Sosyal Medya

Makale

Seçime Giderken Son Durum Ne?

24 Haziran’a sayılı günler kaldı.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan oluşan 90 yıllık sistemden tek Başkanlık sistemine geçiş açısından önemli bir seçim.

En önemlisi; Türkiye’nin jeopolitik düzlemde 90 yıllık Batı ekseninden Doğu eksenine kaydığı bu süreçte, bu seçimin sonucu önemli.

Derin Kemalist Sistem ve Ak Parti, dünyanın yeniden şekillendiği bu süreçte Türkiye’nin figüranlıktan başrol oyunculuğuna geçmesi noktasında hem fikirler.

Bu noktada büyük ve riskli hamlelere giriştiler.

NATO merkezli Batı cephesi, Türkiye’nin bu yeni sürecini durdurmak için her türlü yolu denedi/deniyor. Seçimde de Erdoğan’ın kazanmasını istemiyorlar.

Lakin iş Erdoğan’ı aştı; yeni jeopolitik konum sadece Erdoğan’ın iradesi değil, üç aşağı beş yukarı Derin Kemalist Yapının da iradesi aynı yönde.

Bu ahval içerisinde seçime gidiyoruz.

Bu kadar önemli bir süreçte siyasilerin ortaya koyduğu performans, çözüm önerileri, projeler maalesef koca bir hayal kırıklığı.

FETÖ, PKK ve dış tehditler (Batı) olmasa Erdoğan’ın neredeyse konuşacak bir şeyi olmayacak.

Akşener ve İnce’ye baktığımızda bugüne kadar mitinglerde konuştuklarını toplasanız bir çuval incir etmez.

Onlar da Erdoğan karşıtlığı üzerinden yürüyorlar; kayda değer elle tutulur bir vaatleri yok.

Zaten Akşener ve İnce’ye destek verenlere baktığınızda onlarında bir icraat beklentisi yok; “Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin” kafasındalar.

Parti ilkeleri ve ideolojileri açısından baktığımızda en kısır dönemi yaşıyoruz.

Kısmen Ak Parti ve HDP dışındaki partiler ilkelerini ve daha önce söylediklerini çiğnediler. Tabanlarının bu duruşu pek hazzettikleri söylenemez.

Adaylara baktığımızda sanki gizli bir el Erdoğan’ın kazanması için perde gerisinde bu adayları özellikle seçti/seçtirdi.

Aynı el Ak Parti’nin mecliste tek başına yeterli sayıya ulaşmaması için de çabalıyor sanki.

Kişisel kanaatim odur ki; Derin Kemalist Sistem, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasını istiyor ama yarın tek başına güç olmaması için de (milletvekili çoğunluğunu engelleyerek) meclisteki kanadını kırmak istiyor.

CHP’nin kendi partisinin Genel Başkanlığına layık görmediği Muharrem İnce’yi, Türkiye’nin Genel Başkanlığına (Devlet Başkanlığına) aday göstermesi ya bir akıl tutulmasıdır ya da birilerinin diktesidir.

Akşener’e baktığımızda tamamen bir proje olduğu aşikâr. MHP, CHP ve biraz da Ak Partiden topladığı küskünlerle kitle partisi olması mümkün değil. Batılı güç odaklarının beyhude bir projesi olarak hatıralarda kalacak.

Akşener’in varlığı CHP’nin/İnce’nin oylarını bölmekten başka bir işe yaramaz.

Erdoğan’ın seçim konuşmalarında Akşener’den hiç bahsetmemesi ilginç bir strateji.

Siyasetin polemikler üzerinden yürüdüğü ülkemizde, Erdoğan’ın Akşener’i yok hükmünde davranması Akşener’i alternatif olmaktan uzak tutuyor.

CHP ile ittifak Kuran SP’nin tabanının büyük çoğunluğu seçim günü perde arkasında mührünü CHP-SP ittifakından çok Ak Parti’ye basacağını veya hiç oy vermeyeceğini düşünüyorum.

