Makale
Adalete herkesin ihtiyacı var ve hukuk herkesin ortak malıdır
"Seni bir boÅŸluÄŸa attım / Gövdeni baÅŸka gövdeler bilmeyecek artık / BoÅŸluk sesi ol... / HoÅŸluk sesi ol... / Sonra dön üz beni..."
Birhan Keskin’in "Kim bağışlayacak beni" adlı kitabından okuduÄŸum bu ÅŸiir her okuyuÅŸta savurur beni, zihnim tuhaf bir karanlığın etkisinden uzun zaman kurtulamaz. "Gövdeni baÅŸka gövdeler bilmeyecek artık", dizesi içimi ürpertir. Åžiir uzun ve ÅŸu dehÅŸet verici duygularla yüzleÅŸtirir herkesi "gözlerimdeki ay ışığı / gözlerinin körlüÄŸü içinde"
Birilerini bir boÅŸluÄŸa atarsak, belki boÅŸluÄŸun sesi kulağımıza ulaÅŸabilir o da bir parça adalet ve vicdan duygusu kalmışsa bizde. BoÅŸluÄŸun sesi hiç kimse için hoÅŸluÄŸun sesi olamaz. Buna imkan yoktur. DüÅŸünsenize, artık baÅŸka gövdeler bilmeyecek gövdemizi. Bundan daha büyük ceza olur mu? Bundan daha büyük bir insanlık kaybı olabilir mi?
EÄŸer gövdemizi artık baÅŸka gövdeler bilmeyecekse, hiç kimsenin gözlerindeki ay ışığı bizim körlüÄŸümüzün ışığı olamaz. Bu temalar ya da duygular ÅŸiirde çok güzel duruyor ve itiraf etmeliyim ki hem ÅŸiire çok yakışıyor, hem de son derece etkileyici.
Ama gerçek hayat baÅŸka. Reel hayat baÅŸka. Gerçek hayatta herkesin ötekinin gövdesini hissetmesine ihtiyacı var. Ötekinin gövdesini hissetmek yaşıyor olmanın en büyük kanıtı.
Ötekinin gövdesini sürekli ve kesintisiz hissetmek için adalete ihtiyacımız var. Kendi gözlerimizin ay ışığı ile görebilmek için hukuka ihtiyacımız var. Hiç kimsenin gövdesi bizim gövdemizin yerine geçemez, hiç kimsenin gövdesi bizim gövdemiz kadar, bizim ihtiyaçlarımızı karşılayamaz. Aynı ÅŸekilde hiçbirimiz baÅŸkasının gözlerindeki ay ışığı ile göremeyiz. Gözümüzde ay ışığı yoksa körüz, ve ötekinin ay ışığı görmemizi saÄŸlayamaz.
Adalet söz konusu olduÄŸunda bizim gövdemiz önem kazanır. Yani bizim gövdemizin ötekiler nezdinde deÄŸerli olmasıdır bu durumun adı. Hiç kimse boÅŸlukta kalmasın diye adı hukuk olan bir hak ve görevler sistematiÄŸi icat etti insanlık. OrtaklaÅŸa üretilen bu yasalar ve normlar dizesi, herkesi kendi kimliÄŸi ve inançları içinde korur. Herkes bu daire de kalmak koÅŸulu ile istediÄŸini söyleyebilir ve söylediklerini bir hayat tarzı haline getirmek için faaliyet sürdürebilir. Tek kırmızı çizgi var. O da baÅŸkalarına karşı ÅŸiddet ve cebir kullanmamak koÅŸuluyla.
Adaletsiz bedenler üÅŸüyen gövdelerdir. Kışın ayazında tir tir titreyen canlı varlıklardır. Ancak adalet ÅŸalı bu azgın soÄŸuÄŸa karşı çare olabilir. Ancak hukuk içimizi bir demli çay gibi ısıtabilir.
Adalet her ÅŸeyden önce öteki insana duyduÄŸumuz sorumluluk anlamına gelebilir.
SorumsuzluÄŸun olduÄŸu yerde adalet yoktur. KeyfiliÄŸin kol gezdiÄŸi yerde hukuk yoktur. Hiç kimse hiçbir nedenle hukukun dışına ya da üstüne çıkamaz. Bunun faturası büyüktür. Bunu maliyeti herkesin kendi hakkını aramasıdır ki, iÅŸte bunun adı kıyamettir.
Aynı ÅŸiirin bir yerinde ÅŸöyle devam eder ÅŸair; "Hadi ben umarsızım / ben ölmek üzereyim / yorgunluÄŸum da öyle / sabrımın son parçasını da yedim / az önce... / "
EÄŸer insanlar sabırlarının son parçasını da yemiÅŸlerse, az önce, artık iflah olmak mümkün deÄŸil. Çünkü adaletsizlik sabrın son parçasının da yedirir herkese. Sabrı besleyen Adalettir. YorgunluÄŸa raÄŸmen sabrı diri tutan hukuktur. Adalet ve hukuk hala umudun en büyük taşıyıcısıdırlar. Umutlu olmak bir bakıma adalete ve hukuka güvenmeye devam etmek demektir.
Birgün herkes ötekinin sabrına ihtiyaç duyacak. Bir gün herkes hukukun ortak mal olduÄŸunu algılayacak.
Bu güzel ÅŸiirin bir dizesini daha hatırlatarak konuyu baÄŸlayayım.
"Seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp / sanki senden bahsetmiyormuş gibi yapıp / sanki benden bahsetmiyormuşum gibi / hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi / fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana"...
Henüz yorum yapılmamış.