Sosyal Medya

Makale

Kargadan Başka Kuş Tanımayanlar

Yetmişli yıllarda deniz gören terasımızdan, çok yükseklerde uçan yırtıcı kuşları seyrederdim. Her gece gökyüzündeki yıldız kümelerini ve ayın değişken hallerini izler, seherlerde yatağımdan kuş cıvıltıları eşliğinde neşeyle uyanırdım. Ama artık aynı terastan sadece apartman damları gözüküyor. Kulak kesilirsem uzaktan gemi sirenlerini de işitiyorum.

 

Damlardaki kedilerin yerini güvercinleri parçalayıp yiyen kargalar ve martılar aldılar. Haydi, karakargalar leşçil kuştur ama ya martılar… Vapurundan atılan simit parçalarını kapmak için yerçekimine inat haylaz uçuşlar yapan denizin beyaz kuşlarıydı onlar. Semadan deryanın içini görür. Yaptığı pike ile ağzında balıkla çıktığında ise rızk konusunda içim ümitle dolardı… Ama ya şimdilerde kargalarla beraber çöplüklerde, damlarda ve sınırlı sayıda kalmış kumruların, güvercinlerin peşindeler. Kim bilir belki de balıkla beslenen Martılara GDO’lu simit yedirerek fıtratlarını bozan ademoğludur.

 

Çocukluğumun çifte kumruları da azaldı. Kahverengi tüylü, seherlerde zikreden bu naif kuşları bekçilere benzetip hüzünlenirim. Hani copu belinde, yayan dolaşan kahverengi üniformalının düdüğü, gecenin kalbimize verdiği endişeleri yok ederdi… Şimdi mobilize polis ekipleri mahallemizde turlamasına ve kameralı, çelik kapılı, kalıcı(!) konutlarımızda ne yazık ki kendimizi o günlerdeki gibi güvende hissedemiyoruz…

 

Allah’tan selâtin camiiler var da güvercinler tarihin himayesinde biraz biraz korunuyor. Kuşyemi satan kadınlar ile güvercinlerin yaşamlarını birlikte sürdürme dayanışması takdire şayan. Kırıntıları bırakan hanımların iş hayatına atılmasıyla pervazlara serçeler konmaz oldu. Ya çocuklara kendini bile bile yakalattırıp harçlık sahibi eden, bozuk paralarla alıp azat edince yüreğimizi hafifleten saka kuşlarına gözlerimiz ve gönüllerimiz hasret kaldı.

 

Mega kentin çetin şartlarına uyum(!) sürecinde adeta bir “amfibi komando” ya dönüşen kargalar da artık eskisi gibi uyduruk bir korkulukla savuşturulan kuşlar değiller. Emirgan’da lale soğanını eşeleyip çıkarırken gördüğüm kargalar, Unkapanı köprüsündeki balıkçının kovasından fırlayan istavritlere talipler. Hatta martılar ile ortaklaşa mahallemin dullarınca korunan kediler için hazırlanan sakatatları bile onlara yâr etmiyorlar.

 

Yeryüzündeki haksız rekabetin gökyüzünün muvazenesini bozması içimi acıtıyor. Çifte kumrular, serçeler, sakalar gökyüzünü terk etmeden, mülayim, halim selim, babacan, çelebi insanlar bu şehri terk ettiler. Sahi bu halim selim insanlar nerelere göçtüler? Fahrettin Kültür abiyi çok özledim. Niye muhabbet etmek varken aksileşip birbirimize laf sokup duruyoruz? Bitip tükenmez komplo teorileri sizin de idrakinizi altüst etmiyor mu?

 

Bu tüten son ocakta, yırtık, keskin, aksi, kavgacı, kaba saba, laf ebesi, münasebetsiz salyangoz satıcıları revaç buldukça muhabbetler ne yazık ki muharebeye dönüştü.  Yoksa biz de, balık avlamayı bırakıp leş yiyen martılar gibi dost etiyle mi beslenir olduk? Kuran, kötü zannın, tecessüsün ve gıybetin peşine takılanlara “İğrendiniz değil mi?” diye sorar. Yüreğiyle uyumsuz, pervasız haller, kurulan küfür dolu cümleler, sizi de kusacak hale getirmiyor mu?

 

Bir yandan kar beyazı bir martı gibi Müminlik iddiasındayız. Ama gel gör ki sabahtan akşama bütün karakargalarla beraber leş peşinde koşturmayı da ihmal etmiyoruz.“Sidik yarıştırma” bir spor dalı kabul edilip olimpiyatlara alınsa tanıdığım birçok dünya rekortmeni çıkacağından kuşkum yok.

 

Sabah balkonumda bana bir kuş “cik “ dedi. Bense ona ne diyeceğimi bilemedim. Kuş söyleyeceğini söyledi “cik” dedi. Ama ben o kadar çok sözcük bilmeme rağmen diyecek bir şey bulamadım. Sustum kaldım” diyen Rasim Özdenören’ler ne kadar azaldı değil mi?

 

Genellikle “Bu kuş ne?” diye sorulunca, o “Karga” deniyor. Ya ötekisi  “Kara Karga” . Ya dalda duran “Alaca Karga”. Son sözü ise  “Kargadan başka kuş tanımam” şeklinde oluyor.             

 

Yoksa kulağımız, bütün kuş seslerini “gak” diye algılamaya mı başladı? Zira çoğu insana hak hukuk denilince tınmayıp “gak guk” gibi anlamakta ısrar ediyor.

 

Dostlar gökyüzüne bakınca fark edeceksin ki bütün kuşlar kargadan ibaret değil. Her ne kadar yırtıcı özelliği taşımak bugün popüler olsa da, bizi birbirini rakip gören modern insana çevirmeye çalışılanların ürettiği bir illüzyon bu. Müminler ise ancak birbirinin kardeşidir…

 

Dünya üzerinde koruma altına alınıp asıl nesli kesilmesinden endişe duyulması gerekenlerin en önemlisi “Mülayim” insanlardır. Hani tebessümüyle kalbimizi ısıtan, minnettarlık duyan, mahcup olup yüzü kızaran, babacan, halim selim, çelebilerin kıymetini bilirsek; Belki mutfak penceremize yuva yapan bir çifte kumrudan muhabbeti öğreniriz. Belki kafesinden azat edilmiş bir saka, dünyevileşen nefsimizin ıslah olmasına dua etmemiz için bizi seherlerde uyandırır. Belki kırıntılarla beslediğimiz bir serçenin hali bizleri israf etmeyip paylaşan kılar. Belki Arif Nihat Asya‘nın pervazlara konan güvercinlerinin hu hulara karışan âminleri, mübarek akşamlarda okunan Fatihaları ve Yasinleri hanelerimizi şereflendirir…  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.