Makale
İnsan Peygamber mi, Mitolojik Varlık mı?
Peygamber Muhammed Allah’ın selamı üzerine olsun; örnek alınması gereken bir karakterdir. Bunu bize Kelamullah söyler. O hayran olunmaktan ziyade örnek alınması gerekendir. Hayranlık duygumuz, hayran olduÄŸumuzu bizden uzaklaÅŸtırıyor, gerçek mesajını sahih bir ÅŸekilde algılamamızın önüne geçiyor ve örnekliÄŸini uygulamamanın yerine hayran olunana bir “sus payı”na dönüşüyorsa buna tam anlamıyla hamakat denir. Bu hal insanoÄŸlunun kendini kandırma temayülüne, bir hakikati baÅŸkalaÅŸtırarak üstesinden gelme zayıflığına, zaafına hizmet etmeye baÅŸlar.
Bir tarafta;
-Yaşadığı toplumun en emini olmak,
-Hiç kimseye zulm etmeden bir hayat yaşamak,
-Her türlü haksızlığa karşı, kimden-kime karşı olursa olsun göğsünü siper etmek,
-Düşmanına bile adaletsizlikte bulunmamak,
-Kadınlara kendisi gibi insan, hak ve hukuk açısından eşit bakmak,
-Ticaretinde doÄŸru olmak,
-Dostluğunda vefalı olmak,
-Savaşta bile aşırılığa kaçmamak,
-KomÅŸusunun hak ve hukukuna riayet etmek,
-Canı kadar sevdiği akrabasının katiline bile merhamet edip onu bağışlamak,
-Ribanın kaldırılmasına önce kendi yakınlarından başlamak,
-Haksız yere zenginleşen arkadaşlarının mallarını bir anda sıfırlamak, bunu defalarca yapmak,
-Bir beldeye giriÅŸini, 190 aileyi kardeÅŸ ilan edip, ilk iÅŸ olarak bunu duyurmak,
-Devrin kodamanın, “Davetini kabul edersem bana ne var?” sorusuna; “Köle Bilal’e ne var ise sana da o” demek,
-Kızına, “Ben baban olarak sana bir ÅŸey yapamam. Ahiretini Allah’tan satın almaya bak.” demek,
-Ä°lettiÄŸi davete icabet edenlere “Vallahi bana ve size yarın ne yapılacağını bilmiyorum” diyerek, Allah’tan baÅŸka kimseden bir beklentiye girmemek gerektiÄŸini kesin bir dille ifade etmek,
-YaÄŸan yaÄŸmura abasını tutup, yaÄŸmura hitaben, “Vallahi senin Yaradan ile sözleÅŸmen benimkinden daha taze” demek, diyebilmek,
-Kabenin anahtarları vazifesini, bir müşrik olandan alıp, arkadaşlarına ve akrabalarına vermeyerek, ehliyet ve liyakatı önemsemek,
-”Arap olanın arap olmayana, arap olmayanın arapa üstünlüğü yoktur. Ãœstünlük sorumluluk bilincindedir.” demek suretiyle her türlü ayrımcılığı, ırkçılığı ayakları altına almak,
-İçkili halde mescide gelip, oraya kusan, hatta oraya def’i hacette bulunan birine yönelerek; “seni münafık” diye tariz eden en yakın arkadaşına: “Sana onun münafık olduÄŸunu kim söyledi? O Allah ve Resulünü seviyor.” diyerek, o arkadaşıyla günlerce bu tavrından ötürü konuÅŸmamak,
-Yönettiği topluma kendisinden sonra, bir halef tayin etmemek,
-Size saldırmadıkları müddetçe başkasına saldırmayın diyerek, yaşamı boyunca hiç bir saldırı savaşına katılmamak, buna müsaade etmemek,
-Ezilmişleri, horlanmışları, köleleri, yetimleri, öksüzleri, yolda kalmışları, yeryüzünün varisleri kılmak için mücadele etmek,
-Kendisine iman etmemiÅŸ lakin adil HabeÅŸ Kralının cenaze namazını gıyaben kılmak, kendisine iman etmiÅŸ görünen Abdullah bin Selül’ün namazını kıldığı için uyarılmak,
-Medinede iki mescid inşa edip bir tanesini de yıkmak,
-Kendisini taşlayarak memleketlerinden kovanlara bile beddua etmemek, ıslahları için dua etmek,
-Canına kast edip kendisini öz vatanından hicret etmek zorunda bırakanların, emanetinde olan mallarını sahiplerine iadesi için amcaoğlunu yerinde bırakıp öyle gitmek,
-Bir avuç mü’mini yok etmek üzere Medine yakınlarına kadar gelen müşrik ordusu ile karşılaÅŸmalarında, savaÅŸ öncesi yapılan düelloya, ordusunda onlarca Mekkeli ve Medineli varken en yakınlarını, amcasını ve iki amcaoÄŸlunu çıkarmak,
-Yöneticisi olduğu Medine Site Devleti çatısı altında yaşayan Müslim, Musevi, İsevi, Müşrik vb. onlarca farklı kesim ile bir toplumsal sözleşme yapıp, her kesimin hakkını hukukunu garanti eden adalet eksenli bir yönetim anlayışı ortaya koymak, yaşadığı sürece bu sözleşmeye bağlı kalmak,
-İstişareye verdiği ehemmiyet gereği, katılmadığı kararları bile uygulamak,...