MHP yine dört ayağı üstüne düştü. Ak Parti ile ittifak yapmasaydı meclise giremezdi bence.

Ak Parti’nin MHP ile ittifak yapmaya ihtiyacı var mıydı?

Bence yoktu. MHP ittifakıyla alacağı oylar kadarını belki daha fazlasını Kürt oylarından kaybedeceğini düşünüyorum.

Ak Parti’nin, MHP’nin son 3 yıldaki desteğine karşı bir vefa borcu mu yoksa derinlerden gelen bir dayatma mı? Bilmiyorum, ama bildiğim şu ki MHP bu ittifakı yapmasaydı barajı zor aşardı.

Seçimlerdeki en muamma nokta HDP’nin durumu ve Kürt oylarının nereye akacağıdır.

HDP/PKK’nın “Hendek” hamlesi geri tepti.

Yıllardır Kürtler için mücadele ettiğini söyleyen HDP/PKK’nın, hendek olayları esnasında halkı bir kalkan gibi kullanması, insanların evlerinin, ticaretlerinin yerle bir olmasını umursamamaları HDP/PKK’ya destek verenlerde bile büyük bir öfkeye sebebiyet verdi.

Kürtlerin büyük kısmı, o yıkımda devleti/hükümeti haklı gördü. O esnada bir seçim yapılsaydı Erdoğan ezici bir çoğunlukla HDP’yi yenerdi.

Olaylardan sonra asker ve polis içinde bireysel şovenist hareket ve cürümler karşısında hükümetten beklediği desteği/adli kovuşturmayı göremeyen Kürtlerin, hükümete olan desteği azaldı.

Erdoğan’ın her geçen gün artan milliyetçi söylemi, Kuzey Irak Kürt Yönetiminin Bağımsızlık Referandumu karşısında kullandığı dil Kürtler arasında bir gönül kırıklığı oluşturduğu aşikâr. Bunların üstüne bir de MHP ile yapılan ittifakı geldi.

Kürtlerin büyük çoğunluğu HDP’nin söylemlerine fazla itibar etmiyor; Erdoğan ve Devletten de bekledikleri sıcaklığı/samimiyeti görebilmiş değiller.

Bu seçimde kafalarının net olmadığını sanıyorum. Açıkçası seçimde Kürtlerin tercihini ben de merakla bekliyorum.

Ve seçimin kaderini de Kürt oylarının belirleyeceğini düşünüyorum.

Normalde Erdoğan’ın yerinde olan birinin bu şartlarda %70’ten az oy almaması gerekir. Eğer Erdoğan seçimlerde %70’ten az oy alırsa bunun en büyük sorumlusu Erdoğan’ın ve Ak Partililerin tavrı olacaktır.

Açıkçası piyasada Erdoğan’ın eline su dökecek bir lider yok. Diğer adaylardan insanları heyecanlandıracak bir proje de yok ortada.

Erdoğan’ın da eskisi gibi elle tutulur yeni bir projesi yok ama geçmişte yaptıkları kendisini idare ediyor.

Erdoğan’ı sevmediği halde ekonomik istikrar için Erdoğan’a oy verecek bir kitle de var.

Erdoğan’ın bu seçimdeki en büyük handikabı, son dönemlerde kullandığı buyurgan üslup ve kırıcı tavrı olacaktır.

FETÖ ile mücadelesinden dolayı büyük destek alıyor ama FETÖ ile mücadelede yapılan yanlışlardan dolayı da ciddi bir mağdur kitlesi oluştu. Bu mağdur kitlenin tavrı da seçimin sonucuna ciddi bir etkisi olacak.

Sonuç olarak bu seçimlerde Erdoğan’ın ilk turda %51-56 arası bir oyla Cumhurbaşkanı/Devlet Başkanı seçileceğini ama mecliste Ak Partinin çoğunluğunu kaybedeceğini düşünüyorum.

Sonuç ne olursa olsun ülkemizin ve ümmetin hayrına olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.