Sosyal Medya

Makale

DİNİM İSLAM ADIM MÜSLÜMAN ... GELELİM MÜSLÜMANLIĞIMIZA !

İslam dış görünüşüyle ,Allah'ın emir ve yasaklarına uymaktır. o halde müslüman da İslam’ın ortaya koydugu esaslara uyan kimsedir. Yani islam,müslim kelimesi aynı zamanda ortak mana içerirler . Bir ayeti  kerimede şöyle buyuruluyor: "İsteyerek ve istemeyerek gökte ve yerde ne varsa ona teslim olmuştur". Allah'ın yarattığı ne varsa ona teslim olmuştur. Tamamen fiziki,fıtri sünnetullah konularını yaşamakta ona boyun eğiş ve itaat içindedir. Buna göre Allah iman edenlere müslüman ismini seçtiği ve bundan hoşnut olduğunu zikretmektedir.

" Allah'a çağıran,salih amelde bulunan ve ben gerçek müslümanlardanım diyenden  daha güzel sözlü kim olabilir" (Fussilet 41/33).. (Ayrıca bk2 :37/44-6/71-163-46/15-51/36)

Hal böyleyken yaşadıgımız realitede adlarının müslüman olmanın dışında müslüman artı bir takım sıfatlar isimler veren insanlara haddinden fazla rastlıyoruz. sucu-bucu- cı-cu ekleri sürekli gündem teşkil ediliyor. Sonuç ne oluyor, parçalanmış,dağılmış,bölük pörsük,yırtık pırtık  olmak küfrün ve emperyalizmin işine geliyor. Müslüman halkları çil yavrusu gibi ezip geçen,dağıtan yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömüren; şu emperyalist devletler her türlü tefrika tohumlarını ekmeye devam etmektedirler..

İşin gerçek noktası insanlar kısım kısımdır. Cennet,cehennem kelimeleri karşısında yerini almışlardır, konumlarını belirlemişlerdir bir noktada. Kimi Allah'ın uyardığı,tehtid ettiği cehennemden kurtulmaya çalışmak ve vadettiği cennete kavuşmak için Allah'a teslim oluyorlar, yalnız ona itaat ediyorlar. Kimi,desinler,sevsinler,hoşlansınlar kahraman desinler gibi riya kokan gaye ve idaallerden dolayı islami görünüyorlar ve şöylece dünya dünya ve nefsi boyuttaki insanlar,kendilerine müslüman isminden başka isim de kabul etmezler buna kendilerini layık görmezler.İkinci kategoride ki insanlarsa ben,şucuyum, ben bucuyum,ben falancıyım diyenler ve insanları bir olan Allah’a   ve tek din olan İslam'a çağırmak yerine benim grubuma,hizbime,tarikatıma,tabelama,cemaatime giriniz bizim gemi Nuhun gemisidir ancak bizim trene binerseniz cennete gidebilirsiniz gibi cennete tren kaldırıp uzaktan yakından islamla bağdaşmayan bir davranış içindedir. Bunlar Allah katında mesuldürler,Niçin? grupçuluk, hizipcilik propagandası teşvikçiliği yaptıkları için Allah resulünün pratikte bize gösterdiği islamda şöyle cılık-culuk söz konusu değildi ve onlar ilk nesil toryekün müslümandı ve müslüman isminden uzak ve farklı bir isimle sıfat kazanmamışlardı... Müslüman ismi onlara yeterliydi çünkü Allah bu ismi vermişti.

Kur’anda ihtilaf hiçbir şekilde bir övgü vesilesi olarak kullanılmamıştır; "Allah indinde din şüphesiz islamdır" "Ancak kitap verilelenler kendilerine ilim geldikten sonra aralarında ihtiras yüzünden ihtilafa düştüler" ((Ali İmran.19). bu manada Kur’anda daha bir çok ayet vardır ki hepsinde  ihtilaflar yeriliyor.

"Dinlerini parçalayıp fırkalaşan insanlara gelince sen onlardan değilsin onların işi Allah'a kalmıştır" diyen ayet vardır ki burada itilafa düşenleri  Allahu teala ,Rasulün ümmeti olmaktan uzaklaştırmıştır.

