Sosyal Medya

Makale

Her Köşe Başına Alâmet Dikmek

Ayetlerin arka planı iyi anlaşılmadığında, eleÅŸtiri konusu yapılan asli konular, sistem sorgulamasından bireysel eylemlere indirgenebilmektedir. Bu anlamda, “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boÅŸ ÅŸeylerle eÄŸleniyor musunuz? İçlerinde ebedî yaÅŸama ümidiyle saÄŸlam yapılar mı ediniyorsunuz?” (1) ayetleri, söz konusu kavim nezdinde ideolojik bir arka plana sahip olmasına raÄŸmen meal dilinde anlam kaybına uÄŸramıştır.

Bu ayetlerin siyak–sibak iliÅŸkisi ve anlam akışı gözetildiÄŸinde ortaya çıkan tablo ÅŸudur:
“Ad kavmi de peygamberleri yalanladı. Hani kardeÅŸleri Hûd, onlara şöyle demiÅŸti: ‘Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Şüphesiz ben, size gönderilmiÅŸ güvenilir bir peygamberim. Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.’ ” (2)

Burada elçi, Allah’a karşı sorumluluk bilinci ÅŸeklinde ifade edilen ‘takva’, yani günahlardan sakınmaya davet etmektedir. (3) Nitekim toplumun adil, eÅŸit ve özgür olabilmesi, güvenilir bir elçi rehberliÄŸinde Allah’ın yasalarına uymakla gerçekleÅŸir. Amaç bütünüyle kötü iÅŸ ve eylemlerden toplumu korumaktır.

“Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boÅŸ ÅŸeylerle eÄŸleniyor musunuz. İçlerinde ebedî yaÅŸama ümidiyle saÄŸlam yapılar mı ediniyorsunuz? (4) Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.” (5)

Bilindiği gibi Ad kavmi, putperest bir toplumdur. Bu toplum, iktidarı elinde tutan ve bu şekilde mevcut yapı içinde kendi çıkarlarını gizleyerek halka sahte din/ideoloji/sanal sistem dayatan bir sınıfın/grubun yönetimi altındadır. Bunlar, neredeyse her köşe başında yapıt/anıt/heykeller dikerek kendi kurguladıkları düşünceler doğrultusunda toplumu motive etmeye çalışırlar. İdeolojilerini halkın dimağında yer eden birtakım sembollerle destekler, bunun karşılığında katıksız itaat beklerler. Hâlbuki bu semboller onların menfaatlerinin gizlendiği birtakım gizli perdeler, yani putlardır.

Ayetteki rig’ ( رٖيع ) kelimesi, yüksek yer, tepe; ayet ( اٰيَةً ) kelimesi ise “alamet” demektir. Ä°bn Abbas (ra)’ın ayeti, “Onlar, her yüksek yere, Hud (as)’a gidenlerle eÄŸlenmek için ona giden yollar üzerinde köşkler yapmışlardır.” ÅŸeklinde anladığı nakledilir. Onların zenginlikleri anlaşılsın ve bununla övünsünler diye yüksek yerlere binalar yaptıkları da söylenmiÅŸtir. Yıldızlar varken bunlara ihtiyaçları olmadığı için yolculukları esnasında alâmet olsun diye yüksek yüksek köşkler yapanların bu hareketi, abes addedilmiÅŸtir. Bu insanların her yüksek yere güvercin burçları yaptıkları da dile getirilir. (6) Fakat bu rivayet ve açıklamaların önemli bir kısmı haklı olarak yapılan eylemin niyeti ile ilgili olmasına karşılık hiç biri Ad kavminin bu yüksek yerlere ne diktiÄŸi/yaptığı konusunu yeterince iyi/doÄŸru açıklamaz.

