Makale
Tefsirde Duygusal Arka Planı Fark Etmek II
Alak suresinde ‘namaza engel olan tip’; Kalem suresinde ‘kendisine mecnun diyenlerin ahlaki durumu’ ile ‘bahçe sahipleri’; Müzzemmil suresinde ‘nimet sahibi olduÄŸu hâlde ahireti yalanlayanlar’; Müddessir suresine gelinceye kadar ‘Peygamber (sav)’in muhatapları ile ilgili olarak verilen bu olumsuz tablolar’ yeterli olmamıştır. Çünkü eleÅŸtirilen bu insanlar arasında, hayatın daha yaÅŸanabilir kılınmasına dair düşünceleri olanlar da vardır. Bunların bir kısmı iyilikleriyle tanınmıştır. Bu anlamda bazı müşriklerin (Ebu Leheb, Velid b. MuÄŸire) özel günlerde yoksul insanlar için kestiÄŸi kurbanlar ve yine diÄŸer bazılarının Mekke’nin sosyal hayatını iyileÅŸtirmek adına yaptıkları yardımları hatırlamamak elde deÄŸildir. (1) Ä°ÅŸte Müddessir suresi, yaptıkları bu türden yardımlara raÄŸmen muhataplarının samimi olmadıkları konusunda Peygamber (sav)’i ikna etmek için inmiÅŸtir. Onların samimi olmadığını gösteren en önemli/çarpıcı ayetler ÅŸunlardır:
“Ãœstelik onlardan her biri kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor. Hayır, (olacak ÅŸey deÄŸil). Onlar (bu istekleriyle) ahiretten asla korkmadıklarını gösteriyorlar.” (2)
Bu ayetler, kâfir ve müşriklerin samimi olmadıklarının, hesap vermeye yanaÅŸmadıklarının ve bu sebeple ne ailelerine ne de toplumlarına karşı bir sorumluluk duymadıklarının delilidir. Ä°ÅŸte bu ÅŸekilde Nebi (sav)’nin “Sen anlatmazsan bu durum böyle sürecek.” anlamında kendisini tebliÄŸe mecbur hissetmesi saÄŸlanmıştır. (3) Böylece kendisini yetersiz ve donanımsız görmemesi ve bu sebeplerle içine kapanıp yalnızlığa yönelmemesi, yani sorumluluÄŸu üstlenerek ayaÄŸa kalkması istenmiÅŸtir. (4) Bu yüzden ilk ayete verilen anlam, “Sen ey sorumluluÄŸu yüklenmiÅŸ olan (Resul)!” (5) ÅŸeklinde olmalıdır. (6)
Aynı ÅŸekilde, “Yaptığın iyiliÄŸi çok görerek baÅŸa kakma.” (7) ayeti, ‘müşriklerin yaptığı gibi insanlara az verip çok isteme’ manası taşımakla beraber Peygamber (sav)’in duygularını da dengelemeye çalışır. TebliÄŸciyi bekleyen çok önemli bir tehlikeyi haber verir. Yani takdir edilmek hissine kapılmaması gerektiÄŸini vurgular. BilindiÄŸi gibi karşılığı bulunmadığında bu duygu, insanı iÅŸ yapmaktan veya fedakârlıkta bulunmaktan alıkoyar. Nebi (sav), kimseye küsmemeli, anlamıyorlar ve teslim olmuyorlar diye tebliÄŸden vazgeçmemelidir. Buna göre ayetin manası, “Çok ÅŸey isteyerek (sakın) insanlardan (anlattıklarına karşılık) bir beklenti içine girme.” ÅŸeklinde verilmeli ve bu ayete yukarıda ifade edilen “Rabb’inin büyüklüğünü dile getir.” anlamındaki 3. ayetin bir açılımı ÅŸeklinde bakılmalıdır. Burada Rasulullah (sav)’dan insanlardan bir karşılık beklemeyerek Rabb’inin büyüklüğünü dile getirdiÄŸini unutmaması ve bu ÅŸekilde anlatmaya devam etmesi istenmektedir. Burada baÅŸkalarından bir beklenti içine girmemek, Rabb’i büyüklemenin bir açılımı ÅŸeklinde deÄŸerlendirilmelidir. (8)
“Ve Rabb’in için sabret.” (9) demek ‘ezilen ve sömürülen insanları kurtarmak adına, halkların özgürlüğü için…’ demektir. Böylelikle direnmenin gerekçesine yeterince duygu yüklenir. Bu arada mazlum ve maÄŸdur olduÄŸunu söyleyenlerin Peygamber (sav)’in kendileri adına giriÅŸtiÄŸi çabaları görmeleri istenir. Bu anlamda elçiyi ve onu örnek alanları, “Rabb’in için direnmelisin/dayanmalısın, yani insanlığın kurtuluÅŸu adına bu mücadeleye devam etmelisin” sözünden daha çok tahrik eden baÅŸka ne olabilir ki? Görüldüğü gibi duygusal baÄŸlam, Müddessir suresinde oldukça yoÄŸundur. Ä°lk ayetle baÅŸlayan bu yoÄŸun psikolojik yaklaşım, belli bir amaca hizmet eder. Amaç, Peygamber (sav)’in ÅŸahsında tebliÄŸde aktif rol üstlenen kiÅŸilerin karşılaÅŸacakları muhtelif endiÅŸeleri gidermektir.