Ve daha yüzlercesini hatırlayabileceğimiz güzel örnekliğe kaynaklık edebilecek, etmesi gereken bir karakter...
Öbür tarafta;
Bizlerden bunların onda birini yapmadan bu güzel örnekliğin yerine cübbesini, hırkasını, asasısını, sakalını, çarığını kutsayıp olabilecek en üst düzeyde bir mit yaratmak...
Onun misyonu yerine ikame ettiğimiz şeyler, aynı zamanda ondan kendimizi mahrum bıraktığımızın bir itirafı olmasın mı?..
Kendimizi avutalım derken, hem dünyayı hem de ukbayı kaybetme tehlikesini kendi ellerimizle yaratmış olmuyor muyuz?..
Yaratıcı Kudret’in bize güzel bir örnek diye takdim ettiÄŸi ÅŸahsiyeti, kendi heva ve hevesimizin “kurbanı” ettiÄŸimizi, yine ona ait olan doÄŸal ÅŸeylerle yaptığımızı niçin fark edemiyoruz?
Maalesef insan hep kendi nefsine ağır gelenin zıddını yapmakla malüldür. Yukarıda sıraladığımız yaşam kodlarını uygulamak, şimdi ve buradamıza taşımak yerine, bir kaç salavat, bir camiye gitmek, sakalı şerif ziyareti yapmak, hırkasına dokunmak daha kolay ve daha zahmetsiz geliyor. İyi ama bu ikame uygulamalar ondan önce zaten vardı. O nun geliş amacı mitleştirilen kişilerin yerine kendi adını geçirmek miydi sadece?..
Adı anıldığında gözyaşları içinde boğulmak, hıçkıra hıçkıra ağlamak...
Bu gözyaÅŸlarının, aÄŸlamaklı hallerin sebebi yok ettiÄŸimiz bir peygamber misyonuna verilen birer “rüşvet” olmasın mı?
Bu gözyaşları, zımnen kendimize bile söylemeye cesaret edemediğimiz hali pür melalimiz için olmasın mı?
Vallahi, eÅŸimizle, çocuklarımızla, komÅŸumuzla birlikte yaÅŸamakta olduÄŸumuz insanlarla, düşmanlarımızla, dostlarımızla, hayvanlarla, bitkilerle, tabiatla, alttakilerle, üsttekilerle kurduÄŸumuz münasebet, Resulü Ekrem’in aynı konudaki münasebetiyle mutabakat arz etmediÄŸi müddetçe, onu yad etmiÅŸ olmayız, olamayız.
İkame uygulama ve etkinliklerimiz, kısa vadede bizi rahatlatabilir. Lakin hakiki manada boğazımızı sıkmaya devam edecektir.
Mesut olmak, hakiki manada ona müntesip olmaktan geçer.
Şimdisinde mesut olmayanın gelecekte mesut olması bu manada olası değil.
Onun güzel örnekliğinden ziyadesi ile istifade edenlerden olalım inşaallah.
Veselam.
Henüz yorum yapılmamış.