Ayette kınanan ÅŸey, yüksek yerlere bina yapmak deÄŸildir. Oturmak için saÄŸlam bina edinmek hiç deÄŸildir. Ayet, “Siz her yüksek yere bir alâmet bina yapıp boÅŸ ÅŸeylerle eÄŸleniyor musunuz?” (7) ÅŸeklinde ifade edildiÄŸinde tam olarak anlaşılamamaktadır. Oysa burada dile getirilen mana, ideolojik yaklaşımların kendisini insanlara kabul ettirme gayretidir. Hud (as) Allah’ın elçisidir. Bu ifadesinde karşı çıktığı ÅŸey, toplumda söz sahibi olanların halkı kandırmak ve yönlendirmek adına doÄŸru bir iman ve teslimiyetin yerine koydukları sahte tapınma konularıdır. Yüksek yerlerden kasıt, herkesin görebilmesidir. Yapılan/dikilen ÅŸey, alâmettir. Alâmet, belirti, iz, iÅŸaret, niÅŸan demektir. Yani savunulan her ne ise onu hatırlatan bir semboldür bu. Bazen bir heykel, olur, bazen bir anıt, bazen de alamet-i farika denilen ve görüldüğünde herkese aynı ÅŸeyi düşündürten bir eser. Şüphesiz kendi çıkarlarını her türlü doÄŸrunun üstünde tutan bu kavmin görülebilir yerlere yerleÅŸtirdiÄŸi alâmetler, onların iddialarını/görüşlerini temsil eder. Bu cahilce iÅŸler, karşılarında Allah’ın ayetlerini okuyan biri ya da birileri varken, yani doÄŸru düşüncelerle de karşılaÅŸmışlarken muhatapları açısından çok daha kötü sonuçlar doÄŸurabilecek küstahça ve meydan okuma türünden teÅŸebbüslerdir.

مَصَانِعَ kelimesine; saÄŸlam yapılar, kaleler, yeraltında su mahzenleri, sapasaÄŸlam malikâneler, sanat yapıları, sanayi üreten yerler, saraylar ve havuzlar vb. anlamlar verilmiÅŸtir. (8) Bu anlatım tarzı, bu tür yapılar edinmemek gerektiÄŸini düşündürmektedir. Hâlbuki eleÅŸtirilen ÅŸey, yapının çeÅŸidinden ziyade amacıdır. Burada anlatılmak istenen ÅŸey, saÄŸlam yapılar edinmekten ziyade bu yapıların arkasında yatan niyet ve bu niyeti su üstüne çıkarıp temsil eden sembollerdir. Ãœstelik yapıdan kasıt, baÄŸlam itibariyle kendi düşüncelerini ifade eden heykel, anıt türünden ÅŸeylerdir ki bunlara taşıdıkları gayrı meÅŸru amaçlar sebebiyle put denilir. Ayrıca ayette alâmet olarak ( اٰيَةً ) dikilen ÅŸey, bu yapıların ( مَصَانِعَ ) ta kendisi olmalıdır. Yani alâmet denilen bu yapının dikte ettiÄŸi ebediyet düşüncesidir. Zira ebedi kalma düşüncesi, onların bu sembolik özelliÄŸinden kaynaklanır. (9) Burada niyet, ayette belirtildiÄŸi gibi hesap vermeyi deÄŸil, ölümsüzlük vurgusunu içerir. Dolayısıyla olabildiÄŸince günah/suç yüklüdür. DoÄŸru anlaşılması ve arkasındaki bu niyeti ortaya koyması açısından ayet, yapı ÅŸekli veya çeÅŸidi belirtilmeden şöyle ifade edilmelidir;

“Bu yapıları ebedî kalmak ümidiyle mi inÅŸa ediyorsunuz?”

Bir önceki ayette insanların dikkatini çekmesi için yüksek tepelere dikilen; put, heykel, mabet türü ideolojik alâmetler kınanır. Amaç, insanları kandırmak ve gütmektir. Böylece yüksek tepelere, meydanlara konan/dikilen alametler/sembollerinin -iddia edilen görüşleri her neyse bunlar- eşliğinde kendilerini ebedi yaşatacağını ilan ederler. Ayetler arka arkaya bunun mümkün olmadığını vurgulayarak sahte veya batıl düşüncelerinin yok olacağını dile getirir.

