Sosyal Medya

Makale

Müşrikler İçin Af Dilenmez

“Kendilerine onların gerçekten çılgın ateşin arkadaşları oldukları açıklandıktan sonra -yakınları dahi olsa- müşrikler için bağışlanma dilemeleri peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.” (1) ayeti de arka planda insanı edilgen kılan bir zihin ile okunmaktadır.

Ayette dile getirilen “açıklandıktan sonra” ifadesi, sanki vahyin bilinenin dışında gizli bir bilgi verdiği intibaını doğurur. Hâlbuki burada yakınlarındaki insanların cehennemlik olduğunu ortaya çıkaran şey, vahyin rehberliğinde sürdürülen Peygamber (sav)’in mücadelesidir. Peygamber (sav) ve arkadaşlarının samimi gayretleri iman-şirk arasında bir uçurum doğurmuştur. İman ve sâlih amelin katkısıyla zaman içerisinde müminlerle kâfirlerin kişilikleri arasında hayli belirgin hâle gelen bir uçurum meydana gelmiştir. (2) Buna müşriklerin/kâfirlerin kendi durumlarını açıklığa kavuşturan netlikte ifadeleri de eklenince böylece ayetin dile getirdiği anlam ortaya çıkmıştır. Yani ayet, müşriklerin, kendi kazanımlarıyla cehennemi hak ettikleri ve bunu da söz ve davranışlarıyla açıkça gösterdikleri üzerinde durur. Kişinin kalbiyle/zihniyle söz ve davranışları arasındaki kopmaz bağa vurgu yapar.

İslam’dan önce şirk ve nifak türü düşüncelerin ne kadar kötü ve zararlı olduğu bilinmiyordu. Tevhide dayalı düşünce, öylesine samimi, dürüst ve erdemli ilişkilere konu olmuştur ki şirk kaynaklı düşünceler ve bunların insanlara verdiği zararlar, hemen ortaya çıkmıştır. Nihayet iman ve sâlih amelin güzellikleri sergilendiğinde bunların kötülükleri ortaya çıkaran turnusol kâğıdı özelliği taşıdığını da herkes bilir. Müşrikler bu güzelliklere tahammül edemezler. Çünkü kendilerini ele verirler. Vahyin verdiği bilgi, bu ilişkiler sonunda bir durum tespitinden ibarettir. Nitekim bu konuda Peygamberlerin ve onların yolundan giden müminlerin kendilerine yakışanı yapmaları da özel ve harici bir bildiri ile gerçekleşmemektedir. Sonuçta bir eylemi değerli kılan şey, insanın onu kendi kararıyla yapmasıdır. Burada önemli olan müşriklere asla müsamaha gösterilemeyeceğidir. Zira onlar için af dilemek, şirke kapı aralamak ve ona meşru bir alan açmak anlamına gelir. Müşrik düşünceyi pazara çıkaran ve alıcısı olmayan bir derekeye düşüren açıklama; gizli, özel ve Kur’an dışında gelmiş bir bilgiye dayanmaz. Aksine iman etmiş ve imanını sâlih amellerle desteklemiş bir insanın zihni, müşrikleri tanımaya ve onlardan uzak durmaya yetecek kadar canlı ve aktiftir. Ve bu mümin zihin, en yakını bile olsa bir müşrik için af dilenmeyeceğini gayet iyi bilir.

Not: Bu yazı, “Sözün Bağlamı” adlı eserden iktibas edilmiştir.

Dipnotlar:

1. Tevbe suresi, 113. ayet. (A. Bulaç Meali); Ayetin farklı meallerdeki karşılığı şu şekildedir: “(Günah içinde ölen) kimselerin cehennemlik olduğu kendilerine açıklandıktan sonra, yakın akraba olsalar bile, Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıran kimselerin bağışlanmasını dilemek artık ne Peygamber’e yaraşır, ne de imana erişenlere.” (M. Esed Meali); “Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de mü’minlere.” (Diyânet Meali); “Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları belli olduktan sonra (Allah’a) ortak koşanlar için mağfiret dilemek; ne peygamberin, ne de inananların yapacağı bir iş değildir.” (S. Ateş Meali); “Müşriklerin, o çılgın ateşin yârânı (cehennemlik) oldukları muhakkak meydana çıktıktan sonra, artık onların lehine, velev hısım olsunlar, ne peygamberin, ne de mü’min olanların istiğfar etmeleri doğru değildir.” (H. B. Çantay Meali); “Müşriklerin cehennemlik oldukları (küfür üzere öldükleri) müminlere belli olduktan sonra-bunlar akraba bile olsalar- artık onlar için, ne Peygamberin, ne de mümin olanların mağfiret dilemeleri yoktur.” (A. F. Yavuz Meali)
2. Bilindiği gibi hakikat, güzel bir ahlak bulduğunda canlanır ve sahibiyle diğerleri arasında pek çok açıdan derin bir fark bulunduğunu açık-seçik gösterir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.