Sosyal Medya

Makale

2 Kutuplu Dünyadan Çok Kutuplu Dünyaya ve Müslümanların Geleceği

Dünya uzun bir süre,  SSCB etrafında toplanan “Doğu Bloku” ülkeleri ile ABD, Kanada ve Batı Avrupa (İngiltere, Almanya, Fransa) etrafında oluşan “Kuzey Atlantik İttifakı” tarafından yönlendirilmeye çalışıldı.

1991’den sonra SSCB’nin resmen dağılmasıyla, ABD merkezli Atlantik Güç dünyadaki tek küresel güç oldu.

ABD ve avenesi tek kalmanın fırsatını iyi kullandı; 1. Körfez Savaşı, Afganistan’ın işgali ve 2. Körfez Savaşı derken Ortadoğu merkezli coğrafyada ciddi bir hâkimiyet kurdular. 

ABD ve avenesi, onca sömürüye rağmen bugün ciddi ekonomik krizler yaşıyor. Ekonomik krizle beraber varlıkları tehdit altında.

Rusya, Batının bu krizini fırsat bilerek toparlanma sürecine girdi; Doğu Avrupa’da, Kafkaslarda ve Ortadoğu’da (Suriye’de) Batının nüfuz alanlarına girmeye başladı.

Sessizce derinden gelen dev bir Çin var; Afrika’da ve Uzak Asya’da ciddi ekonomik bir hâkimiyeti var. ABD şimdiden kara kara düşünmeye başladı.

Hindistan, Kuzey ve Güney Kore, Malezya, Brezilya, İran ve Türkiye her geçen gün Batı karşısındaki güçlerini artırıyorlar.

Gelişmelere bakacak olursak çok değil, 3-5 yıla Batının büyük bir çöküş yaşayacağını ve çok kutuplu bir dünya göreceğimizi düşünüyorum.

İngiltere daha şimdiden Atlantik gemisini terk edip kendi başına güç olma savaşı veriyor.

Almanya ve Fransa’nın, AB’nin çökmüş ülkelerini (Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz vs)daha ne kadar sırtında taşıyacağı meçhul.

Trump’un gelişi ile ABD ve Avrupa arasındaki ittifak çatırdamaya başladı. ABD, Avrupa’nın ekonomik riskini taşımak istemiyor.

ABD; Körfez Arap Şeyhleri, Ürdün, Irak ve Mısır ile Ortadoğu’yu ve küresel enerji ağını kontrol etmeye çalışıyor lakin bu ülke yönetimlerinin halklarına rağmen daha ne kadar iktidarda kalacakları meçhul.

Daha düne kadar ABD’den izinsiz hareket edemeyen Türkiye, bugün ABD’nin Suriye’deki politikalarını (hem de silah zoruyla) bozabiliyor. 

Batının kolu kanadı kırık, artık güçsüz; diğer ülkeleri birbirine kırdırtarak otoritesini sürdürmeye çalışıyor.

Dünyada taşlar yerinden oynayıp dengeler değişirken biz Müslümanların gelecek ile ilgili bir plan ve programı var mı?

Fert veya gurup (STK, cemaat) olarak maalesef yarına hazırlığı olan kimse gözükmüyor.

Devlet düzeyinde bir çaba ve program gözüküyor. Lakin devlet temelli çalışmalar milli/ulusal hesaplarla sınırlı kalıyor.

-İran, Şii-Fars hükümranlığı derdinde.

Türkiye, Osmanlı’nın mirası üzerinden bir Türk nüfuz alanı oluşturmak istiyor.

Arapları sorarsan kendilerinden başka hiç kimseye güvenmedikleri gibi saltanat koltuklarını korumaktan öte ne bir programları ne de bir vizyonları var.

(Malezya ve Endonezya’nın ne planları var fazla bilgi sahibi değiliz)

2 milyar İslam âleminin geleceği maalesef milli çıkarlara kurban edilmiş gözüküyor.

Ne İran ne Türkiye ne de diğer Arap ülkeleri tek başlarına yenidünya düzeninde başrol oynayamazlar.

Milli çıkarlar peşinde koştukça ancak birbirilerine çelme takarlar. Çünkü hakimiyet kavgası verdikleri alan ortak.

Oysa ki 2 milyarlık nüfusuyla, jeopolitik konumlarıyla, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle İslam Ümmetinin, geleceğin süper gücü olması hayal değil. 

Müslüman ülkeler, dar milli hesaplardan kurtulup ümmetçi bir çaba içerisinde olurlarsa yarının hâkimi olurlar. Aksi takdirde daha uzun sömürülmeye ve zulüm görmeye devam ederler. 

Kim organize ve birlik olursa gelecek onundur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.