Makale
Üç Günlük Dünyaya Üç Kalıcı Haslet: "Zulmedeni Affet, Gelmeyene Git, Vermeyene Ver"
Vakit ikindi. Mevsim sonbahar. Åžehrin tarihi camisinin avlusu çınar aÄŸacından dökülen yapraklarla örtülmüş halde. Yere düşen her bir yaprak için hayat sona eriyor. Tecrübesini tamamlayacak diÄŸer canlar için ise hayat kurgulanmaya devam ediyor. Kurguya bir çocuk insan ve elinden tuttuÄŸu bir büyük insan dahil oluyor o sırada. Hikâyenin asıl kahramanı çocuk. Yakını sadece elinden tutuyor, sorduÄŸu sorulara cevap vermeye çalışıyor. Zaten hikâyenin asıl kurgusu da sorular üzerinden ilerliyor. Sonra sırayla sahneler açılıyor. Bir sahnede tarihi camide cemaate dahil olup namaz kılanları izliyor çocuk. Çok mutlu oluyor eski camilere girince. Hem bu sefer dedeler koÅŸtuÄŸu için kızmıyor. Tıpkı Peygamber efendimiz gibi davranıyor. Namaz bitince cemaat dağılmıyor. BaÅŸka bir sahne açılıyor. Bu son sahne diyor bir ses. Nereden geldiÄŸini anlayamıyor fakat arayışına devam edemiyor. Çünkü cenaze namazına niyet ediliyor. Avluya bir kaç yaprak daha düşüyor. Tüm bunlar olup biterken “dışarıda tabut var” diyor çocuk. Araya senarist giriyor aniden: AhÅŸap caminin üst katındaydılar ve avluyu görüyorlardı. Sadece tabutu fark eden gözleri deÄŸil muhakemesi de açıktı çocuÄŸun. “Bu sıralar çok ölen oluyor” cümlesini kuruyordu yaÅŸlılara has bir üslup ile.
Vakit akÅŸam üzeri. BaÅŸka bir ÅŸehirde okuduÄŸu kitaptan başını kaldırıp daÄŸlara bakıyor bir insan. Allah Resulü'nün iÅŸaret ettiÄŸi dokuz hasletten üçü zihnini kuÅŸatıyor: Zulmedeni affet. Gelmeyene git. Vermeyene ver. Öylece kalıyor bir müddet. DaÄŸlar yerinde duruyor lâkin o sarsıldıkça sarsılıyor. "Zulmedeni affet, gelmeyene git, vermeyene ver" buyruÄŸu yankılanıp duruyor. Yetmiyor satırlar arasından "üçtür, üçü de güçtür" yorumunu hatırlıyor. Eliyle kalbini yoklarken her güçlükle beraber bir kolaylık var edene sığınıyor.
Vakit gece. Dünyanın evlerinden birisine acı bir haber düşüyor. Araya giren bazı tatsızlıklardan ötürü yıllardır görüşmedikleri yakın akrabalarının yoÄŸun bakım solunum destek cihazına baÄŸlı olduÄŸu gerçeÄŸi tüm odaları kuÅŸatıyor. Bir kez daha acıyı yudumlarken "hata yaptık, her ÅŸeye raÄŸmen gidip ziyaret etmeliydik" diyor birisi diÄŸerine. DiÄŸeri hiç bir ÅŸey diyemiyor. Sonra yine bir çocuk dahil oluyor kurguya. Çocuklara özgü merak duygusu ve masumiyet güzelliÄŸi ile soruyor: Neden hata yaptık dediniz? Büyüklere has geçiÅŸtirmeli, kısa cevaplar ile bir durum özeti geçiliyor. Çocuk dinliyor, dinlerken düşünüyor, yeni sorular buluyor: Sen ziyaret etmek istiyordun, neden gitmedin? ÇocuÄŸun anlayacağı düzeye indirgenen cümleler ne yaraya merhem oluyor ne de maksat hasıl oluyor. Cümlelerin içinden o şöyle demiÅŸti, bu böyle yapmıştı vurguları geçerken zaman adeta donuyor. Zira son vuruÅŸunu yapıyor çocuk: Onca zaman geçti hâlâ unutmadınız mı? Bir cümle, bir sorudan öte kalpleri delip geçen bin anlam kalıyor soruya muhatap olan herkese. "Onca zaman geçti hâlâ unutmadınız mı?" dokunuÅŸu o evden çıkıp tüm ÅŸehri, tüm ülkeyi hatta tüm dünyayı dolaşıyor.
Vakit sabah. Evlerden birisinde bir kaç minik Müslüman ile cuma dersi baÅŸlıyor. Müfredat hayatın akışına göre düzenleniyor yeniden. Akraba ziyaretinin önemi deÄŸerler eÄŸitiminin, esma'ül hüsnâ programının, drama saatinin konusu oluveriyor. Ä°lgiyle takip ediyor talebeler. Sorular soruyor, örnekler veriyor. EÄŸitimci bir kez daha tecrübe ediyor ki hiç bir teori örneklik ilkesi kadar güçlü iz bırakmıyor. Konu en güzel örnek Allah Resulü'nün hayatından izler ile toparlanıyor. Akrabasına en güzel davranan kimdi, akrabasını koruyup gözeten kimdi ÅŸeklindeki sorular ile tazecik zihinlere yükleme yapılıyor.
Vakit öğle. Sabah 'Her Anne Bir Okul' seminerlerinden çıkan hanımefendiler dersde duyduklarını bulundukları atmosfere taşıyor. Çocuklarına kızmıyor, eşlerini güler yüzle karşılıyor, komşularını çaya davet ediyor, akrabalarını arayıp soruyor.
Zaman akıp giderken kurgulanan tüm hikayeler aslında hepimizin. Ve hepsi gerçek. Vakit henüz geçmeden, bir gece vakti acı haberlerle sarsılmadan evvel kendini hesaba çekenlere ne mutlu. Üç günlük dünyada mal hırsına tamah etmeden akrabalık iliÅŸkilerini saÄŸlam temeller üzerine oturtanlara ne mutlu. Zulmedeni affedip, gelmeyene giden, vermeyene verenlere ne mutlu. Allah'a sunacak mazereti olanlara selâm olsun.
“..Akrabâlık baÄŸlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” en-Nisâ, 1
"Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden kimse, akrabasına iyilik etsin!" Hz. Muhammed (a.s.)
"Akrabasının yaptığı iyiliÄŸe aynısıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiÅŸ sayılmaz. Akrabayı koruyup gözeten kiÅŸi, kendisiyle alâkayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir.” Hz. Muhammed (a.s.)
Henüz yorum yapılmamış.