Makale
Kurbiyyet İçin Kurban
Muhterem Okur!
Bu yazımız, muhteÅŸem bir tevaffuk ile Kurban(Hac) Bayramını idrak ettiÄŸimiz günlere isabet etti. Bundan ötürü Allah’a hamd ediyor, şükrediyorum.
Kur’an-ı Kerim’de varolan bilgilere göre ilk “kurban” tecrübesi Hz. Ä°brahim zamanına uzanmaktadır. Allah’a oÄŸlu olması için yakaran Hz. Ä°brahim’in “oÄŸlu olması halinde onu Allah’a kurban edeceÄŸini” söylemesi üzerine kendisine yapılan büyük bir imtihan olarak karşımıza çıkmıştır ilk “kurban”. Kur’an-ı Kerim’de bu olay şöyle tasfir edilmektedir:
“Ä°brahim ‘Ey Rabbim, bana iyilerden (bir oÄŸul) ihsan et’ dedi. Biz de kendisine yumuÅŸak huylu bir oÄŸul müjdeledik. OÄŸlu yanında koÅŸacak çaÄŸa gelince, ‘Ey oÄŸlum, ben seni rüyamda boÄŸazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?’ dedi. (Ä°smail) Babacığım, sana ne emr olunuyorsa yap. Ä°nÅŸaallah beni sabredenlerden bulacaksın.’ dedi. Her ikisi de Allah’a teslim oldular (Allah’ın emrine boyun eÄŸdiler). Ä°brahim, oÄŸlunu ÅŸakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: ‘Ey Ä°brahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.’ Dedik ve ona (Ä°smail’e karşılık ) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan gelenler için de iyi bir nam bıraktık. Selam olsun Ä°brahim’e. Ä°ÅŸte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü 0, bizim mümin kullarımızdandır.”
Görüldüğü üzere, Hz. Ä°brahim oÄŸlu yerine kendisine gönderilmiÅŸ olan kurbanlık hayvanı kesmiÅŸtir. Böylelikle de Allah için “insan kurban etmek” gibi kötü bir alışkanlığın önüne geçilmiÅŸ, Allah için “kurban kesmek” adeti de günümüze kadar ulaÅŸmıştır.
Kurban Bayramı kaynaklarımıza göre ilk kez 624 yılında Medine’de, Hz. Peygamber’in müslüman cemaate kıldırdığı “ilk kurban bayramı namazının” ardından vermiÅŸ olduÄŸu hutbede kurban kesmenin faziletlerinden bahsetmesi, Allah’a adanarak kesilecek kurbanın kazandıracaklarını açıklaması ile beraber kutlanmıştır. Bu tarihten sonra da bu gelenek bayram ÅŸeklinde süregelmiÅŸtir. Hz. Peygamber’in kendisi de ilk Kurban Bayramı’nda 2 kurban kestirmiÅŸtir. Bunlardan bir tanesinin duasını: “Allah’ım! Bu senin birliÄŸine ve senden bana gelenlere ÅŸehâdet eden bütün ümmetim namınadır.” ÅŸeklinde yaparken diÄŸerinin duasını: “Allah’ım! Bu da, Muhammed ve Muhammed’in ev halkı içindir.” ÅŸeklinde yapmıştır. Bu da aslında kurbanın hem toplumsal hem de bireysel bir yön taşıdığına en güzel örnektir.
Kurban Bayramı, müslümanlar tarafından Hicri Takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayram olarak da tanımlanabilir.
Bayramlar, Ä°slam milletinin hayatındaki özel ve önemli günlerdendir. Bayramlar, soysal dayanışma, karşılıklı sevgi ve hoÅŸ görü ile saygının tesis edildiÄŸi özel günlerdir… Her yıl tekrarlanmakta olan ve ömrü olanların ÅŸahit olduÄŸu bu bayramlarda, kendine has çeÅŸitli programlarla kutlama etkinlikleri düzenlenmektedir. Bayram namazı kılmak, kurban kesmek ve kurban etlerini paylaÅŸtırmak, akraba, komÅŸu ve hasta ziyaretleri yapmak bunlardan bazılarıdır.
