Sosyal Medya

Makale

Sürüleştiren Vaatler

İnsanın zaaflarını nasıl yenebileceğini değil de bu zaaflardan nasıl yeni korkular üretileceği şeklinde değerlendiren şeytanileşmenin yönettiği(!) bir dünyada yaşamak gittikçe zorlaşıyor. ”Gelecekte benim ve ailemin başına neler gelecek?” sorusuna yetkililerce(!) verilen cevaplar, adeta bir kaygı anaforuna neden oluyor. Zira aydınlık yarınlara ulaşmak için birilerine göre başımızdakilerin kalması birilerine göre de onların gitmesi gerekiyor.

Yakın bir zamanda idrak edilen(!) seçim sonuçlarına göre iktidar olanlar gelecek kaygılarına ne kadar merhem olacak, muhalefette kalanların geleceğe ait umutsuzlukları yarınımızı nasıl şekillendirecek göreceğiz. Ama birbirine zıt gibi görünen bu kadroların aynı şarkıyı söylemesi size de manidar gelmiyor mu? Yani bize önce gelecek ile kaygı üretenler ile üretilen endişeleri gidereceklerine dair garanti verenlerin aynı kişiler olması sizce de bir rastlantı mı? Bir de bu hemen olmaz biraz sabretmeniz gerekir beyanatlarına ne diyorsunuz?                                                                                                          

Aslında bu sistemli dayatmanın amacı, bireyleri Konformist kıvamına getirmektir. Bu tip insanlar,çev­resinde kabul görmüş veya egemen durum­da olan düşünce tarzlarına uygun değişim yanlılarıdırlar. Hareket tarzları, top­lumun değer yargılarına, geleneklerine saygı duyup karşı çıkmadan değişmektir. Bunlar sadece iktidar üzerinden değişime razıdırlar. Beklentilerinin özü her türlü tehlikeli durumda sıyrılma garantisi olduğundan, vaatler ile sürüleştirilip rahatça güdülebilirler. Ülkemizde vaatlerle sürüleştirilenlerin çoğunun iman iddiasında olanlardan olması bunun İslam’a uygun olduğunu göstermez.

Ebû Abdullah Habbâb İbni Eret(rab şöyle) dedi: Resulullah’a (sav) (işkencelerden) şikâyette bulunduk ve: Bize yardım dilemeyecek, Allah’a bizim için dua etmeyecek misiniz?” Dedik.Resulullah (sav )dedi ki “Önceki ümmetler içinde bir mümin tutuklanır, kazılan bir çukura konulurdu. Sonra da bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, eti-kemiği demir tırmıklarla taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar onu dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki Allah mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öylesine ki, yalnız başına bir atlı, Allah’tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiç bir şeyden endişe etmeksizin San’a’dan Hadramut’a kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz sabırsızlanıyorsunuz.”  (Buhârî, Menâkıb / 25)  

Habbâb İbni Eret (ra) bir işkence mağdurudur. Rasulullah (sav), yapılan bu işkencelere engel olamamanın üzüntüsüne rağmen yardımlaşarak direnişi sürdürmelerini tavsiye eder. İşte hicretle sonlanan Mekke döneminin özeti; “dünyaya ait Allah’tan ve onun elçisinden her hangi bir garanti yoktur” şeklindedir. Selam yurdu cennete ulaşana kadar yardımlaşarak direnişe devam… Mekke’de 13 yıl paylaşarak direnişi sürdüren esas kadronun yanında Medineli iki büyük kabile Evs ve Hazrec çoğunlukla Müslüman olmuştu. Üç büyük Yahudi kabilesi ile barış imzalanmıştı. Artık özgürce ve kardeşçe yaşayacakları kendi vatanları vardı. Başlarında Kur’an ile desteklenen Rasulullah (sav) bulunuyordu. Yani tek başına iktidar olmuşlardı. Ama inen ayetler onları başka ufuklara çağırıyordu…

“Muhakkak ki, ölüm tehlikesiyle ve açlıkla, dünya malının, canın ve ürünlerinin kaybı ile sizi sınayacağız. Ama zorluklara karşı sabredenleri müjdele.” (Bakara / 155)

Allah, başlarında Resulullah’ın (sav) olmasına rağmen sahabeye ölüm tehlikesi, açlık, kıtlık ve güvenlik konusunda hiçbir garanti vermiyordu. İktidarda olan Rasulullah (sav)’ın yedi çocuğundan altısı vefat ediyor, hanımına iftira ediliyor, zehirlenmeye çalışılıyor, başlarından savaşlar eksilmiyor, gözünün bebeği Kur’an kâtipleri pusuya düşürülüp katlediliyordu. Yani Mekke ile Medine dönemleri arasında çileler azalmıyor şekil değiştiriyor ve yardımlaşarak direnişten başka yol kalmıyordu... Peki, bu siyer bilgisine sahip ve Kuran’dan da haberdar olan Müslüman’ı Allah’tan kaynaklanmayan güzel, güvenli ve aydınlık yarınlar vaatleriyle kandıranlar kimlerdir?

