Sosyal Medya

Makale

Bir Hidayet Öyküsü: Delphine Federoff

25-28 Aralık 2016 tarihleri arasında Avrupa Yardım Vakfı’nın misafiriydim. Almanya’nın Prüm ÅŸehrinde düzenlenen dört günlük ribata katıldım. Sıcak ve samimi bir atmosferde eski ve yeni dostlarla çok güzel anılarımız oldu. YalnızlaÅŸmanın yaygınlaÅŸtığı bir zaman diliminde yürekler arası ülfet ile ünsiyet, umut ve ufuk açıyordu… Almanya, Hollanda ve Belçika’nın farklı yerlerinden gelen kardeÅŸlerle bereketli buluÅŸmalarımız oldu. Benim için çok anlamlı olan, asla unutamayacağım güzel bir sürprize tanıklık etmiÅŸtim.

Bu sürpriz, Belçikalı Delphine Federoff isimli bayanın Müslüman olmasıydı… Belçika’dan Ä°smail Bataklı kardeÅŸimin vesilesi ile tanıştığımız Delphine hanımefendinin nemli gözlerle getirdiÄŸi kelime-i ÅŸehadet hepimizi duygulandırdı. Liege ÅŸehrinden gelmiÅŸti. Hidayetle noktalanan hayat öyküsünü dinledik…

36 yaşında, belgesel yapımcısı, senarist, kültürlü bir hanımefendi. Katolik bir annenin, agnostik bir babanın kızı. EÅŸinden ayrılmış, 13 yaşında bir erkek çocuk annesi… Sözü mühtedi kardeÅŸimiz Delphin’e bırakıyorum:

“İçimdeki boÅŸluÄŸa, ruhumdaki açlığa Katolik inancı cevap vermiyordu. Ruhsuz kurallar, ÅŸekilsel ritüeller, gerçeklik içermeyen görseller beni Katoliklikten uzaklaÅŸtırdı. Mimari bir arayış içindeydim…

1986 yılında Rusya’da gerçekleÅŸen Çernobil faciasının yaÅŸandığı bölgeye yıllar sonra mesleÄŸim gereÄŸi bir belgesel çalışması için gitmiÅŸtim. AraÅŸtırmalarım sonucu şöyle bir olayla karşılaÅŸtım: Nükleer kaza sonrası bölgede bulunan halkın saÄŸlık ve güvenlik için 30 km’lik alanın dışına çıkması gerekiyor. Ancak halkın bir kısmı yurtlarını ve yuvalarını asla terk etmeyeceklerini, kanser riskini hiçe sayarak yaÅŸamlarını kendi topraklarında sürdüreceklerini söylüyorlar. Ve bu konuda kararlılar. Nitekim öyle de yapıyorlar. O halkın inançlarındaki kararlılığı, maneviyatlarındaki gücü beni derinden etkilemiÅŸti. Daha da ilginci, yıllar sonra dünya ÅŸuna tanık olmuÅŸtu: Bölgeden ayrılmayan halkta kanser oranı oldukça düşük, facia bölgesini terk edenler arasında oran daha yüksekti. Dünya bu durumu görmemezlikten geldi. O insanların manevi gücü, kendi aralarında kenetlenmeleri, iç dünyamda derin izler bırakmıştı.

Bir diÄŸer tanıklığım, Çeçen halkının Ruslara karşı verdiÄŸi destansı direniÅŸ. Askeri güç olarak iki taraf arasındaki büyük farka raÄŸmen o muhteÅŸem direniÅŸin iman dışında hiçbir izahının olamayacağını görmüştüm. Çeçen halkına uygulanan zulüm ve soykırıma raÄŸmen nasıl ayakta durabiliyorlardı? Fiziki izahı yoktu…

Batı medyasının Ä°slam’a olan önyargısı, hatta yargısız infazı, benim Ä°slam’a merak sarmama neden olmuÅŸtu.

O sıra Tarık Ramazan’ın kitapları ile tanıştım. Tamamını okudum diyebilirim. Gel-gitler yaşıyordum… Kitap okudukça kendimi bulmaya baÅŸladım… Korkular, kaygılar, kuÅŸkular beni kuÅŸatmışken yavaÅŸ yavaÅŸ kırmaya baÅŸladım… Önceleri ne aradığımı bilememe korkusu vardı. Sonra benden daha iyi anladığını zannedenler tarafından anlaşılamama korkusu. Okudukça rahatladım… Çevremden belli bir süre uzaklaÅŸtım. Çevremden uzaklaÅŸtıkça kendime yakınlaÅŸtım… Düşüncemin olgunlaÅŸmasını bekledim. Fikir beyan etmeden hep sordum ve sorguladım. Sonra ÅŸunu fark ettim, bende uyur halde olan bir inanç var…

13 yaşımdaki oğlumla bunları paylaştım. Oğlum tedirgin oldu.

Tehlikeli ve karanlık yollara yöneldiÄŸimi sandı, aÄŸladı. OÄŸlumu kaybetmek istemiyordum, bu durum hidayet sürecimi yavaÅŸlattı. Ä°nancımla oÄŸlum arasında kalmıştım. Bir anne için çok zor bir sınavdı. Onu nasıl ikna edebilirdim… Ãœstüne varmadım, zamana bıraktım. Ama kendim daha fazla bekleyemezdim… Bu konuda kim bana yardımcı olabilir diye arayışa girdim. Ä°smail Bey’in ismini verdiler, ona ulaÅŸtım… Kur’an’la ve Müslümanlarla tanıştım. Beni çok iyi karşıladılar. Yalnızlığımı üzerimden attım. Bana cesaret geldi ve bugün Ä°slam’la yeniden doÄŸdum.

Medyanın Müslümanlarla ilgili iddiaları çok olumsuzdu. Şahsen ben de hep eleştirel yaklaşmıştım.

İlk etapta her şeyi anlamak mümkün olmayabilir ama anlamak için sürekli arayış içinde olmak gerekiyordu. Bu gücü kendimde gördüm. Özgüvenim hep vardı.

Suçlanan Ä°slam’ı sorguladım ve güzel sonuçlara vardım. Kur’an’da kendimi buldum. Düşünce dünyamdaki deprem, ayetlerle tanışınca duruldu. Evrensel doÄŸrulara uyandım. Kur’an’ın gerçekten hayat kitabı olduÄŸunu fark ettim, onun ahlaki rehberliÄŸine ne kadar muhtaç olduÄŸumu gördüm.

Sonuçta özgür irademle, doğru tespitlerden sonra bugün tercihimi yapmış oldum.

Åžu andan sonra en büyük derdim, oÄŸlumu nasıl kurtaracağım. Ondan kopmak istemiyorum…

İnancımı buldum, bir de oğlumu kazanabilsem dünyalar benim olacak. Duruşum ve davranışlarımla onu etkilemeye çalışacağım.

Bu kadar kardeÅŸim var. Daha güçlüyüm, daha iyiyim. Kendimde cesaret buluyorum. Ä°deallerim için mücadele edeceÄŸim… DoÄŸrularımı paylaÅŸacağım bir dünya insan var.

Ä°manım görünür olduktan sonra alacağım tepkileri de tahmin ediyorum… Yani süreçle yeni zorluklara kendimi hazırlıyorum. BaÅŸaracağımı umuyorum…”

Delphine kardeÅŸi dinlerken kendimi ve yarım asırdır Avrupa’ya göç etmiÅŸ Müslümanları düşünüyorum.

Biz Delphin’e davetimizle ulaÅŸmadık, o bize ulaÅŸtı… UlaÅŸmamız gereken yürekleri daha ne kadar bekleteceÄŸiz?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.