Bunlar, ebedi kalma düşüncesini yansıtan yapılardır. Burada söz konusu edilen insanların herkesin faydalanması için yaptığı kalıcı yapılar veya sanat eserleri deÄŸildir. Bir önceki ayetle beraber düşünüldüğünde, Allah’a ÅŸirk koÅŸulan ve insanları doÄŸru yoldan alıkoyan teÅŸebbüslerdir. Ä°nsanlara gelecek ve ölümsüzlük vadeden ideolojik sistemlerdir. Ebedi kalmak arzusunu yansıtan bu tür sembolik eserler edinmek, insanı hesap vermekten ve sorumluluk duygusundan uzaklaÅŸtırdığı için reddedilir. Ä°nsanlar arasında adalet ve eÅŸitliÄŸi gözetmeyen bu tür çabalar doÄŸru kabul edilemez.

Sonuç itibariyle ayetlerin anlamı şu şekilde birbirini tamamlamalıdır:
“Siz her tepede abesle iÅŸtigal edip bir takım alâmet (put, anıt, heykel)ler dikiyor ve bu yapıları ebedî kalmak ümidiyle mi inÅŸa ediyorsunuz?”

Ardından gelen ayet “Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.” (10) ÅŸeklindedir. Bu kavmin ileri gelenlerinin diktikleri alâmetlerin arkasından sergiledikleri tutum, zorbalıktır. Yani bu kavim/toplum yüksek yerlere diktiÄŸi alâmetlere herkesin saygı gösterip itaat etmesini istemekte ve bunu da zorla yaptırmaktadır. Burada insanlara belli bir ideolojinin baskı yoluyla dayatıldığı rahatlıkla anlaşılır. Yani yüksek yerlere dikilen ve ebedi kalmak adına bir güç gösterisine dönüştürülen bu temsili yapılar, sonuç itibariyle insanlar üzerinde zorbalığa varan bir baskı oluÅŸturmaktadır. Zorbaca yakalamaktan anlaşılacağı gibi bu alâmetler, insanların inanması için önlerine konulan bir takım ideolojik düşüncelerdir. Bu ifadelerin açılımı ÅŸu ÅŸekilde yapılabilir:

“Siz Ey Ad kavmi! Sizin yüksek yerlere diktiÄŸiniz bu anıtlar, ebediyen kimsenin size güç yetiremeyeceÄŸini ve baki kalacağınızı mı anlatıyor? Oysa sizin gibi düşünmeyenlere yaptığınız baskılar, sizi zorba konumuna sokmuyor mu? Hangi zorbanın ebedi kaldığı görülmüş? Hiç ama hiç dinleyip anlamaya ve hesap vermeye yanaÅŸmamanız mı sizi güçlü kılıyor? Hayır, büyük günün azabı gelmeden önce size sahip olduÄŸunuz her ÅŸeyi veren Allah’a karşı gelmekten sakınmanız gerekiyor. Sadece Allah’a kul olmayı seçip çevrenizdekilere merhamet göstermediÄŸiniz sürece siz de merhamet görmeyeceksiniz.”

Bu ayetlerin devamı şu şekildedir:
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. BildiÄŸiniz her ÅŸeyi size veren, size hayvanlar, oÄŸullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum. Dediler ki: ‘Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir. Bu, öncekilerin geleneklerinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Biz azaba uÄŸratılacak da deÄŸiliz.’ Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoÄŸu ise iman etmiÅŸ deÄŸillerdir. (11)

Bu ayetler, muhatapları hesap vermeye davet etmektedir. Ä°nsanın elleriyle yaptığı, inÅŸa ettiÄŸi, teknolojiyle donatıp bilgisiyle ürettiÄŸi hiçbir ÅŸeyi Rabbine varan yolda bir engele dönüştürmemesi gerektiÄŸi açıktır. Bu nedenle insanın tavrı; gurura, büyüklenmeye ve hele hele “Bize öğüt veriyor olsan da, olmasan da, bizim için fark etmez.” ÅŸeklinde bir körlüğe varmamalıdır. Burada muhatap Ad toplumudur ve onların elçiye ve gerçeÄŸe yüz çeviren yöneliÅŸleri sorgulanmaktadır. Elçi, kendisine itaat edilmesini teklif edip beklerken bunu toplum adına ister. Her tepede anıt, tapınak, put yükselten, bu ÅŸekilde topluma bir ideoloji ve dünya görüşü dayatan, bunu atalarının tarihi birikimine dayandırıp savunan, o toplumun ileri gelenleridir. Zaten gönderilen bütün elçilere karşı çıkan mele ve mütref denilen kesimlerdir. Toplumun gidiÅŸatından sorumlu olan bu siyasi anlamda ileri gelen yöneticilerle, şımarık zenginler, mevcut iÅŸleyiÅŸten nemalandıkları için onu muhafaza etmek konusunda ısrarcıdırlar. Bunlar, baÅŸkalarının hukukuna el uzattıkları zaman, hiçbir sınır tanımadan zorbalık yapar, ebedi kalacakları ve hesap vermeyecekleri düşüncesiyle hareket ederler. Dolayısıyla ayetlerin anlamı, bu sistem sorgulamasını yansıtacak ÅŸekilde verilmelidir. Bu anlamda eÄŸer bir eser, ebedî kalmayı temsil ediyor, insanlara belli bir ideolojiye baÄŸlanmayı ve ancak bu yolda yaÅŸamayı dayatıyorsa o bir puttur. Ve mutlak arkasında birilerinin çıkarlarını barındırmaktadır. Çünkü ebediyet, bizzat insanın kendisinden kaynaklanmayan, ancak Allah’a itaat edilerek onun lütfuyla elde edilebilecek bir nimettir.

