Makale
Adalet-Zulüm Diyalektiği - 1
"Bir kavme/millete/ötekine olan düşmanlığınız, sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin." ( Kur'an-ı Kerim)
"Adalet ile hükmedilen bir saat, tapınma/ibadet ile geçirilen bir ömürden çok daha hayırlıdır." (Resül-ü Ekrem)
Muhterem Okur,
Bu haftaki yazımızda, genelde bütün dünyanın, özelde ise müslüman toplumların kanımca en büyük sorun ve çıkmazı olan adalet ve zulüm kavramları üzerinde biraz düşünmeye gayret edeceğiz inşaallah.
Malumunuz olduğu üzere, herhangi bir kavramın, düşünce konusu yapılabilmesi, o kavramın zıddı ile birlikte değerlendirilmesi halinde mümkündür. Adalet kavramını zulüm ile birlikte irdelemediğimiz müddetçe, meramımızı ifade etme konusunda hep zorlanırız.
Adaleti, zulmün yokluğu şeklinde tanımlayabileceğimiz gibi mevhumu muhalifinden, zulmü de adaletin yokluğu olarak tanımlayabiliriz.
Adaleti; denge, itidal, mutedil olma, bir terazinin her iki kefesinin dengede olma hali olarak tarif edebileceÄŸimiz gibi; her ÅŸeyi yerli yerine koyma, bir ÅŸeyi ait olduÄŸu yerde tutma olarak da tarif edebiliriz.
Zulüm ise kısaca, dengede olan durumun bir tarafın lehine, öbür tarafın aleyhine bozulması hali olarak tarif edebiliriz.
Kur'an-ı Kerim’in emirleri ve onun sadık uygulayıcısı olan Resül-ü Ekrem'in asıl maksadı, bireyi/ÅŸahsiyeti/kiÅŸiliÄŸi inÅŸa etmektir. Sanılanın aksine muhatap olarak toplum deÄŸil kiÅŸi alınmıştır. Ancak muhatap olma ÅŸerefine nail olup o ÅŸerefe uygun inÅŸa olan bireylerin bir araya gelerek meydana getirdikleri toplum ise Yaratıcı Kudret'çe övülmüştür. Bu Ä°lahi övgünün arka planında görülen ve adına hikmet dediÄŸimiz ÅŸey, meydana gelen toplumun adalet toplumu oluÅŸudur. Bir toplumun saf/sırf/sadece inananlardan oluÅŸması, Yaratıcı Kudret'in sünnetine uygun olmadığı gibi mümkün de deÄŸildir. Lakin mümkün olan bir ÅŸey vardır ki o da o toplumda adaleti tesis ve temin etmektir.
Hikmet ehlinin şu tespiti muhteşemdir: "Tanrı'nın sıfatları hakkında konuşabilmeniz için, o sıfatın bir parçasını insanda göstermek zorundasınız. Karşılığını insanda gösteremediğiniz hiç bir Tanrısal sıfatı, konuşmanın ve düşüncenin konusu yapamazsınız."
Bu sıfatların en başında geleni kanımca Adl'dır. Zıddıyla bir değerlendirme yapacak olursak; insanda gösterebileceğimiz ve Yaratıcı Kudret'te karşılığını asla gösteremeyeceğimiz sıfat ise zulümdür.
Mahluklar içinde zulüm eden tek varlık insandır.
İnsanının adalet-zulüm halini birkaç zaviyeden değerlendirdiğimizde durum daha açık bir hale geliyor.
- Ä°nsan vücudu, balgam, safra, su ve kandan oluÅŸmaktadır klasik tıp metinlerine göre. Bedensel saÄŸlık, bu bileÅŸenlerin her birinin belli bir dengede olması halinde mümkündür. Buna biyolojik adalet diyebiliriz. Dengenin bozulmasına “biyolojik maraz/zulüm” denir.
İnsan denen canlı üç kuvveden/güçten ibarettir:
- Kuvve-i Şeheviye (İştah/yeme,içme-şehvet/cinsellik gücü)
- Kuvve-i Ğadabiye (Öfke gücü)
- Kuvve-i Nutkiye (Akıl gücü)
Kuvve-i Åžeheviye’nin iÅŸlevi, faydayı celp, zararı defetmektir.
İfradına fücur, (namus ve ırzı payimal etmek) tefridinehumud (hem meşruya hem de gayrimeşruya isteksiz olma) denir.İtidali/adaleti ise iffettir. Meşruya istekli, gayrimeşruya isteksiz olma hali... Diğer bir deyimlehadd-i vasat...
İfrat ve tefritin her ikisi de birer sapmadır; adalet noktasından sapma. Burada sapma istikametinin bir değeri yoktur. Bu sapma yeryüzünde fesada sebebiyet verir.
İştah konusunda ise tıka basa yemek ifrat, hiç yememek tefrittir. Adalet noktası ise dengeli beslenmedir.
-Öfke gücünün ifradı saldırganlık, tefridi korkaklıktır. Adalet noktası cesarettir. Her türlü saldırganlığa ve saldırma dürtüsüne mani olma hali.
- Akıl gücünün ifradı aşırı zekalılık, tefridi geri zekalılıktır. Adaleti ise hikmettir.
İfrrat ve tefrit, adaletten sapmaya işaret etmesi nedeniyle zulümdür.
Hikmet, iffet ve cesaretli olma haline psikolojik adalet, haz ve fayda talebinin dengeli olma hali diyoruz.
Bu özet tariflerden sonra değişik alan ve konularda örneklerle ilerlemek istiyorum.
- İnsanı bağlayan ve insana ait olan zaman mefhumuna yaklaşımda, düne/tarihe/şanlı geçmişe saplanıp kalmak ifrad, yarın/gelecek kaygısı ile kıvranıp durmak tefrittir. Adalet ise bugündür, şimdidir; şimdiye odaklanmaktır.
- Hep konuşmak, sürekli konuşmak ifrad, hiç konuşmamak tefrittir. Sözün gücünü yerinde kullanmak ise adalettir.
- Salt dünyayı düşünmek ifrad, sadece ahireti düşünmek tefrittir. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyayı, yarın ölecekmiş gibi ahireti düşünmek ise adalettir.
- Hep kendini, cemaatini, partisini, grubunu, cemiyetini düşünmek ifrad, sadece başkalarını düşünmek tefrittir. Kendin için istediğini başkası için istemek ise adalettir.
- Yalnız kendin gibi düşünenleri sevmek ifrad, senin aksine düşünenlere düşmanlık, tefrittir. Asgari müştereklerde buluşmak adalettir.
-Kılıbık olmak ifrad, taşfırın olmak tefrittir. Yaşamın ortak olduğunu bilmek ve buna uygun davranmak adalettir.
- Sınırsız özgürlük ifrad, kölelik tefrittir. İrade özgürlüğü ve sorumluluk sahibi olmak adalettir.
- Savaşmak ifrad, teslimiyet tefrittir. Barışmak ise...
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün lakin sabrınızı zorlamak niyetinde değilim.
Önümüzdeki hafta bu konuya devam etmek düşüncesindeyim nasip olursa.
Ramazan Bayramı’nızı tebrik ederim. Bayramınız adalete vesile olsun inÅŸaallah.
Vesselam.
Henüz yorum yapılmamış.