Sosyal Medya

Makale

En Zor Sünnetlerden Biri

Kürsüden cemaate seslenen vaiz, artık her hafta bir sünnetten bahsedeceğini duyurdu. Bu diyanetin yürüttüğü bir kampanyadan veya zorunlu bir görevden çok vaizin şahsi gayretinin eseri olması sevindiriciydi…

 

Resulullah (sav) görüştüğü insanın gözlerinin içine tebessüm ederek bakardı. Karşı taraf ellerini çekene kadar musafaha etmeye devam ederdi. Söyleneni sonuna kadar dinler söz kesmezdi. Kendisine arkasından seslenildiğinde durur ve muhatabına tüm vücuduyla dönerdi…”

 

Bundan sonrası, bahsedilen sünnetin vaiz tarafından bile anlaşılamadığını ispat eder nitelikteydi. Bunu olağan karşıladım. Zira başarılı evlatlarını, tıp, mühendislik veya hukuk okumaya yönlendiren bir toplum, sahip olduğu yetersiz ama gayretli vaizleri teşvik etmeliydi. Ben de bu minvalde vaizi tebrik ettim. ‘Ama anlatmaya keşke daha kolay bir sünnetten başlasaydınız’ yaklaşımıma anlam veremeyen bakışları altında bu sünnetin uygulanma zorluğundan söz ettim.

 

“Muhatabın yüzüne bakmak için herkesin yüzüne bakacak bir yüzünüzün olması gereklidir. Tebessüm ederek gözlerinin içine bakmaksa, değer veren, ümit var olan, kendinden olmayanlara nefret beslemeyen bir şahsiyete sahip olmayı lüzumlu kılar. Tokalaşmanın tarafınızdan istekle sürdürülmesi, insan seçmediğinizin, herkesi saygıya layık olarak gördüğünüzün delili niteliğindedir. Sözü kesmemekse uygulanması en zor olandır. Zira muhatabınızın düşüncelerini ve kavrama kabiliyetini küçümsememek, problemin değil çözümün bir parçası olmayı seçmek oldukça zordur. Arkanızdan seslenilince tüm vücudunuzla muhatabınıza doğru yönelmeniz, ayrılmayı değil kavuşmayı bir nimet olarak gördüğünüzün en bariz işaretlerindendir.”

 

Sözlerime kulak verdiğini zannettiğim vaiz, benim görev yerimi merak etmişti. Mesleğimi öğrenince eski ilgisi kayboldu. Aslında onun da söyleyecek çok sözü olduğunu ama cemaati sıkmamak için vaazı uzatmadığından bahsederken tebessümle gözlerimin içine bakmıyordu. Musafahamız ise çok seri bir şekilde adeta başlamadan bitmişti. Değerlendirmemi bir eleştiri olarak gördüğünden dolayı muhabbetti sürdürmekten çok bir an önce gitmenin telaşındaydı. Ümitlerimi iyice yitirmemek içinse yanımdan hızla uzaklaşan vaizin arkasından seslenmedim.

 

Bugün 1 Recep 1439. Yani 1439. Hicri yılın Haram aylarından ikincisi Recep ayının ilk günü. Mezhep ve etnik üstünlük savaşlarında Müslümanların birbirini katlettiği, barışı sağlamak yerine bu kan davasını sürdürmenin dinin emri olduğu yalanıyla katliam sürüyor. Peygamberi öldürmeye çalışan müşriklerin bile, can, mal, ırz ve yol emniyetini sağlanması konusunda mutabakata vardıkları bu haram ayda Müslümanlar, barış için adım atmak yerine her fırsatta birbirini ötekileştirmeye devam ediyor. Haram ay aynı zamanda can, mal, ırz ve yol emniyetini sağlanmasının hürmete layık olduğunu Müslümanlarca tüm dünyaya ilan edilmesinin gerektiği günler.   Üstelik 16 Mart 2003'te 24 yaşındaki aktivist Rachel Corrie’nin, Filistinlilere ait evlerin yıkılmaması için Gazze'de buldozerin önüne geçtiği ve ömrünün baharında paletler altında ezilerek can verdiği günün üzerinden tam 15 hicri yıl geçti.

 

Yukarıda sözü edilen sünneti, Recep ayı boyunca sürdürebilmemiz çok zor görünüyor. Rachel Corrie gibi kendi dininden olmayanlara bile yapılan insanlık dışı vahşeti durdurmak için barış elçisi olmayı düşünmekse neredeyse imkânsız. Ama hiç olmazsa sizin gibi inanmayan veya düşünmeyen, sizden olmayan kişilere Recep ayı boyunca sövmeden durabilir misiniz? Katledilen Müslüman kardeşlerinize ve ailelerine ait kanlı fotoğrafları yayınlamaya bir ay boyunca ara verebilir misiniz? Yoksa yine sizden yapamayacağınız çok büyük bir fedakârlık mı istedim?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.