Makale
Geçmişe Sitem Geleceğe Özlem!
Ömrümün son çeyreğinde...
Yaklaşmakta olan yaklaştıkça,
Ve vakit, çeyreğin sonuna doğru ağır ağır yol alırken yola koyulmak istedim.
Önceden yapamamış olduklarımdan kalanını, sonradan yapıp hayatıma vakit ayırayım diye.
Sonradan da yapamayacağım, bari şimdi yapayım, çünkü şimdi yapmanıntam vakti.
Bir dostun dediği gibi sağdan gidip sağdan geleyim; kimseye, kimselere görülmeden.
Sıradan biri olarak ve ıssız yerlerde bile fark edilmeden.
En yoğun kalabalıkların içinde fark edilerek asil bir yalnızlıkla dolaşayım.
İyilerden örnek vermeyi bırakıp örnek olmayadoğru yol alayım.
Başındaki pireyi öldürmek isteyene; “öldürme onu evladım, günahtır, onu gel benim başıma koy ki o da yaÅŸasın” diyen, köyümün merhamet kutbu “Kavas Hala” nındizine başımı koyup, saçımı okÅŸatmak istiyorum.
300’ü aÅŸkın doÄŸuma, doÄŸuÅŸa, sevince, kavuÅŸmaya, huzura, nur topuna; ana rahminin nuru ile dünya nuru arasına o mübarek elleri ile köprü olmuÅŸ “Seher Hala” ya selam vermek istiyorum.
O mübarek ellerin ahiret yurdunda, cennetine giden köprün olsun ey müjdeci kadın.
Åžehrin öte ucundan koÅŸup gelen uyarıcıyı duymuÅŸ olsa gerek; köyün öte ucundan, o pek zarif ve narin siyah örtüsü ile karanlığı aydınlatırcasına çıkıp gelen, “Fatma Teyze” nin verdiÄŸi ÅŸekerleri; siyah eldivenlerinin sarmaladığıak ellerinden tekrar almayı özledim.
Özlemiş olduğum ne ola ki? Bu üç hazreti insanda rafine olan merhamet mi, müjde mi, şefkat mi yoksa?
Ya dabeni “âdem” eden bu üç güzel insanın bu hasletleri mi? Bir türlü karar veremedim.
“Cennet ehli veya melek olmak nasıl bir ÅŸeydir? ”Sorusuna cevap, iÅŸte bu üç hazreti insan.
Evet, iÅŸte ÅŸimdi onlar gibi olmak istiyorum.
Ama onlardan örnek vererek değil,onların yaptığı gibi örnek olmak için.
Doğarken ağladığımda beni bekleyenlerin tebessümü; ölürken beni kaybedenlerin ağlamasına inat, ölüme tebessüm edebilmek, gideceğim yer ile mümkün olsa gerek.
Neden olmasın? Burası, oranın tarlası değil mi zaten?
Seni sana, beni bana bırakmış.
Seni benden, beni senden deÄŸil; seni senden, beni benden soracak.
Senin yaptığını sana, benim yaptığımı bana soracak,“Soracak Olan”.
Dönecek olduÄŸumuz ebedi yurdumuz veya varacağımız baÅŸlangıç nasıl olur bilmek imkânsız.
Ebedi yurdumuzda bizim için dereler mi çağıldar, yoksa dereler irin olur boğazımızda mı çağıldar?
Geldiğim yerden ekip kazandıklarımla, varacağım yerde ya güleceğim ya da ağlayacağım, ne çare?
Tüm kavgalarımla, kötü ve çirkinliklerleolan savaşlarımla barış yaptım.
Ama onları teslim alarak yaptım bu barışı; çünkü hayatı, değerli ve anlamlı kılmak istiyorum.
Emek ile üreterek, alın teri ve göz nuru ile ilmek ilmek dokuyup, helal direniÅŸin diÄŸer adısabrınkudretiyle,“Kudretin Sahibine” teslim olarak baÅŸarmak istiyorum bunu...
Ancak, bunlar için sabretmek yerine acele etmeliyim; çünkü koca ömürden geriye ne kaldı bilmiyorum.