Kur’an’ı daha iyi anlayabilmek için mümkün olduÄŸu nispette Peygamber (sav)’in verdiÄŸi mücadelenin izlerini de takip etmek gerekir. Onun baÅŸlattığı ve sürdürdüğü mücadelede pek çok kırılma noktası vardır. Bu noktalar, kâfir ve müşrikler tarafından kendisine çeÅŸitli tuzaklar kurularak taviz vermeye zorlandığı noktalardır. TebliÄŸin ekseninin deÄŸiÅŸtirilmeye ve etkisiz kılınmaya çalışıldığı bu kırılma noktaları, Peygamber (sav)’in psikolojisinin, O’nun düşünceleri üstünde baskın rol oynadığı zamanlarda ortaya çıkmıştır. Bu yüzden ona karşı yapılan iftira ve ithamlar karşısında ne düşündüğünü anlamak çok önemlidir. Kalem suresi, Yunus (as)’un yaptığını yapmasın diye Allah’ın elçisinin nasıl savunduÄŸunu gösteren hârika bir örnektir. Müzzemmil suresinde, gece kalkışının kolaylaÅŸtırılması, Rabb’in mümin kullarının her hâlini düşündüğünü gösteren güzel bir ikramdır. Bunun gibi; Müddessir suresinde inkâr eden birinin mimiklerine kadar tasvir edilmesi de aynı ÅŸekilde duygu yüklü bir lütuftur. Zira kâfir ve müşriklerin bu derece takip edildiÄŸini bilmek, mücadele içinde çırpınan müminleri bir hayli rahatlatmıştır.
“Cehennem ateÅŸinin ne olduÄŸunu hiç düşündün mü? O ne yaÅŸatır ne de (ölüme) terk eder. Ä°nsanın derilerini kavurur. Onun üzerinde on dokuz (melek) vardır.” (10) ayeti, devamında “…Ki böylece daha önce vahye muhatap olanlarla (sizden) iman etmiÅŸ olanların imanları daha da güçlensin ve bütün şüphelerden kurtulsunlar..” (11) ÅŸeklindedir. Bu ayetlerin, inananların zihninde ve kalbinde oluÅŸturduÄŸu duygusal baÄŸlam bilinmeden anlaşılması zordur. Öncelikle ayette verilen bekçi (melek) sayısı, cehennemin reel varlığına delildir. Cehennemin varlığı ise hesap vermenin gerekliliÄŸini anlatır. 19 sayısının azlığı, kâfirlerin büyüklenmesinin gerçekte ne kadar sanal ve pespaye olduÄŸunu gösterir. Müminler, ahirette bu kadar az bir kuvvetle sarmalanacak kâfirlerin, dünyada da aciz olduklarını âdeta hissederler. Zira Allah’ın gücü karşısında ahirette bir hükmü olmayacak güç gösterilerinin dünyada inananlar nezdinde de bir kıymeti olmamalıdır. Ä°manın artmasına gelince bu da, Allah’ın, servetini yaÅŸadığı toplumu çürütmek ve yozlaÅŸtırmak için kullanan bozguncuları takip ettiÄŸini ve cehenneme tıkacağını anlatmasıyla gerçekleÅŸir. O hiç kimsenin yaptığından gafil deÄŸildir. Rabb’in suçluları cezalandıracak olması, vahiy kültürünün ayrılmaz bir parçası/ilkesidir ve bunu herkes ve özellikle Ehli Kitab’ın bilmesi gerekir. Vahiy, kadim tarih boyunca insanoÄŸlunun yaptığı hiçbir ÅŸeyin karşılıksız kalmayacağını bildirmiÅŸtir. Bu bilgiden sonra artık kimse yapıp ettiklerini Allah adına, din adına, ahlak ve namus adına hiçbir ÅŸeyle meÅŸru gösteremez. Kötülüklerin faturasını gayba/gökyüzüne havale edemez. Burada hesap soran bir Ä°lah yaklaşımının en azından inananlarda nasıl duygusal bir atmosfer meydana getirdiÄŸini anlamak meseleyi daha doÄŸru kavramayı saÄŸlayacaktır.
