Makale
İnsan Sınanmadığı Günahın Masumu Değidir..
Eski zamanlarda bir dağın zirvesinde, buzların arasında bir derviş yaşarmış. Bu derviş günlerini ibadetle ve tefekkürle geçirirmiş. Dağda yaşayan dervişin şehirde yaşayan bir de derviş arkadaşı daha varmış. O da kadınlar hamamında, yazın kavurucu sıcağında hamamın ocağına odun atarak geçimini sağlar, arta kalan zamanlarını da ibadet ve tefekkürle geçirirmiş.
Bir gün şehirdeki derviş, dağdaki derviş arkadaşını ziyaret etmek istemiş. Ocaktan bir kor parçasını avuçlarının arasına almış ve kor parçasıyla beraber yola çıkmış. Avucundaki koru söndürmeden şehrin içinden geçmiş, dağa tırmanmış ve en sonunda dağın en tepesinde buzların arasında yaşayan derviş arkadaşına ulaşmış. Ateşten hediyesini takdim etmiş. Oturup biraz hoş beş ettikten sonra da derviş şehre, kadınlar hamamına geri dönmüş.
Bir süre sonra da dağdaki derviş iade-i ziyaret yapmak istemiş. Eline aldığı bir buz parçasıyla beraber yola çıkmış. Buzu eritmeden şehrin içinden geçip hamama kadar ulaşmış. Eski dostunu ocağın başında ateşe odun atarken görmüş. Tam elindeki buzu derviş arkadaşına vereceği sırada hamamdan çıkan bir kadının bacağını görmüş. Ve elindeki buz bir anda eriyip buhar olmuş. Bunun üzerine şehirli derviş, arkadaşına şöyle demiş:
“Yaa derviÅŸ efendi, daÄŸda herkes derviÅŸ olur. Marifet ÅŸehirde, kadınlar hamamında derviÅŸ kalabilmekte…”
DerviÅŸ Ä°le KuÅŸ’un Hikayesi
Bir gün yaralı bir kuÅŸ Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir derviÅŸin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman, derviÅŸi hemen huzuruna çağırtır.…
Ve ona sorar;
“Bu kuÅŸ senden ÅŸikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
DerviÅŸ kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuÅŸu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaÅŸmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Åžimdi kolum kanadım kırıldı diye ÅŸikâyet ediyorsun?”
KuÅŸ kendini savunur.
“Efendim ben onu derviÅŸ kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. DerviÅŸ olmuÅŸ birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“KuÅŸ haklı, hemen derviÅŸin kolunu kırın” diye emreder.
KuÅŸ o anda;
“Efendim, sakın öyle bir ÅŸey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, derviÅŸin kolunu kırarsanız, kolu iyileÅŸince yine aynı ÅŸeyi yapar… Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviÅŸ hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuÅŸlar bundan sonra aldanmasın.”
Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz.
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar.
Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduÄŸunu söyler ve Åžakir diye birinin çiftliÄŸini tarif edip oraya gitmesini salık verirler. DerviÅŸ yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Åžakir’in bölgenin en zengin kiÅŸilerinden birisi olduÄŸunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında bir baÅŸka çiftlik sahibidir. DerviÅŸ, Åžakir’in çiftliÄŸine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. Åžakir de, ailesi de hem misafirperver hem de gönlü geniÅŸ insanlardır… Yola koyulma zamanı gelip DerviÅŸ, Åžakir’e teÅŸekkür ederken, Böyle zengin olduÄŸun için hep şükret der. Åžakir ise şöyle cevap verir: Hiçbir ÅŸey olduÄŸu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeÄŸin kendisi deÄŸildir. Bu da geçer…
DerviÅŸ, Åžakir’in çiftliÄŸinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Birkaç yıl sonra, DerviÅŸ’in yolu yine aynı bölgeye düşer. Åžakir’i hatırlar, bir uÄŸramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Åžakir’den söz eder. Haa o Åžakir mi? der köylüler, O iyice fakirledi, ÅŸimdi Haddad’ın yanında çalışıyor. DerviÅŸ hemen Haddad’ın çiftliÄŸine gider, Åžakir’i bulur. Eski dostu yaÅŸlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felâketinde bütün sığırları telef olmuÅŸ, evi yıkılmıştır. Toprakları da iÅŸlenemez hale geldiÄŸi için tek çare olarak, selden hiç zarar görmemiÅŸ ve biraz daha zenginleÅŸmiÅŸ olan Haddad’ın yanında çalışmak kalmıştır. Åžakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkarıdır. Åžakir, bu kez DerviÅŸ son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeÄŸini onunla paylaşır… DerviÅŸ, vedalaşırken Åžakir’e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduÄŸunu söyler ve Åžakir’den ÅŸu cevabı alır:
Ãœzülme… Unutma, bu da geçer…
DerviÅŸ gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. ÅžaÅŸkınlık içinde olan biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoÄŸunu en sadık hizmetkarı ve eski dostu Åžakir’e bırakmıştır. Åžakir, Haddad’ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır. DerviÅŸ eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiÄŸini söyler ve yine aynı cevabı alır:
Bu da geçer…
Bir zaman sonra DerviÅŸ yine Åžakir’i arar. Ona bir tepeyi iÅŸaret ederler. Tepede Åžakir’in mezarı vardır ve taşında ÅŸu yazılıdır:
“Bu da geçer”
DerviÅŸ, “Ölümün nesi geçecek? “diye düşünür ve gider.
Ertesi yıl Åžakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de mezar. Büyük bir sel gelmiÅŸ, tepeyi önüne katmış, Åžakir’den geriye bir iz dahi kalmamıştır…
O aralar ülkenin sultanı Mahmut, kendisi için çok deÄŸiÅŸik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduÄŸunda umudunu tazelesin, mutlu olduÄŸunda ise kendisini mutluluÄŸun tembelliÄŸine kaptırmaması gerektiÄŸini hatırlatsın… Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. Sultanın adamları da bilge DerviÅŸ’i bulup yardım isterler. DerviÅŸ, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir ÅŸey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır:
“BU DA GEÇER YA HU” yazmaktadır.
Vesselam
Henüz yorum yapılmamış.