“Haydi, şimdi onlardan gücünün yettiğini sesinle ayart; atlarınla ve adamlarınla onların üzerine yüklen ve (böylece) onların, mallarıyla çocuklarıyla (ilgili olarak işleyecekleri günahlara) ortak ol; onlara vaatlerde bulun; çünkü (onlar bilmezler ki) Şeytan'ın vadettiği her şey sadece akıl çelmek içindir.” (İsrâ / 64 )

Bu ayette söz edilen şeytani ses medya, o kadar büyük bir gürültü koparır ki vahyin peşine düşmeyenler bunu hakikatin haykırışı zanneder. Pencere boyutlarında televizyonlar evlerin başköşesindedir ve o konuşunca herkes susar.  Vaatlerle aldatılan kalabalığın baskısıyla insanlar, vahyin peşine düşenlerin sesini ve örnekliğini bir tehdit olarak görüp yok edilmesini istemeye başlarlar. Şeytanileşme, ilk önce Allah ile kul arasına sızar. İkinci olarak insanı, malı ve çocukları ile korkutarak yanlış yola sokar. Fakirlik korkusu, önce haramı normal görmeye sonra ise nüfus kontrolüne evrilir. Yani faiz yiyen, gasp eden, emeğe el koyan ve rüşvet alanları destekle, çok çocuk yapma, çocuklarına kendi gereksiz korkularını ve tek dünyalılığı aşıla, onları haramla okut, büyüt diyen şeytanileşme böylece “Bana ve sevdiklerime ne olacak?" endişesini diri tutar. Artık vahiyden kopartılmış mal ve çocukların geleceğiyle sindirilmiş insanın bunu bir hayat ve hakikat zannetmesi için gereken tek şey onu devamlı olarak boş vaatlerle kandırılmasıdır…

“Ve her şey olup bittikten, hüküm yerine geldikten sonra Şeytan: ‘Gerçek şu ki, Allah size gerçekleşmesi kaçınılmaz bir söz vermişti! Bense (her fırsatta) size birtakım sözler verdim ama sizi hep yüzüstü bıraktım. Yine de benim sizin üzerinizde gerçekte bir nüfuzum yoktu: Sizi sadece çağırıyordum; siz de (bu çağrıya) icabet ediyordunuz. Bunun içindir ki, beni suçlamayın, yalnızca kendinizi suçlayın. Ne ben sizin imdadınıza yetişecek durumdayım; ne de siz benim imdadıma yetişebilecek kimselersiniz; çünkü bakın ben, sizin vaktiyle beni (Allah'a) ortak koşmanızda bir doğruluk payı olduğunu her zaman reddetmişimdir.’…” ( İbrahim / 22)

Biraz olayların dışına çıkıp düşünürseniz göreceksiniz ki bugüne kadar boş vaatler ve üretilen korkularla bizi sürüleştirenler hiçbir derdimizi çözememişler ve bizi çaresizliğimizle baş başa bırakmışlardır. Bunun hesabını sormaya kalktığınızda onların imajlarının, isimlerinin değiştiğini görürsünüz. Bu sefer çaresizliklerin artık geride kaldığı yalanı üzerinden bölgesel güç olacağız vaatlerinde bulunurlar. Bunlara kulak vermezseniz o zaman da sizi ve çocuklarınızı bekleyen karanlık günlerden söz ederler. Buna da kanmazsanız buradan çekip gitmeniz istenir. Kur’an da bu konuda insanları uyaran tüm peygamberler iktidar sahipleri tarafından yurtlarından sürülmüşlerdir.

Kendi dostlarından korkmayı (içinize) yerleştiren Şeytandan başkası değildir: Öyleyse onlardan değil, yalnızca Allah’tan korkun, eğer gerçek müminler iseniz (Ali İmran / 175) 

“Kimsenin başına kötü bir şey gelmesin.” kaygısıyla sürüleştirilmişlerin talepleri; Kimse ölmesin, hastalıklar, ayrılıklar olmasın. Kimse kimseyi üzmesin kırmasın. Kimsenin burnu dahi kanamasın. Herkes mutlu mesut yaşasın. İstenen bu dünyanın mutlak bir cennete dönüşmesi talebidir.  

Üstelik insan, yarın başına ne geleceğini bilmemesine rağmen başkalarına aydınlık yarınlar garantisi verir. Allah’tan istemek yerine iktidardan beklemek, üretilen hayali kurguları hakikat ile karıştırmaktır. Aslında “Bana ve sevdiklerimin başına kötü bir şey gelmesin” endişesindeki kötü tanımı çoğunlukla insanın aklına, inancına ve tefekkürlerine göre değil heva ve hevesine göre yapılan bir aldatmacadır

Dikkatsiz bir göz, Rasulullah (sav)’a ve sahabeye dünyevi konuda hiçbir garanti verilmemesini bir açmaz sanabilir. Ama acziyet çekenler, kardeşlerini her daim yanlarında bulmuşlardır. Bilal (ra) kayanın altında ise Ebubekir (ra) bütün malıyla o zaruretin gidermeye çalışmaktadır. Sahabenin hayatında fakirlik, açlık vardır ama bunlarla baş etmek için yardımlaşan kardeşleri de vardır. Oysa bugünün insanı fakirlik ve açlık çekmez ama fakirlik ve açlık korkusuyla yaşar. Zor durumda yanında kimseyi bulamadığından mal ve makam sahiplerine yakın durmaya, bunlardan oluşan bir çevre edinmek için her şeyi yapar.

Örtülere bürünmeyi terk eden son Resul gelmiştir. Allah’tan başkasından korkmayanlarla zahmetli fakat şerefli bir hayat yaşamıştır. O’nun örnekliğinin bütün insanlık için bir ümide dönüşmesi, sizin sanal yaygaralara ve boş vaatlere kulak asmadan üretilmiş korku örtülerinin arkasında saklanmayıp çıkmanıza bakıyor. Seçim sizin değerli kardeşim…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.