Ä°nsana her ÅŸeyi veren Rabb’idir. Buna karşılık toplumun ileri gelenleri, atalarının yolunu takip etmekte körcesine inat ederler. Çünkü içinde din de bulunan korumaya çalıştıkları mevcut yapı, onların beslediÄŸi yegâne kaynaktır. Bu nedenle muhafazakâr davranır, bundan dolayı mevcut sistemi alabildiÄŸinde savunmaya kalkarlar. (12) Hâlbuki onlara gönderilen ayetlerin amacı, hesap verme bilinciyle hareket etmelerini saÄŸlamak ve böylece saÄŸlıklı bir toplum meydana getirmektir. (13) Buradan hareketle ilgili ayetlerin bireysel bir çabayı deÄŸil topyekûn bir sistemi sorguladığı gözden kaçırılmamalıdır.

Not: Bu makale “Sözün BaÄŸlamı” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.

Dipnotlar:
1. Åžuara suresi, 128, 129. ayetler. (Diyânet Meali); Bu ayetlerle ilgili olarak birkaç farklı meal de ÅŸu ÅŸekildedir: “Siz her yol üzerine, (gelip geçenleri yanıltmak için) bir iÅŸaret yapıp da boÅŸ ÅŸeyle mi uÄŸraşıyorsunuz? Belki ebedi yaÅŸarsınız diye köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz?” (S. AteÅŸ Meali); “Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eÄŸleniyor musunuz? Temelli kalacağınızı umarak saÄŸlam yapılar mı ediniyorsunuz?” (Diyânet Vakfı Meali)
2. Åžuara suresi, 123-127. ayetler (Diyânet Meali).
3. Burada ‘takva’nın Allah’a itaat anlamına geldiÄŸine dikkat edilmelidir.
4. Surenin 129. ayeti bazı farklı meallerde ÅŸu ÅŸekilde de anlam kazanmıştır: “Ebedî kalacağınızı umarak yer altında su mahzenleri edinir misiniz?” (H. B. Çantay Meali); “Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?” (A. Bulaç Meali); “Belki ebedi yaÅŸarsınız diye köşkler (ve müstahkem kaleler) ediniyorsunuz?” (S. AteÅŸ Meali).
5. Åžuara suresi, 128-130. ayetler (Diyânet Meali); “ ‘Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar, tapınaklar mı yükselteceksiniz Ve sonsuza kadar yaÅŸayacağınız kuruntusuyla, sapasaÄŸlam malikâneler mi edineceksiniz? Ve (baÅŸkalarının hukukuna) el uzattığınız zaman, hiçbir sınır tanımadan, hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?’ ” (M. Esed Meali).
6. Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 17, s. 360.
7. Diyânet Meali.
8. Ayetteki مَصَانِعَ (el-mesâni’) su kanalları, su mahzenleri demektir. Bu kelimenin kuvvetli köşkler ve kaleler anlamına geldiÄŸi de söylenir. Buna göre ayetin manası, “Çünkü sizler, dünyada ebedi kalmayı umuyordunuz.” ya da “Sizin durumunuz tıpkı ebedi yaÅŸayacağına inanan kimsenin durumu gibidir.” demektir. Ubeyy b. Ka’b’ın Mushaf’ında da “Sanki ebedi kalacakmışsınız gibi.” ÅŸeklinde yazılmıştır. Ayette bahsedilenlerden birincisi, ya israfa yahut böbürlenmeye götürdüğü için kınanmıştır. Ä°kincisinin