Yıl boyunca hayatın yoğunluğunda yorulan insanlar, ihmal ettikleri eş, dost ve yakınlarına kavuşmakta, onlarla dertleşmekte, birkaç günlüğüne de olsa duygusal ve manevi bir nefes alma imkanı bulmaktadırlar. Bayramlar bu şekilde hayatın yorucu temposuna bir soluk aldırmaktadır. Topluca bir dinlenme ve eğlenmenin yanısıra, hasta ve yaşlı ziyaretleri ile yıl içinde ahirete yollanan insanların eksiklikleri bayramlarda fark edilmekte ve hayatın faniliği bir kez daha hatırlanmaktadır.
GeliÅŸen teknolojiye raÄŸmen insan bedeni ve zihninde meydana gelen ezici yorgunluk ve teknolojiyi doÄŸru kullanamamanın getirmiÅŸ olduÄŸu duygu kaybı, ancak; bayramlar gibi özel zamanlarda yumuÅŸayarak coÅŸkuya dönüşmekte böylelikle duygusal ve ruhi derinlik yakalanabilmektedir. Kurban kesmek geçmiÅŸ ümmetlerde de vardır. Cenab-ı Hak Hz. Adem (A.S)’ın çocuklarını anlatırken, onların kurbanlarını Allah’a takdim ettiklerini, birinin kabul edildiÄŸini, öbürünün ise kabul edilmediÄŸini ; “Bir de onlara Adem’in iki oÄŸlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi, birer kurban sunmuÅŸlardı da birininki kabul edildi, diÄŸerininki edilmedi. Bu: “Ben seni kesinlikle öldüreceÄŸim!” dedi. DiÄŸeri: “Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.” ÅŸeklinde Kuran-ı Kerimde bildirilmektedir.
Bayrama ait diğer görevlerimize gelince; kurban kesemeyenlere kurban eti dağıtmak, yetim ve öksüz kalpleri okşamak, dargınlıkları unutmak, hasta ve yaşlıları ziyaret ederek yalnızlıklarını paylaşmak, düşkün ve yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak, bayramlarını kutlamak ve onların gönül yaralarını sarmak bu günlerde daha da bir önem kazanmaktadır. İçinde yaşadığımız bilim ve teknoloji çağının karşımıza çıkardığı şartlar, insanlarımızın hayatlarındaki yolculuğu da büyük ölçüde değiştirmiş, olaylara bakış açılarında çeşitlilik ve farklılıklar meydana getirmiştir. Bayramların bayram havasında kutlanmak yerine tatil yörelerinde bir izin olarak geçirilmesi buna en çarpıcı örnektir. Bunun sonucu olarak da, geleceğimizin de teminatı olan çocuklarımız ve yeni yetişen nesil, bayramların önemi kavramaktan ve ruhunu yakalamaktan uzaklaşmaktadır.
Bu nedenlerle bayramlar; ister dini, ister iktisadi, ister sosyo-kültürel boyutlarıyla değerlendirilsin, hepimiz için farklı anlamlar taşımasının yanında, netice olarak olumlu sonuçlar ifade etmektedir. İnsan ilişkilerine çeşitli renklilik ve değer katan bayramlarımız; içinde bulunduğumuz sosyal, kültürel ve tarihi yapıya katkı sağlamak açısından büyük bir önem taşımakta ve toplumumuz için bir ibadet olmanın yanısıra aynı zamanda bir moral kaynağı da olmaktadır.
