Sosyal Medya

Makale

Rahip Bahane, Kriz Kaçınılmazdı Zaten

 

Çoğu insan, son yaşanan döviz krizinin, serbest bırakılması istenen Rahip Brunson’dan dolayı ABD tarafından tetiklendiğini düşünüyor.

Kısmen doğru olsa da asıl sebepler çok farklı.

Öncelikle ABD ile yaşadığımız kriz/çatışma Rahip Brunson’dan dolayı değil, Türkiye’nin Batı blokundan uzaklaşıp Doğu (Çin-Rusya) Blokuna yaklaşması nedeniyledir.

Kapalı kapılar ardında ABD ile 2 yıldan fazladır süren büyük bir savaş var:

Zerrab ve Halkbank davalarıyla başlayıp 15 Temmuz Darbesi ile devam eden süreç ABD’nin Türkiye’yi terbiye etme, eski çizgisine getirme mücadelesiydi.

Türkiye’yi istediği çizgiye getiremeyen ABD daha hırçınlaşmaya başladı, ekonomik kozunu oynuyor.

Şahsen yaşanan döviz/kur krizinin ABD’nin etkisinden çok içeriden tetiklendiğini düşünüyorum.

Krizin asıl sebebi; maliye, ekonomi ve hazinenin tek elden toplanıp (Erdoğan’ın talimatı dışında hareket etmeyeceği aşikâr olan) Berat Albayrak’a verilmesidir.

İçerideki ve dışarıdaki Bankacılık ve Faiz lobisi bundan büyük rahatsızlık ve korku yaşıyor.

Erdoğan’ın yüksek faize olan karşıtlığı hepimizin malumu; hazine, maliye ve ekonomiyi tek elde toplayarak bankacılık ve faiz üzerinde bir baskı oluşturacağı kesin.

Bankacılık ve faiz lobisi ise serbest piyasa adı altında istediği gibi at koşturmak istiyor.

ABD’nin ekonomik yaptırım kararı, yerel ve küresel sermaye baronları için bir fırsat oldu; küçük ateşe benzin dökerek son yaşadığımız hale getirdiler.

Berat Albayrak’ın art arda iş dünyasına yönelik yaptığı toplantılarda cümlelerin arka planında bankacılık sektörüne güven verme çabası vardı.

Bu tip krizler kasırgaya benzer; gelir vurur ve yıkar. Sonrasında insanlar hasarı tamir edip hayatlarına devam ederler. Bu kriz de geçecek. Lakin bu ekonomik sistem devam ettiği müddetçe daha çok kriz yaşayacağız gibi.

Özal’dan beri, sıcak para sirkülasyonu ve parayla para satma üzerine kurulu bir ekonomik düzenimiz var. Ak Parti bu işi Özal’dan bir tık daha büyüttü.

Ortada bir nakit para havuzu var; yatırımcı adı altında yerli ve yabancı para babaları bu havuzu dolduruyorlar. Havuz dolu oldukça ekonomi rahatça yüzüyor ama havuz doğal veya suni yollarla boşalınca/azalınca ekonomi kayalara oturuyor.

Küresel sermaye sisteminin istediği şey bu; nakit ve menkullerin tüm dünyada serbestçe akmasını istiyorlar.

İstedikleri zaman ve istedikleri yerde bunları çekerek veya piyasaya sürerek spekülatif hareketlerle sermayelerine sermaye katıyorlar.

Adı nakit para ve kıymetli maden olsa da çoğunlukla sanal kâğıtlar oluşturmuşlar; bu sanal dünya üzerinden ekonomilerle istedikleri gibi oynuyorlar.

Bankacılık sistemi, ekonominin olmazsa olmazıdır. Ama Bankacılık sektörünü, suni ve manipülatif para ve değerli maden çarkından ayırmadığımız müddetçe bu krizleri yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. 

Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Bahreyn aylar önce gayri resmi kanallardan, Türkiye’de gayrimenkul ve ticari yatırımları olan vatandaşlarına çağrıda bulunarak bunları satmalarını/elden çıkarmalarını aksi takdirde pasaportlarına el konulacağını duyurmuştu.

Üretime dayalı olmayan, dışarıdan gelen parayla ekonomisini yüzdüren ülkeler, dışarıdan gelen para geri çekilince işte böyle kayaya otururlar.

Bağımsızlıktan bahsetmek için üretime dayalı bir ekonomi şart.

Lakin bugünkü fahiş vergi, sigorta, harç, akaryakıt, iletişim, ulaşım bedelleriyle de üretim yapmak mümkün değil.

Devletin ucuz üretimin önünü açması lazım.

Sadece kredi kartları sistemiyle milyarlarca dolarımız dışarıya akıyor. Yerli bir kart sistemi oluşturmak çok mu zor?

Sadece disipline edilmiş bir tarım sistemiyle bile güçlü bir ekonomi oluşturmamız mümkün. Birde buna sahip olduğumuz zengin yeraltı madenlerini eklerseniz varın gerisini siz düşünün.

Katar’ın birkaç milyar dolarıyla krizin ateşini şimdilik söndürmüşe benziyoruz ama bunun ne kadar devam edeceği meçhul.

Bu krizi (hükümetin sıklıkla iddia ettiği gibi) sadece dış güçlerin müdahale etmesine bağlarsak hata ederiz. Hükümetin ekonomiyi inşaat ve gayrimenkul spekülasyonu üzerinde suni olarak büyütmeye çalışması da krizin bir diğer nedenidir.

Hükümetin müsrifliğini de konuşmak lazım.

Külliyeye, devlet büyüklerine ait uçaklara verilen paralarla bu kriz büyümeden önlenmesi mümkündü.

Kuzey Avrupa’da birçok devletin Başbakan ve bakanlarının mütevazi harcamalarını gördükçe bizdeki şaşalı ve debdebeli makam harcamalarına kızmamak elde değil.

Özetle;

Bu tip krizler yaşamak istemiyorsak; spekülatif sıcak para sirkülasyonu üzerine kurulu ekonomimizi, üretim üzerinde yeniden inşa etmeliyiz. Kamu harcamalarını minimize etmeliyiz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.