de, tul-i emele ve dünyanın, ebedi karargâh deÄŸil de uÄŸrak yeri olduÄŸundan habersiz olmaya delâlet ettiÄŸi için kınandığı belirtilmiÅŸtir. Hud (as)’un söylediÄŸi bu üç cümlenin yüksek yüksek binalar yapmakla yüceliÄŸi sevmeye, yer altında su mahzenleri edinmekle ebediliÄŸi sevmeye, zorba olmayla ise, ululukta ve büyüklükte tek olmayı arzu etmeye delâlet edeceÄŸi ifade edilir. Onların yüceliÄŸi sevdiklerine, yüceliÄŸin devamını istediklerine ve yücelikte yegâne olmayı arzu ettiklerinde şüphe yoktur. Oysa bunlar, Ulûhiyete ait sıfatlar olup, kul için tahakkuku imkânsız görülmüştür. Böylece bu dünya sevgisine batıp gittikleri, kulluk sınırlarını aÅŸtıkları ve Rubûbiyet iddia ettikleri için, dünya sevgisinin onlara hükümran olduÄŸu anlaşılır ki, bu ÅŸekilde her hatanın başının her küfür ve günahın sebebinin, dünya sevgisi olduÄŸuna dikkat çekilmiÅŸtir. (Râzî, Mefâtihu’l-Gayb, c. 17, s. 360, 361.)
9. Burada ayet kelimesine ayrı mesani’ kelimesine ayrı anlamlar verilecekse, bu durumda dahi önemli olan bu eserlerin yapımındaki arka plan yani niyettir. Bu niyet, ebedi kalınacağı düşüncesiyle hesap vermek ve sorumluluk üstlenmekten kaçınmaktır.
10. Åžuara suresi, 130. ayet. (Diyânet Meali).
11. Åžuara suresi, 131-139. ayetler. (Diyânet Meali).
12. Burada Ad kavmi örneÄŸinden hareketle Mekkelilerin kendilerine dayatılan düşünceleri fark etmeleri her köşe başında dikilen sembollerle yapılmak istenen sömürüyü anlamaları istenmektedir.
13. Bu ayetler, indiÄŸi dönemde Mekke halkına Ad kavmi örneÄŸinden hareketle kendi yapılarını, yaÅŸam tarzlarını ve atalarından kalan tapınma mirasını sorgulama imkânı vermekteydi. Yani tamamen sistem sorgulaması içeren bir içeriÄŸe sahipti. Aynı ÅŸekilde Lat, Menat, Hubel gibi putlar köşe baÅŸlarında benzer beklentileri simgelemekte, insanlara içi boÅŸ ümitler aşılamaktadır. Kabilelerin kendilerine ait putlar da yine onlara gelecekte galibiyet baÅŸarı ve ebediyet vadetmektedir. Oysa ebedilik sadece Allah’a hastır ve ancak onun saÄŸladığı imkânlar nispetinde söz konusu edilebilir. Ebedilik O’ndan baÅŸka bir ÅŸeye ait kılındığında, hesap verme düşüncesini yani ahireti yok eder. Bu anlamda insanları peÅŸinden sürükleyen bütün kiÅŸi ve ideolojilerin sorgulanması bir zarurettir.

  Ä°ki Büyük Su Kütlesinin Birbirine Karışmaması

  Firavun’un Cesedi

  Ä°srailoÄŸullarının Bir Zamanlar Ãœstün Olması Ne Anlama Gelir

  Ganimet PeÅŸinde KoÅŸmanın Hükmü

  Gayb Konusunda Kur’an Bütünlüğünün Korunması

  Kur’an Okurken Acele Etmekten Kasıt Nedir

  Ä°man ve Akrabalık Bağı Arasındaki Mukayese

  Esmâu’lHüsnâ’ya Farklı Bir Bakış

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.