Ömrümden geçirdiğim süre mi daha uzun yoksa kalanı mı? Bunu da bilmiyorum.
Başında olmadığımız kesin, belki yarısında, belki son çeyreğinde, belki de sonundayız ömrün, bilmiyoruz.
O zaman yola devam etmeliyim. Hiç ölmeyecekmiş gibi sabırla, yarın ölecekmiş gibi de aceleyle...
Geriye dönüp baktığımda çok kötü şeyler görmüyorum ama çokta memnun olamıyorum.
Ufkum kökenime kenetlenmiş geleceğimi yönlendiriyor.
Bir sabah vakti, zafer veya intikam duygusu ile körü körüne bir düşman ordusunun içine; nefes nefese, ateş saçan kıvılcımlar ve toz bulutları yükselterek koşan atların sürülmesi gibi hayatın içine, gözü kara biçimde ve tüm hırsımla dalmaktan uzak durmak istiyorum.
Çokluk yarışı veya mal, mülk, mevki edinme hırsına kapılarak, Rabbime nankörlük etmekten ve buna şahitlik edecek bir hayata yakalanmaktan korkuyorum.
Mezarımdan ayağa kaldırıldığımda, içimde ve dışımda, gizli ve açık olan her şeyin ortaya döküldüğü o Gün, Rabbimin her şeyden haberdar olduğunu anlamış olacağım.
Ama bu bilince burada varmak istiyorum. Belki de bu bilinçle yaşamaktan korkuyorum.
Korkumu yenmek için de hakikatin kaynağına doğru yola koyulmak ve yolumu kaybetmemek için kaynağın kollarından birini bulup yola devam istiyorum.
Derken, İlahi dizelerin tesbih tanesimisali, yeniden karşıma dizilmesine şahit oluyorum.
Ama ne diziliş,belki de kutlu bir diriliş veya uyanışın habercisi olarak:
Sen hep istikamet üzere ol ki; Rabbin hep yanında olsun,
Yanındaysa da zaten,sana ne darılması ne de seni unutması mümkün?
Sabırla diren, çünkü her karanlık gece, mutlaka bir aydınlık sabaha gebe.
Unutma! Çıktığın yolda işin sonu, her zaman başından daha hayırlı olmuştur.
Sen, O’nun ihsanına güvendikçe, O seni hep barındıracak ve sende bundan hoÅŸnut olacaksın.
Yolunu kaybetsen de, istemen halinde,seni yeniden doğruya kılavuzlayacaktır.
Sen yeter ki meşru olan, helal olan hiçbir yardım talebini geri çevirme.
Yetimin, yoksulun, yoksunun, kimsesizin, mazlumun hep yanında ol.
Katı, kaba, küstah olma, naif ol, nazik ol, nazif ol.
Rabbinin nimetlerini minnet ve şükranla anmaya devam et...
Duyacak bir kulağı, temiz bir aklı ve idrak edecek bir kalbi olanlara Yaradan;
Ayetlerini, bazen Kitabı’ndan, bazen Kâinat’ından bazen de Kul’undan anlatırmış.
Bazen Kitabullah, Kâinatullah’ı Abdullah’a anlatır.
Bazen Kâinatullah, Kitabullahı Abdullah’a anlatır.
Bazen de Abdullah’ın dilinden, hem Kâinatullah’danve Kitabullah’dan anlatır.
DoÄŸrusu, Abdullah’ın(sav) anlattıklarına kulak kesilmek.
Yok, yok en iyisi ayak izini takip edip peşine takılmak.
O üç hazreti insan; merhamet dağı Kavas Hala, müjdeci güneşi Seher Hala, müşfik denizi Fatma Teyze gibi diğer Abdullahlara örnek olmak istiyorum.
En önde, âlemlere rahmet olan Abdullah(sav),
Arkasında o üç hazreti insan ve sonrasında ben.
Evet, bu şekilde menzile varmak, ebedi yurduma göçmek istiyorum.
Dostlarım ölümüme tebessüm edebilsin diye...
Henüz yorum yapılmamış.