduÄŸu toplumdan,adeta daha “dindar” bir toplumgörmek mümkün iken, Peygamberin oluÅŸturduÄŸu veya istikbalde de oluÅŸmasını istediÄŸi bir toplumu görmeniz mümkün olmaz.

Ä°slam anlatıldığında, insanları ıslah edeceÄŸini ve insanların bu anlatımlardan öğüt alacağı hususu ayetle de sabit olduÄŸuna göre (51/55), yukarıda vermiÅŸ olduÄŸumuz ve Kur’an muhkemâtının hükümlerinden olan bu ayetlerin insanlar üzerinde neden etkisi olmaz?

Ä°nsanların Allah katında sorumluluktan kurtarmak, dünyada da huzur bulmak için bu dinin vaaz ettiÄŸi temel ilkelerin çok kolay,çok net ve anlaşılır ÅŸeyler olmasına raÄŸmen, bu ilkeleri pratiÄŸe aktarmak neden mümkün olmaz?Çünkü Kur’an muhkemâtının;sonradan ‘Ä°manın Altı Åžartı”, “Ä°slam’ın BeÅŸ Åžartı” adıyla formüle edilen esaslar ile adeta sınırlandırılmış olduÄŸu görülür.

Benzer ÅŸekilde formüle edilen diÄŸer ‘ÅŸartlar’ la da Ä°slam'ın temel esasları sınırlandırılmakla kalmamış, hatta dondurulmuÅŸ ve böylece din hayattan koparılarak vicdanlara hapsedilmiÅŸ, ahlaki ilkeler kaybolmuÅŸ ve müslümanlar deÄŸer üretemeyen toplumlar haline dönüşmüşlerdir.

ÖrneÄŸin bu “ÅŸartlar” ın kapsamında; “söz verildiÄŸinde sözünde durmak”, “ölçüde tartıda dürüst olmak”, “iÅŸi ehline vermek”, “zor günlerde sabırla direnmek”, “adil olmak” ve benzeri temel ilkeleri bulamayız.

Yüce bir ahlaka sahip (68/4) ve güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiÅŸ olan, Hz. Resul(s) ile hem misale hem visale ermiÅŸ olan ahlakı, kendimize ahlak edinip örnek almak yerine(33/21), O’nun kılık ve kıyafetini daha çok önemseriz. Bu kılık veya kıyafetin bize ve insanlığa, hatta ahiretimize ne tür bir katkısı var veya olacak hiç düşünmeyiz.

Tarihe baktığımızda; Hz. Resul(s)’ün kılık ve kıyafeti ile Ebu Cehil, Ebu Leheb, As b. Vâil, Ãœmeyye b. Halef, Velid b. MuÄŸire’nin kılık ve kıyafetinin hemen hemen aynı olduÄŸunu görürüz.Bununla birlikte, Hz. Resul(s)’ü; kötülüğün ve küfrün elebaÅŸlarından ayıran en temel özelliÄŸinin ise kılık ve kıyafeti deÄŸil,  vahye olan imanının açığa çıkardığı eylem ve güzel ahlakı olduÄŸunu daha az hatırlarız.

Ä°nsanla buluÅŸmayan ahlakın topluma ne katkısı olabilir ki? Vahiyle hayatı, ahlak ile insanı buluÅŸturmak zorundayız. Güzel ahlak ile buluÅŸana “insan”; vahiyle buluÅŸmuÅŸ hayatın, insanla kavuÅŸmasına da “mümin insan” denildiÄŸini unutmamamız gerekir.

Hayata dokunmayan, ona tesir etmeyen, hayatın içinde olmayan, onu kuÅŸatmayan ve hayatı olumlu yönde dönüştürmeyen, sadece belirli ritüellerin yaÅŸanmasından ibaret hale getirilen bir “din”,dinden ziyade kültüre dönüşmüş olur.

Böyle bir dinin “Ahirete Ä°man” inancı kuru bir inançtan öteye geçmez (29/2).Dünyayı olumlu yönde dönüştürmeyen bir dinde ahiret inancı olsa ne olur olmasa ne olur?

Allah’a teslimiyet temelinde iman ve güzel ahlak sahibi olmamız, yeryüzünü de barış ve adalet ekseninde imar etmek ve herkes için yaÅŸanabilir bir dünyayı mümkün kılmak adına gönderilen dinin, dünyaya olumlu yönde hiçbir etkisi veya katkısı olmayacak ise Allah bu dini niye gönderdi ki?

Dünyada bir işlevi olsun diye gönderilen ve öbür dünyada ise hiçbir işlevi olmayacak olan bu din, dirilere yol göstersin diye(36/6,70) gönderilmişken ölülere yol gösteren bir araç haline getirildi. Bu dinin kitabı da dirilerin değil ölülerin kitabı oldu.

Birçok müslüman toplumda;anlatılan veya inanılan ve maalesef de daha belirgin olanyanlış Allahtasavvuru, yanlış Peygamber ve Kur’antasavvurununbu dünyamızı ne hale getirdiÄŸini basit bir örnek üzerinden vermek mümkün. Şöyle ki:

Olumsuz bir olay(deprem, sel vs.) karşısında Allah’ı suçlamakdaha çok “müslüman” toplumlardagörülür. ÖrneÄŸin ateist veya müslüman olmayan bir toplumun yaÅŸadığı bir ülkede sel, deprem ve benzeri olaylar sonucunda birkaç kiÅŸi ölürken;“müslüman”toplumların yaÅŸadığı herhangi bir ülkede iseaynı büyüklükte bir deprem veya seldebinler,on binler ölür.Yani, tedbir alınacak yerde tevekkül edilir ve “ne yapalım Allah’tan geldi” denilerek, Allah’ın suçladığınınfarkına bile varılmaz.

Bu dünya için öbürünü, öbür dünya için bu dünyayı mahvetmekten(2/201) ne zaman vazgeçeceğiz?Bu din; bedbaht olalım, perişan olalım diye gönderilmediğine göre(20/2) müslüman toplumların bu bedbahtlığını, bu perişanlığını ne ile izah edeceğiz?

Namaz kıldığı halde yalan söyleyebilen, oruç tuttuÄŸu halde sözünde durmayan, zekât verdiÄŸi haldehile yapan, hacyapmış olduÄŸu halde paylaÅŸmayan kiÅŸilerin çoÄŸaldığı bir toplumda,suç oranlarındaki artışa ÅŸaşırmamak; “din” yerine, din kültürü anlatıldığının da farkına varmak gerekir (5/104).

Bu din bize ne diyor biz ne yapıyoruz? Müslüman toplumlar adeta; çobanın haykırışını işiten ama onu yalnız bir ses ve çağrı şeklinde algılayan sürünün durumuna benzediler(2/171).

Allah’a iman edip de Allah yokmuÅŸ gibi, Ahirete iman edip de “Hesap Günü” yokmuÅŸ gibi yaÅŸamanın sonucu -Ehl-i Kitap’tan bazılarının yaÅŸadığıgibi her iki dünyada zilleti yaÅŸamak (5/41)-bu olsa gerek.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.