Bayramla ilgili üzerinde durulması gereken en önemli konu, bugünkü koşullarda kutlanan bayramların, eski bayramlardaki kadar sevinç ve coşkuya dönüştürülememesi hususudur. Çünkü; yeryüzü ve özellikle de yakın çevremiz, insanlık adına her türlü ilkellik içinde, insanlık ve insaf dışı muamelelerle sürdürülen savaşların yapıldığı günleri yaşamaktadır. Bu bayramı da vesile bilip biraz daha insafa gelerek, insana hayvan kadar değer vermeyen anlayışların yeryüzünü ne hale getirdiğini görmeliyiz. Çünkü bu vahim durumu, ruhumuzun derinliklerinde hissetmek insani bir zorunluluktur. İslam ve insan olmak bunu zorunlu kılmaktadır. Kurban kesmeyi eleştirmek yerine asıl kınanması gerekenin, bu kanlı katliam tabloları olduğu bilinciyle hareket etmek her vicdan sahibi üzerine bir borçtur.
Kur’an-ı Kerim de Kurban Ä°badetine Dair Bazı Ayetler:
“Onlara, Adem’in iki oÄŸlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmiÅŸlerdi de birisinden kabul edilmiÅŸ, diÄŸerinden ise kabul edilmemiÅŸti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeÅŸ, kıskançlık yüzünden), ‘And olsun seni öldüreceÄŸim.’ dedi. DiÄŸeri de ‘Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.’ dedi…” (Mâide 5/27)
“De ki: Şüphesiz benim salatım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’ âm 6/162)
“Biz, her ümmete hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. Ä°mdi, Ä°lahınız, bir tek Ä°lah’tır. Öyle ise, O’na teslim olun. O ihlaslı ve mütevazı insanları müjdele!” (Hac 22/34)
“Biz, büyükbaÅŸ hayvanları da sizin için Allah’ın iÅŸaretlerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Åžu hâlde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah’ın ismini anınız. Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık onlardan hem kendiniz yiyin hem de ihtiyacını gizleyen/gizlemeyen fakirlere yedirin. Ä°ÅŸte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.” (Hac 22/36)
Netice Itibariyle ÅŸunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Son vahiy olan Kur’an-ı Kerim, bize sürekli unuttuklarımızı hatırlatmakta, keseceÄŸimiz kurbanların ne etinin ne de kanının Allah’a ulaÅŸamayacağını, ancak, Allah’a ulaÅŸacak olanın bizim takvamız yani sorumluluk bilincimiz olduÄŸunu kat’i bir dille ifade etmektedir. Kurban ibadeti emri ile bize, yetimi, miskini, yolda kalmışı, her türlü ihtiyaç sahibini, özgürlüğü kısıtlananı, mazlumu, tekraren hatırlatmakta, onlara karşı duyarlı olmamız gerektiÄŸini ısrarla emretmektedir. Bu emirlere itaat etmemiz umulurki, Yarada’a yaklaÅŸmamıza, yakınlaÅŸmamıza (kurbiyyet) vesile olur.
Çok anlamlıdır ki, Kur’an-ı Kerim’in verme ile ilgili emirlerinin geçtiÄŸi ayetlerin nerdeyse tamamında, “Allah” lafzı yerine, “halk” ya da yukarıda arzetmeye çalıştığımız, toplumun “dezavantajlı kesimleri” lafzını kullandığımızda, emr anlamından hiç bir ÅŸey kaybetmiyor. Bilakis ,bu emirlerden, Murad-ı Ä°lahi daha rahat anlaşılır hale geliyor.
Allah Teala, sizde artanı olmayana vermekle bana yaklaşırsınız diyor.
Kurbiyyet için bırakın kurban kesmeyi, diÄŸer bir deyimle maldan vermeyi, irfan ehli canını vermeye hazır. AÅŸağıda bir beytini alıntıladığımız Seyda Ahmet Ciziri’nin dediÄŸi gibi…
‘Ä°d e’w hebibé nezre lé yan dé bi qurban bé Melé
Ya Reb bibınim roj hilé sikkın di dest qessabı da.
Nezretti sevgili bayramda kurban diye Melayı
Ya Rab, görür müyüm gün doğarken elinde bıçağı ile kasabı.
Kurban(hac) Bayramının, ötekiyle, ihtiyaç sahipleri ile yakınlaşmamıza vesile olmasını niyaz ediyor, sıhhat ve afiyetler diliyorum.
Henüz yorum yapılmamış.