Makale
Evham ve Ahval
Biz kullar için en kritik imtihan konularından biri de kuÅŸkusuz korkularımızdır…
Korkular değil midir inancımızı, bilincimizi, direncimizi zedeleyen?
O korkular ki umudu yok eden, ufku daraltan, onuru tüketen, özgürlüğü erteleyen marazlar içeriyor… Hele hele üretilmiÅŸ korkular insanın hüsranını ve helakını hızlandırıyor… Korku dolu kabus senaryoları üreten ve yayan statükolar kitleleri sürüleÅŸtirmekte oldukça baÅŸarılı görülüyorlar.
“Korku kültürü” kapitalizmin kontrol ideolojisi olarak nesilleri tehdit ediyor… Egemenlerin ürettiÄŸi “hayaletler korkusu” yeni hafakanların habercisi… Biliyoruz ki toplumları ÅŸartlandırmanın en etkili yolu üretilmiÅŸ korkulardır… Korkular üzerine kurulmuÅŸ sistemler nesilleri sindirmede oldukça etkili durumdalar…
O korkular değil midir, kokuşmuşluğu kanıksamaya sebep olan?
Evet, insan korktukça küçüldü, kirlendi, kayboldu…
Korkular kalbi sardı, aklın üstünü örttü… Ä°nsanlar yalnız, huzursuz ve güvensiz… ÖğretilmiÅŸ ya da edinilmiÅŸ çaresizliklerin pençesinde kıvranıyor… Nevrotik korkular, paronoyak ruh halleri yaygınlaşıyor.
Bir defa bünyelere, belleklere, sinelere korkular sinmeye görsün, hafakanlar, hezeyanlar bitmez olur…Kıyamet senaryoları uçuÅŸur…Ãœretilen “öcülere” esir olunur…Karabasanlar görülmeye baÅŸlanınca akıl, izan, kalp devre dışıdır…
Vehenler, vehimler, vesveseler yeni vahÅŸetlerin habercisidir…
Ä°tibarımı, çevremi, statümü, kariyerimi, kazanımlarımı, baÅŸarımı kaybedersem korkusu insanın içini kemirdikçe kemirir…Ä°nsanların beÄŸenisi; rant, reyting, traj, oy kaybı kaygısı olunca kiÅŸinin iç dünyası kararır…
Kazanmak arzusu ve kaybetmek korkusu insanı acımasız kılıyor.Aç kalırım korkusu, alçalmanın belki de ilk aÅŸamasıdır…Åžeytanın en güçlü silahı “ fakirlikle korkutmak” deÄŸil midir?
Cesareti ile var olamayanların yaşadıkları esareti ve sefaleti görüyoruz.
Eski Halep kadısı ÅŸehid Ahmet Feyyaz’in ÅŸu veciz tespitini hiç unutmadım: “Toplumlar savaÅŸlarla yok olmazlar, korkularıyla yok olurlar.” Tarihte bu tespite tanıklık etmiyor mu?
Bir MoÄŸol askeri bir köye giriyor,tüm köylüleri esir alıyor. O an kılıcı yanında yok, gidip kılıcını alıp getiriyor, bütün esirleri kılıçtan geçiriyor…
Köylülere niçin tepki vermedikleri sorulunca, cevap ilginç…”Ama o bir MoÄŸol!”
MoÄŸol korkusu iliklerine iÅŸlemiÅŸ bir toplum… Ya da diktatörlerin, emperyalistlerin korkusu ile mefluç kitleler…
Evet, egemen güçlerin yenilmezliÄŸini kulaklarımıza üfleyen, ÅŸeytani fısıltılarla kapleri ifsad eden odaklar boÅŸ durmuyor…
Allah korkularla bizi sınıyor…
Ayrıca ölüm korkusu, rızık kaygısı, maiÅŸet derdi insanın dengesini bozdu, hayatın düzeni kalmadı…
Korkunun ecele faydasının olmadığını bildiÄŸimiz halde, Allah’ın rızıksız bir canlı yaratmayacağına iman ettiÄŸimiz halde bu korkuları niçin atamıyoruz?
Ruhumuza sinen korkuları atmadan ayağa kalkamayız, harekete geçemeyiz.
Bu korku halleri bir kader midir? Yoksa karakter meselesi midir?
Bunlar bir yana fakat aşırı tedbirici, temkinci, te’vilci, takiyyeci tutumlar Müslümanın izzetiyle baÄŸdaÅŸmıyor.
Ilımlılık, uyumluluk, uysallık adına fincancı katırlarını ürkütmemek, zülfüyare dokunmamak onurumuzu zedeliyor, insanlarımız kimliksiz ve kemiksiz bir konuma düşüyor…
Korkunun ismi tedbir, zilletin ismi sabır oluveriyor…Cesaretin yerini cebanet alıyor.
Artık engellenen bir islami hareketten bahsetmiyoruz, üretilmiÅŸ korkularla tıkanan bir hareket var…
Evet bilinç altımızdaki korkuları atmadıkça bilincimiz yaralı kalır…
O durumda korkuya dayalı boyun eÄŸmelerden kurtulmakta zorlaşır…
Özgüvenlerini yitirenlerin ne özgünlüğü ne de ne özgürlüğü kalıyor…
Peki korku tünellerinden nasıl çıkacağız? Korku duvarlarını nasıl aşacağız?
Tüm dünyevi korkulardan bağımsız kalmanın yolu, yalnız Allah’tan korkmaktır… Takva gömleÄŸini kuÅŸanmaktır…
Takva; Allah’tan gereÄŸi gibi korkmaktır… Allah’tan geleni korumaktır…Åžeytan’dan gelenden korunmaktır… Kendisinden korkulmaya layık olan O’dur…
Tüm güçler mutlak kuvvet ve kudret sahibi Allah’ın kontrolündedir… Hiçbir ÅŸey O’nun bilgisi, denetimi dışında deÄŸildir… Allah dilemedikçe kimse dileyemez, müdahale edemez… Bu iman, bu yakîn kalpte karar kılınca korkuların yerini tevekkül alır…
Kalplerde sekine itminan, inÅŸirah o zaman hasıl olur…
Korkuları kefenlemenin kolayı budur…
Ä°ÅŸte o zaman çukurlardan debelenmekten kurtulur, çığır açanlardan oluruz…
Yersiz korkularda her gün ölüp ölüp dirilmekten, onurumuzla bir gün ölmenin erdemine uzanırız…
O vakit, fasit daireleri, kısır döngüleri, yersiz korkuları, anlamsız kaygıları atacak güzel yüreklerimiz, güçlü yiÄŸitlerimiz olur… O sıra sadece asalet, ÅŸecaat, haysiyet, heybet ve izzet konuÅŸur…
Rabia’da yeniden doÄŸarız… Gazze ile tekrar diriliriz
“Sen ve Rabbin gidin savaşın…” diyenlerden olmayız…
“Selamet der kenarest” demeyiz…
YaÅŸamın anlamını, amacını, onurunu yakalayanlar iÅŸte o korkusuzlardır…
Korkuları atmak için reçetemizde; haÅŸyetullah ve mehafetullah yazılıdır…
Evet korkunun ilacı iman ve ittikadır…
“KuÅŸkusuz Rabbimiz Allah’tır deyip sonra istikamet üzere olanlara korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.”
Henüz yorum yapılmamış.