Müddessir suresinde insanlar arasında sorumluluÄŸun ve affın kaynağı Allah kabul edilmedikçe birilerinin yaptığı ıslah, iyilik ve yardım çalışmalarının toplumu düzeltmeye yetmeyeceÄŸi anlatılmıştır. Bu yaklaşımla sure, duygusal açıdan Peygamber (sav)’i yaÅŸadığı toplumu uyarmaya kendisini mecbur hissetmesi konusunda ikna etmek için indirilmiÅŸtir. Ãœstelik Allah’a iman olmaksızın yapılan bu tür yardım gösterilerinin samimi olmadığı vurgulanmıştır. Rasulullah (sav)’a yapılan iftiraların başında O’nun toplumu bir arada tutan geleneksel baÄŸları zayıflattığı ve yok ettiÄŸi gelir. Atalarının dinine ve tapındıkları sembollere karşı çıkması, O’nu böylesine eleÅŸtirilerin odak noktasına oturtmuÅŸtur. Müşrik ve kâfirlerin bu ve benzeri iddiaları, O’nu üzmenin yanısıra zaman zaman onun tebliÄŸ hızını düşürmesine neden olduÄŸu da açıktır. Hatta o, bu yoÄŸun iftiralar karşısında şöyle düşünmüş olmalıdır; “Zarar veriyorsam vazgeçeyim. Åžikâyetlerindeki yoÄŸunluÄŸa bakılırsa anlattıklarımla insanlara ödettiÄŸim bedeller gittikçe fazlalaşıyor olmalı. Kendi hâline bıraksam acaba zaman içinde gerçeÄŸi göremezler mi? Hakikat zaten çok güçlü. Yakında olup bitenin farkına varacaklar. Ä°yilik yapmadan insan nasıl yaÅŸayabilir ki? Kendi kendilerine anlamalarını saÄŸlayacak güzel ÅŸeyler de olmuyor deÄŸil. Mekke’de az da olsa fakirleri doyuran, yetimleri kayıran insanlar var. Aslında pek çok kötülüğün nereden kaynaklandığının farkında olmalılar. TebliÄŸimi biraz askıya alsam ve söyledikleri gibi onları bu bedelleri ödemek zorunda bırakmasam…”
Sure, eÄŸer aynı hızla anlatmaya devam etmezse toplumun çok daha fazla bedel ödeyeceÄŸi hissini uyandırarak O’nu ayaÄŸa kaldırmış ve örtünün altından onu sokaÄŸa çıkarmış, tebliÄŸine süreklilik kazandırmıştır. Ä°ftiraların etkisinden kurtulmasını saÄŸlayıp temelinde Allah’a karşı bir sorumluluk bilinci ve affedilme talebi olmayan yardımların bir gösteri olduÄŸunu vurgulamıştır. Bu surenin Nebi (sav)’de uyandırdığı bilinç ve duygu seli, O’nun narin ve hassas yapısına zarar veren kötü etkileri yok etmiÅŸtir. Artık bir daha aynı gerekçelerle içine kapandığı görülmeyecektir. Kendi kabuÄŸuna çekilmek durumunda kalmayacaktır.
Kötü insanlar ve kötülükler karşısında insanı ayakta tutup doğru olanı savunmaya ısrarla devam ettiren güç, sadece bilgi düzeyindeki yükseklik değildir. Aynı zamanda vicdanı, insafı ve kalbi harekete geçiren duygu selidir. Bu yüzden surelerdeki bu bağlamın yakalanması ve mümkün olduğu nispette söz konusu duyguların açığa çıkarılıp metne de yansıması/yansıtılması gerekmektedir. (12)
Not: Bu yazı, “Sözün BaÄŸlamı” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.
