Sosyal Medya

Makale

Gayb Konusunda Kur’an Bütünlüğünün Korunması

Bağlam denildiğinde genellikle sure bütünlüğünün ahenkli ve uyumlu bir anlam akışına sahip olması gerektiği üzerinde durulur. Ancak doğru bir anlam arayışı, bunun yanısıra Kur’an bütünlüğünü de göz önünde bulundurmalıdır. Gayb bilgisi, bu konuda örnek verilebilir ki Kur’an’ın bütünlüğü denildiğinde genel hatlarıyla bu hususta iki şey önem kazanmaktadır.

İlk olarak Kur’an’ın üslubunu ve ilkelerini dikkate almak gerekir. Örneğin, gayb bilgisi tamamen Allah’a ait bir bilgidir. Bu genel ilke hiçbir şart altında ihlal edilmemelidir. Kur’an’ın herhangi bir ayetinden te’vil yoluyla elde edilecek bilgiler bu genel kabulün dışına çıkmamalıdır. Bilindiği gibi pek çok ayette müşriklerin gaybı bilmedikleri hâlde bu sahaya ait çıkarımlarda bulunmaları kınanır. (1) Ve onların gayba dair tasavvurlarının aslı olmadığı vurgulanır. Özellikle Tekvir suresi gayb konusunun suistimali hususunda kayda değer bir uyarı taşır. Zira müşriklerin sahte din anlayışlarının neredeyse tamamı bu alanda üretilen soyut anlamlara aittir.

İkinci önemli bilgi, gayb konusunda Allah, yani Kur’an dışında bir kaynağının bulunmadığını bilmektir. Nihayet gayb denildiğinde kaynağın sadece Allah kabul edilmesi, bu konudaki kötü/yanlış sonuçları bertaraf etmeye yöneliktir. Bir ayette, “O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak seçtiği resuller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, resulün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür ki resullerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.” (2) denilir. Ayetin içeriği ve devamı burada sözü edilen gayb bilgisinden kastın Resule iletilen vahiy olduğunu gösterir. (3) Zira başka bir ayette, “De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?” (4) buyrularak kendilerine Allah’ın ilettiği dışında vahyin olamayacağı açıkça belirtilir. Aksi hâlde elçinin Allah’ın kendisine iletmesine rağmen “Ben gaybı bilmiyorum.” demesi çelişki oluşturur. Yani, Peygamber (sav)’e iletilen vahiy sadece Kur’an’dan ibarettir. Kur’an’ın bütünü bu bilgiyi doğrulayacak esaslarla çevrilidir. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse, “…Bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum…” (5) ayeti gayba dair tasavvurların Kur’an’la sınırlandırılması gereğini ifade eden güzel bir öğüt taşımaktadır. (6)

Dipnotlar:

1. Kalem suresi, 47. ayet, Necm suresi, 35. ayet.
2. Cin suresi, 26-28. ayetler. (Diyânet Meali).
3. Ayette gaybın Resullere bildirileceğinden kasıt, bizzat Kur’an’ın kendisi olmalıdır. Zira devam eden ayet bu bildirimin gözetlendiğini ( رَصَدًا ), yani korunduğunu haber verir. Daha da önemlisi, Cin suresinin son ayetinde “ki Resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin…” (28) denilerek bu vahyin elçinin tebliğ ettiği Kur’an olduğu açıkça ifade edilmektedir.
4. En’am suresi, 50. ayet. (Diyânet Vakfı Meali); (Ayrıca bknz: A’raf suresi, 188. ayet.).
5. Ahkaf suresi, 9. ayet. (A. Bulaç Meali).
6. Gayba dair bilgilerin Kur’an ile sınırlanması, genellikle bu hususun insanlar arasında özel ve gizli bir bilgiye sahip bulunma anlamında imtiyaz doğuracak bir ilişki doğmasını önlemeye matuftur. Nihayet tarih, bu anlamda Kur’an’ın verdiği bilgiler dışında gayba dair insanlara fayda sağladığı söylenebilecek bu türden somut ve tartışmasız örneklerden de yoksundur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.