Yine Rum suresinde "Allah'a yönelerek ona karşı gelmekten sakınınız,namaz kılınız,dinlerinde ihtilafa düşüp müşriklerden olmayın" (30/31-32)

İşte tefrikaya girenler ,müslümanda olsalar müşriklerin amelini yapıyorlar. yani islami bir amel yapmış olmuyorlar. Bir de bunun yanında "ümmetimin ihtilafı rahmettir" diye bilinen ve Rasulullah'a isnad edilen söze gelince resulullah böyle bir söz söylememiştir ya da ümmetimin ihtilafı zahmettir felakettir demek istemiştir. Yani kısaca Kuran'da yerilen kınanan  bir şeyi rasulullah'ın övmesini bekleyemeyiz. Böyle bir ihtilaftan her gerçek müslümanın Allah'a sığınması lazım ve gereklidir.Çünkü,yaşadığımız çağda müslümanlar arasında ki ihtilaflarda, Allah aşkına rahmet görenler  varmı? Varsa bilmek isteriz. Şimdi gelelim müslümanlığımıza;  hiç şüphesiz Allah'ın Resulü insanların kendi kişiliğini Allah'ın iradesine teslim edip olgunlaştırma sürecinde doğruyu temsil eder. O Allah'ın korumasında ve terbiye edici nimetinden hiçbir zaman mahrum bırakılmadığı halde kendisini  risalet göreviyle onurlandıran Rabbinin hoşnutluğuna ve yüce sevgisine daha çok layık olmak için harcayabileceği hiçbir çabayı eksik etmiyor hatta geceler boyu ayakları şişinceye kadar namaz kılıyordu.. Yani  O rasul kuranın bütününü hayatının her alanında uygulayan insandı...

Biliyoruz ki, Peygamberin risalet amacı insan hayatını tevhitle anlamlı kılmaktadır. Tevhid, Allah'ın birligini ilan etmek.Hiçbir şeyi de dışarda bırakmaksızın ilahi mesaja göre düzenlemektir.Tevhidin bulundugu yerde şirk olmaz.Şirk tevhide temelde karşıdır.Şu halde tevhidin hayat bagışlayan çağrısına kendini teslim eden bir insanın tüm davranışlarında, çelişki,münafıklık,ayrılık,hizipçilik,sahtekarlık,lavubalilik, ve benzeri şeyler kalmaz.Eğer hala müslüman olduğumuzun tam şuuruna erdigimiz ve inandıgımız halde gündelik yaşamımızda aykırılıklar,çelişkiler yüz kızartıcı hadiseler, utanç verici haller Allah'ın hoşuna gitmeyen davranışlar varsa cahiliyyenin,şirkin üzerimizde izleri kalıntıları var demektir.Yani islami bilgilerimiz henüz imana dönüşmemiş demektir.Nasıl Kuranda çelişkiler yoksa,onu yaşayan yürüyen bir kuran olan Allah'ın Rasulunde de tutarsızlıklar yoktu. Çünkü o ilahi mesajın diliyle aktarmakla kalmıyor pratikte de islami hal ve hareketlerinde ahlaki boyutta gösteriyordu. İşte Kuran ile sünnet arasındaki uyum bundandır. Oysa biz onun ümmeti olduğumuzu idda ettiğimiz halde,inandığımız islamı sırf bir ideoloji ve slogan boyutlarında ele aldığımızdan maalesef büyüğünden küçüğüne islamın ahlak cephesi ihmal edilmiş ve müslümanlar kendi aralarında bir tür davranış bozuklukları ,ahlaki tutarsızlıklar ve mücerret imana sahip olmuşluğun şımarıklığını yaşıyor ve kendimizi bu yüzden müstağni görüyoruz.

Peygamber (a.s) ve ashab -ı  arasındaki kurani bir bağ vardı. mesela peygamber ve sahabe hayatında vakti geldiğinde ertelenmiş ibadete rastlanamaz. herşey bir bütündür ve her parça bağlı olduğu bütün içinde bir anlam kazanır. müslümanın hayatı çelişki ve boşluk  kabul etmeyen hayattır. esasen insan fıtratı boşluk kabul etmez. bugün yapılması gereken ibadet yarına ertelenmez,cihad ibadet ;nama ve kendimizi bu yüzden müstağni görüyoruz.

