Sosyal Medya

Makale

Andımız Meselesine Farklı Bir Bakış...

Andımız beş sene önce kaldırılmıştı. Milliyetçi bir sendika konuyu Danıştay’a taşımış ve konu değerlendirildikten sonra tekrar geri gelmesine dair görüşü ilan edilmiştir. Bu konu etrafında olup biten tartışmaları iki gündür gözlemliyoruz. Mesele çok kısır bir alanda tartışma konusu oluyor. Bunu daha geniş bir zeminde tartışmayı başarabilmeliyiz…

Yerlilik meselesi üzerinden değerlendirelim konuyu: 

Söze bakarsanız yerli gibi görünüyor. Ama derinden meseleye yaklaştığınızda ve andımızda dile gelen değerlere baktığınızda hiçte yerli değil! Örneğin, andı okullarda okutulması için gerekli zemini oluşturan bakan, Hitler’in savunduğu dünya görüşü bağlamında faşist bir yaklaşım ile hareket etmesidir. Ayrıca bu faşistliğini milliyetçi diye bilinen kişilere karşı da rahatlıkla kullanmıştır. Ülkü ocaklarını bitirip halk evlerine geçiş yapan tipik bir otoriter ve totaliter bir faşisttir… 

Millilik meselesi üzerinden değerlendirelim konuyu:

Bu ülkenin milli davası on iki bin yıllık bir kültürü taşıma ve bu kültürün sağladığı o tarihsel derinliği dikkate alan bir toplumsallık inşası olma zorunluluğu doğurur. İslam dahi bu kültürün kazandırdığı yorum gücü üzerinden anlaşılmış ve algılanmıştır. O yüzden bu topraklarda din ve mezhep kavgaları hiçbir zaman gelişmemiş ve gerçekleşmemiştir. Siyasal kavgalar başka bir olguyu işaret eder…

Kültür ve gelenek üzerinden değerlendirelim konuyu:

Bu toprakların kültürü ve geleneği bu topraklarda yaşayan her insanı ve varlığı korumaya matuf olanı içeren bir yaklaşımı içerir. Bu temel gerçeği göz ardı eden cumhuriyet rejimi hiçbir zaman toplumsal doku ile uyuşmamış ve andımız da bu toprakların ruhunu temsil edecek düzeye yükselememiştir. Hep zorunlu ve yabancılaştırıcı bir işleve sahip olmuştur. 

Dünya görüşü üzerinden değerlendirelim konuyu:

İster Müslüman dünya görüşüne ister Türklerin eski kültürüne dayalı dünya görüşüne göre değerlendirelim bu andın üzerinde bulunduğu zemin yine tam olarak oturmuş değil… Çünkü bir başkasına zorunlu bir şekilde bir şeyleri dayatmak kabul edilebilir bir durumu ihtiva etmiyor. İslam, içeriğindeki anlamı ırk meselesi dışında ve armağan meselesini de kabul etmediği gibi doğruluk, çalışkanlık gibi ahlaki göndermeleri de bu tarz üzerinden hayata geçirilmesini doğru görmez. Ahlak, örneklik üzerinden öğrenilecek, yaşanacak ve yaşatılacak bir olgudur. O yüzden kitap verildiği gibi örnek bir şahsiyet olarak peygamber de gönderilmiştir. Bu temel gerçekliği kavramadan değer aktarımı gerçekleştirilemez. Yoksa bu yalancı, dolandırıcı hatta cumhurbaşkanı düzeyde ‘benim memurum işini bilir’, ‘halk işini bilir’, ‘işini bilen aç kalmaz’ gibi deyimler nasıl hayatımızın nirengi noktası olabilirdi ki…

Cumhuriyet değerleri üzerinden değerlendirelim konuyu: cumhuriyet derken kastedilen şey neydi? Saltanatın kaldırılması ve demokratikleşmenin yerleşik hale gelmesine dair bakışı içeriyordu. O zaman bu andımız sıkıştırılmış bir dünya görüşü içinden derinliği kaybeden bir yaklaşımı nasıl çocukların eğitimindeki temel itki olarak kabul edilebilir. Cumhuriyet ve demokrasi değerleri üzerinden dahi bu andın kabul göreceği bir zemini inşa edemezsiniz. 