Dipnotlar:
1. Burada Peygamber (sav) dışında Hılfu’l-Fudul’un müşrik üyeleri hatırlanmalıdır.
2. Müddessir suresi, 52, 53. ayetler.
3. Bu ayetler onların ne kadar çıkarcı olduÄŸunu ispatlamaktadır. Bu ispat, hem Peygamber (sav)’e hem de bu diyaloga ÅŸahit olanlara hem de hakikati inkâr edenlere aynı anda mesaj vermektedir. Mesaj verirken surenin kendi içindeki muhataplarının çeÅŸitliliÄŸi de ayrıca kayda deÄŸerdir. Olaya ÅŸahit olanlar için bu yaklaşım, toplumda ileri gelenlerin kendi çıkarları dışında hiçbir sorumluluk üstlenmediklerini anlatır. Kâfirler için sadece kendi çıkarlarını düşünmenin baÅŸlarına iÅŸ açacağı anlamında bir uyarıdır. Resul’e ise onların amaçlarının iyilik yapmak olmadığı, eÅŸitliÄŸi kabul etmedikleri ve samimi davranmadıkları anlatılmış olur. Onların her birinin kendilerine özel sahife istemelerinin arkasındaki küstahlıkları hissedilmelidir. Bu his, Peygamber (sav)’i “Sen anlatmazsan insanları kandırmaya devam edecekler.” diye düşünmeye sevk eder. Böylece örtüden çıkıp tebliÄŸine devam etmesi saÄŸlanır. Bunun gibi kötülerle ve kötülüklerle mücadele ederken önemli olan ahlaklı ve dürüst insanların ayakta kalabilmesidir. Vahyin rehberliÄŸinin amaçladığı hedeflerden biri, bu insanların saÄŸlıklı bir ÅŸekilde hayatta kalmalarına ve mücadele etmelerine yöneliktir. Çünkü iyi insanlar vicdanlı ve insaflıdırlar, bu yüzden çok çabuk etkilenirler ve bir hayli kırılgandırlar.
4. Surenin ikinci ayetinde “Kalk artık uyar!” denilmesinin sebebi de budur.
5. Aslen, “Ey örtüye bürünen (Resul)!”.
6. Birinci ayetin aslı, “Ey örtüsüne bürünmüş olan.” ÅŸeklindedir. Bu ayeti sadece kelimenin semantik yapısından hareketle sözlük veya lügat yardımıyla anlamaya çalışmak yetmez. Elbette sözlük ve ıstılahi anlamları ile gramer kurallarını dikkate almak bir zorunluluktur. Ancak bu durumda bile oldukça çok karşılık bulunabilir. Bunlar arasında seçim yapabilmek için surenin baÄŸlamı çerçevesinde mantık ve duygu akışını da göz önünde bulundurmak gerekecektir. Burada ayetin anlaşılması, Peygamber (sav)’in neden örtüye büründüğünün ortaya çıkmasına baÄŸlıdır. O’nu örtüye büründüren ÅŸey surenin baÄŸlamında ele alınmıştır. Örtüyü atıp ayaÄŸa kalkıp tebliÄŸine baÅŸlaması istenirken iÅŸlenen konular, tersinden onu örtüye büründüren ÅŸeylerdir. Peygamber (sav)’in ne düşündüğünü ve buradan hareketle psikolojisini, yani duygu yönünü anlamaya çalışmak, doÄŸru karşılığın bulunmasına yardım edecektir.
7. Müddessir suresi, 6. ayet. (Diyânet Vakfı Meali)
8. “Müddessir Suresi”, Musa ÅžimÅŸekçakan, Sözün Gücü (Vahyin RehberliÄŸi), Nüzul Sırasına Göre Ä°lk Yirmi Ä°ki Surenin BaÄŸlamı ve Anlamı.
9. Müddessir suresi, 7. ayet.
10. Müddessir suresi, 27-30. ayetler.
11. Müddessir suresi, 31. ayet.
12. Mamafih ayetlerin anlam yüklendiği dilde duygusal içeriği anlama yansıtmak kolay değildir. Elbette öncelikle bilgi açısından mevcut duygusal açıyı taşıyan konuların doğru tespit edilmesi lazımdır. Bu yüzden ayetin çevrildiği dilin ve edebi özelliklerinin çok iyi bilinmesi de bir zarurettir.
Henüz yorum yapılmamış.