Sosyal Medya

Makale

Dedenizin Büyükbabası Kimmiş?

E-devlet üzerinden alt ve üst kimlik soyağacı sorgulama işlemlerine aşırı talep yüzünden sistem kilitlendi. Bir kaç gün içerisinde 10 milyondan fazla kişi ailesiyle ilgili bilgi almış. Osmanlı'nın küçülmesiyle birlikte Balkanlar, Kafkaslar, Kırım ve adalardan birçok kişi Türkiye'ye hicret etti. Özellikle, 1878, 1912 ve 1923 yılları sonrası yoğun göçlere sahne oldu. Bu yüzden nüfus genel müdürlüğünün arşivinde bulunan kayıtlar, muhacirlerin yerleştiği yere kaydolmasıyla başlatıldı. Böylece muhacirlerin torunlarına, dedelerinin nereden göçtüğünü öğrenme konusunda önemli bir fırsatı sunuldu.

 

Çevremizde soyağacı konusunda en derin bilgiye sahip olanlar, seyitlik iddiasında bulunanlardır. Kürt, Arap ve Farisi birçok seyit ile tanıştım. Soy ağaçlarının Resulullah’a vardığını iddia eden bu zevatlar, dışarıdan aynı bize benziyorlar. Atalar nur içinde yatalar, bir doğum olduğunda bunu duvarda asılı Kuran’ın cilt kapağının içine kaydettiğinden soy ağacına ulaşmakta zorlanmazlardı. Soyağacı sorgulamak, kişiye psikolojik ve sosyolojik açıdan bir rahatlama sunuyor olmalı. Geçmişe dair derinlik arayanların, aynı zamanda yaşayan akrabalarından izole kılan çekirdek aileyi benimsemiş olmaları bir tenakuz oluşturuyor…

 

Ey insanlar! Sizi bir tek can(lı)dan yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden pek çok kadın ve erkek yaratan Rabbinize karşı sorumluluk bilincinde olun… (Nisa / 1)

 

İnsanlığın soy ağacının Hz.Adem ve değerli eşinden başladığı bilgisi, soy sopça kimsenin kimseden üstün olmadığını ilan eder. Müslümanlar, etnik olarak aşağılanan tüm halklara bu ayet ışığında iade-i itibar edeceklerine, etnik üstünlükleri üzerinde ayrışmaları desteklemekte hatta soy ağacı başlangıcı sayılan Hz.Adem ile yetinmeyip ondan öncesini araştırmaktalar(!)

 

“Ey müminler… Sizin için de, (çocuklarınızın) evlerinde yahut babalarınızın evlerinde yahut analarınızın evlerinde yahut kardeşlerinizin evlerinde yahut bacılarınızın evlerinde yahut amcalarınızın evlerinde yahut halalarınızın evlerinde yahut dayılarınızın evlerinde yahut teyzelerinizin evlerinde yahut anahtarı size emanet edilmiş olan (evlerde), yahut bir arkadaşınızın (evinde) yiyip içmenizde bir sakınca yoktur. Bir arada yahut ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur. Ama bu evlerden (herhangi birine) her girdiğinizde Allah katından bolluk, bereket ve esenlik dileyerek birbirinize mutlaka selam verin. Allah mesajlarını size işte böyle açıklıyor ki, belki aklınızı kullanmayı (öğrenirsiniz).( Nur / 61)

 

Kuran’da, size sofrasını açmış, elindekini isteyerek paylaşan 11 yakınlıktan bahseder. Üstelik birden fazla olan her akraba, ardına kadar açık kapıların sayısını arttırır. Müminlere sadece bu ayet bile rehberlik etseydi, geçim korkusuyla alçaltan mesailere katlanmak zorunda kalınmayacak, endişe duyulan gelecek için antideprasanlara başvurulmayacaktı. Zira bana ardına kadar açık 11 kapı var. Çoluk çocuğum açıkta kalmaz duygusu, sindirilmeye çalışılan metropol insanının fıtratındaki cesareti ortaya çıkaracaktı. Aynı zamanda ‘akrabalarına evinin kapılarını sonuna kadar açan bir samimiyeti canlı tutmalısın’ yönlendirmesi, vahyin toplumu bölen değil bir arada tutan en önemli unsuru olduğunu ortaya çıkaracaktı.

 

Akrabalık iki yönlü bir durumdur. Gereğini yapmayan akrabaya Kuran, adeta kapılarımızı tek taraflı bile olsa ardına kadar açın emriyle, problemin değil çözümün tarafı olmayı salık verir. Müslüman, soy yakınlığıyla elde edilen her unvanın aynı zamanda mesuliyet içerdiğini bilen ve sorumluluk duyup sahip çıkandır. Bu ise en önemli sünnetlerdendir.

“Haremlik- Selamlık” meselesinin töre destekli abartılı uygulamaları, ayetteki paylaşımın güzelliğinden, insanı emniyette kılan fıtri yakınlık hissinden uzaklaşmasına sebep oldu. Akrep muamelesi yapılan akrabadan uzak durmak dinin emri zannedildi.

 

Öte yandan ayetlere sadece ilmihal penceresinden bakılması, Allah’ın yasaklamadığı birçok kısıtlamayı da beraberinde getirerek hayatı zorlaştırdı. Örneğin “kimlere evlilik düşmüyor” konulu mahremi açıklayan ayetleri ‘kimlerin yanında örtülü çıkamazsınız’ veya ‘kimlerle tokalaşamazsınız’ şeklinde dar bir bakış açısıyla değerlendirildiğinden, akrabalarla hiçbir kısıtlama olmadan doğal paylaşımın ve yardımlaşmanın kişiye vermesi gereken ferahlık ve emniyet hissi buharlaştı.

 

Sur’a üfürüldüğü zaman, (işte) o gün ne aralarında soy sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır. (Müminun / 101)

 

Ayette, insanın akrabasını görmezden gelmesinin, ancak yaşanan büyük bir dehşet esnasında olağan karşılanacağı anlaşılır. Örneğin şu günlerde bomba yağdırılan Doğu Guta’da direnen o aziz insanlar, bu zorlu günlerinde akrabalarıyla yeterli ölçüde ilgilenememeleri mazur karşılanabilecek bir durumdur. Ama ya bizler…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.