Peygamber (a.s) ve ashab -ı  arasındaki kurani bir bağ vardı. mesela peygamber ve sahabe hayatında vakti geldiğinde ertelenmiş ibadete rastlanamaz. herşey bir bütündür ve her parça bağlı olduğu bütün içinde bir anlam kazanır. müslümanın hayatı çelişki ve boşluk  kabul etmeyen hayattır. Esasen insan fıtratı boşluk kabul etmez. Bugün yapılması gereken ibadet yarına ertelenmez,cihad ibadeti, namaz , infak gibi farz olan ibadettir. Yoksulun yetimin hakkı,mustazafların korunması ile tüm mazlumlara kol kanat gerilmesi sahip çıkılması, zalimin karşısında olunması sorumluluğumuz olarak ibadet bilinciyle yerine getirilmesi  gerekir. Çünkü islam,hayata müdahele etmeyen, yönlendirmeyen mücerret kuru bir bilgiler yığını, kültür değildir. Sahabe, her  ezberlediği ayeti  hayatına geçirmedikçe öbürüne geçmiyor idi .İşte sahabe böyleydi,peygamber onlar için iyi bir örnekti, onlarda o örneğe yetişmek için çabalıyorlardı. onlar imanlarındada dürüst kimselerdi. dinleri ile bizim gibi alay etmiyorlardı,ciddye alıyorlardı. Kur’an akleden kalplere gerçekten nüfus etmişti. Çünkü onlara kurandan önce iman verilmişti. Onlarda bizim gibi sever,üzülür,acı çeker, nefret gösterir,korkar,ürperi,titrer, cesaret gösterirdi ama sevgi ve nefretleri dostlukları düşmanlıkları, bakışları yanlızca Allah içindi. Bizim gibi iğrenç nefsimizin, zannımızın peşine takılıp, bakışlarımız, duyuşlarımız sevgilerimiz nefretimiz onlarda yoktu. İşte bizler, kendimizi müslüman zanneden ve islamı temsil hakkını bulan, başkalarına kaptırmayan ve bununla zevk duyan bizler... Haddimizi bilmeyen bizler... Hizipler, cemaatler, klikler, cıcılar,cucular... Hayatımızda tağuti otorite taht kurmuşken, paçamızdan günahlar akıyorken herekesin gönlünde bir koç yatıyorken, çevremizi kuşatmış sayısızca haramlara karşı kör ve sağır kesilmiş, davarlaştırılmışken rahat evlerimizde sigortalı işlerimizde kıyak ticaret hanelerimizde HZ. Ebubekir'in cömertliğinden bahsediyoruz.  Ebuzer'den bahsediyoruz.Gürbüz evlatlarla övünüyoruz! O çocuklar ki pejmurde şekilde çılgınca yetişiyor. Ondan sonra da HZ. Nuh (a.s)dan örnekler getirip, kendimizi teselli  ediyoruz. Ucuzluk ve beleşcilik hastalığı tüm organlarımızı sarıp sarmalamış. ensesi kalın kapitalist müslüman patronlar lüks ve şatafat içinde yaşarken çalıştırdıkları işçilerin alın terlerini gasp ederek acaba zulüm işlediklerini ne zaman anlayacaklar.Omükeller sofralarında yemeklerini yerken o yemeğin içinde işçisinin alın terinin boğazına takıldığını acaba kaç zengin ,müslüman geçinen  toklar hissedecek..

Biz bu bahtsız gidişin insanlarına yürüyen Kur’an olmalıyken sıradan bir vatandaşın dahi seviyesini  tutturamıyoruz. kuru bir bilgi yığını olan bilgimiz ortada sırıtıp duruyor.Bir fakire verdiğimiz çeyrek ekmekle nenneti hayal ediyoruz.

Yoksula zekatımız riya,kibir ibadetlerimiz ruhsuz ve Allah rızasından uzak, sevdalarımız sahtelik kokuyor. Kalbimize dünya çarpıyor,bir çok tutkuların esiri olmuşuz. Kuranla aramızda bir tutarlılık olmayınca Allah bize layık olduğumuz hayatı vermiştir. Niye neden şikayet ediyoruz...

Ama yine her çeşit hadsizlik,laubalilik,utanmazlık içinde islamdan söz açılınca her şeyi silip süpüren yine bizleriz. Ne biçim dini anlayışlarımız var,ne biçim adımız müslüman! Ey inandık diyen insanlar....

Dinimizi parça parça hizip hizip edipite biz kurtuluş ehliyiz diyerek çığırtkanlık yapmak bedbahtlığını gösteririz .

Dinimiz islam adımız müslüman bu bize yetmiyor mu?

Allah'ın koyduğu ismi beğenmiyormuyuz?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.