Andımız meselesinde ise asıl bu toprakların ruhu ile yüzde yüz yabancı olan modern dünya görüşünün tezahürü olarak eğitime girmesine katılmasına izin verilmesi ve yeni tip şahsiyetin çocuklar üzerinden başlayarak bütün bir yurt sathını kuşatmasının isteği oluşudur. Bu isteği hala kabul eden bu konuda çalışma yapacak kadar bu toprakları ruhundan uzak kalmış kişiler varsa bunların bir an önce bu topraklar üzerindeki emellerini geri püskürtmeliyiz ki bir daha o eski ve karanlık günlere geri dönmeyelim…

İktidar, kendi eliyle kaldırdığı bir olguyu yargı üzerinden tekrar kabul ederse millet nezdindeki bütün meşruiyetini kaybedecektir. Meşruiyet deyip geçmeyin… Seçimlerin kazandırılmasındaki en önemli etkendir. Ayrıca iktidar kendisi ile yabancılaşmak istemiyorsa bu yargı meselesini de çözüme kavuşturacak bir yolu bulma zorunluluğunu hissetmelidir. Bugüne kadar bir şekilde desteği sağladı. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Homurdanmalar gittikçe artmaktadır. Eğer bu konuda da geri adım atılır ve ne yapalım hukukun üstünlüğü vesaire gibi bir şeye sığınılırsa o zaman bugüne kadar söylediklerinin hepsinin bir aldatmaca olduğu kesinlik kazanır ve homurdanmalar bir tepkiye dönüşür ve yeni bir siyasi hareketin başlangıç işaretini de ateşlemiş olur. 

Andımız 15 Temmuz darbesinden sonra başlayan İslamcılığa ve Müslümanların cemaat ve vakıflarına yönelik saldırılardan sonraki en büyük darbe girişimidir. İçeriği üzerinden yapılan karşı eleştirinin bir önemi yoktur. Türk kavramının etnik bir aidiyet taşımadığı savının toplumsal bir karşılığı yoktur. Çünkü uygulamalar tam olarak bunun tersini göstermiştir. Bu yüzden kuru gürültü üzerinden bu and meselesi savunulamaz. Daha doğrusu bu halk, despotizmden, otoriterlikten ve totaliterlikten yorgun düştü… Neredeyse bütün ideolojik akımlar zaten bu özellikler üzerinden halka yöneltilmiş saldırılardı. Cumhuriyet rejimi de aynı saldırının ana kaynağı durumunda idi… İlk kez Ak Parti, bu otoriter ve totaliter görüşe bir tepki olarak çıktığını ilan etti… Ve her türlü görüşe saygılı, her türlü insana açık bir davranış ve düşünce içinde olacağını deklare ettiği için genel kabul gördü… İktidar bu temel gerçeği göz ardı ederse ciddi sorunlar yumağı ile karşı karşıya kalacağını bilmelidir.

Eğer milli birlik ve bütünlüğü sağlamak istiyorsanız, bu topraklarda yaşayan hatta daha geniş bir düzlemde bu toprakların hinterlandında bulunan bütün insanlara ve bu insanların sahip olduğu düşünce dünyalarına duyarlı olmak zorundasınız. Yoksa milli birlik ve bütünlük slogan olmaktan öteye geçmeyecek ve bu halk slogan düzeyine düşen herhangi bir değeri asla içselleştirmez. Ta ki sahici bir değer ortaya çıkana kadar sessizliğine bürünür… 

Yani andımız meselesi eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki en önemli ayraçtır. Bu bir sembol düzeyine çıktığı içindir. Yoksa tek başına bir anlam ifade etmeyebilir. Ama hakikat üstü örtülemeyen olandır. Ve hakikat er veya geç ortaya çıkma gibi bir huya sahiptir. Bu durumu göz ardı edenler hüsranla karşılaştıklarında anlamış oluyorlar, ama iş işten geçmiş oluyor… 

Allah hakikatin sahibidir. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.