Sosyal Medya

Makale

Oyunu Bozmanın da Oyuna Gelmenin de Adı: AFRİN

Afrin harekâtı ile ABD ve NATO üyesi ülkelerinin 6 yıldır ilmek ilmek dokudukları Suriye planına çomak soktuk.

Suriye’de küçük aşiretlerden tutun bölge ülkelerine, bölge ülkelerinden tutun küresel emperyalistlere kadar her kesin/kesimin bir hesabı/beklentisi var.

Kiminin hesabı açık, kimininkisi gizli. Onlarca hatta yüzlerce öznenin iç içe geçmiş hesapları var. Bu yüzdendir düşman olanlar her an dost, dost olanlar düşman olabiliyorlar.  

Suriye savaşı başladığı ilk andan itibaren ABD, İsrail ve diğer NATO ülkeleri Kuzey Suriye’de Kürtlerin bir kısmını silahlandırıp organize etmeye başladılar.

Gönüllü/aktivist kılığı altında (aslında Batılı ülkelerin görevli gönderdiği birer ajan veya lejyoner olan) eski/emekli askerler, PYD güçlerinden bir düzenli ordu kurmaya çalıştılar.

Türkiye sınırı boyunca oluşturulmaya çalışılan koridor ve bu koridoru koruyacak askeri gücün amacı, Batılı Emperyalistler için alternatif bir enerji koridoru mu açmak yoksa Türkiye’nin İslam coğrafyalarına giden yoluna set mi çekmektir?

Kanaatimce her iki amaç da güdülmektedir. Hatta ikinci şık daha ağır basıyor.

Gariptir ki Batılı koalisyonun bu projesine sözüm ona batı karşıtı İran’ın da Rusya’nın da kayda değer itirazları olmadı; hatta Esad buna destek bile verdi. Suriye’nin Kuzeyinde rejim güçleri ile PYD güçleri (ufak birkaç çatışmayı hesaba katmazsanız) hep birbirini kolladı.

Batı koalisyonu resmi söylemlerinde Esad’a karşı olduklarını ve gitmesi gerektiğini söylemelerine karşın defalarca Esad’ın ipini çekme fırsatını bulmalarına rağmen hiçbir zaman Esad aleyhine adım atmadılar. Açıkçası Muhalifler ve Türkiye hariç kimse Esad’ın gitmesini istemedi.

Yedi düvelin Suriye’de olmasının ekonomik sebeplerini (petrol, enerji, pazar vs) az çok tahmin ediyor/biliyorsunuzdur. Ben siyasi ve politik hesaplarına değinmek istiyorum.

Küresel Egemen Güçlerin ve Siyonizm’in sahadaki ekibi olan Batılı Koalisyon güçleri savaşı bitirmek için değil tam tersine Suriye’deki savaşı olabildiğince uzatmak ve tüm bölgeye yaymak amacındalar. Kronikleşmiş ve etrafa yayılan bir savaş ile Müslüman milletler arasında kutuplaşmayı/nefreti artırıp İslam Ümmetinin birliğini/dirliğini bozma hedefindeler.

Maalesef ki an itibariyle büyük oranda amaçlarına ulaşmış gözüküyorlar:

Başta İran ve DAEŞ sayesinde Müslümanlar, Şii ve Sünni olarak mezhebi ayrışmaya girdiler. Etnik ayrışma çok önceden vardı zaten. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki Kürtleri devşirip bölge ülkelerine rağmen silahlandırmanın amacı etnik çatışmayı körüklemek içindi.

Araplar, Türkler ve Kürtler Sünni Dünyanın üçlü saç ayağını oluşturdular hep.

Kuzey Irak Kürt Yönetiminin referandum girişimi ve Kuzey Suriye’deki PYD/YPG yapılanması Türk-Kürt cepheleşmesini artırdı.

Araplar kendi içinde Hamas, Mısır ve Katar olayları nedeniyle ayrışmaya gittiler zaten.

Sünni kesim çatırdarken Şii kesimde şimdilik ciddi bir yarışma gözükmese de sıcak ortamın azalmasıyla birlikte Arap Şiiler ile Fars Şiileri arasındaki ayrışma kaçınılmaz gözüküyor. Irak’ta Şii Arap Lider Sadr’ın Fars hâkimiyetine alttan alta itirazları devam ediyor.

Maalesef Türk, Kürt, Fars ve Araplar olarak birbirimize silah çekmiş vaziyetteyiz. Bugün Ortadoğu’da Gayri Müslimlerin silahlarından çok Müslümanların silahları kan ve ölüm kusuyor.

Başta İran olmak üzere birçok kesim ABD ve Batı’nın Suriye’de planlarının bozulduğunu düşünüyor. Ben aynı kanaatte değilim belki ekonomik hedeflerine ulaşmamış olabilir ama siyasi hedeflerinde şimdilik bir sapma/engel yok ve başarıyla ilerliyor; Müslüman coğrafya yavaş yavaş ayrışıyor ve çatlaklar derinleşiyor.

Hal böyle iken Türkiye’nin Afrin Harekâtı başladı. ABD, Esed Rejimi, İran, Mısır ve Suudi Arabistan bundan pek hoşlanmadı.

ABD (Batı) ve İsrail’in bölgedeki tutamağı PYD’ye yönelik yapılan operasyonu doğru buluyorum.

Düşmanın Kürtler olmadığı, fitnenin kaynağı olan Batı ve İsrail’in olduğu unutulmazsa; yani kuklaya değil kuklacıya nişan alınırsa yapılan harekât doğru bir harekât olur.

Kuklacı unutulup sadece kuklaya odaklanılırsa; harekâta hamasi ve milliyetçi/kafatasçı bir gözle bakılırsa ABD ve İsrail’in fitne planını hızlandırmış olmaktan öteye geçilmez.

Bu harekât ya Batının ve Siyonizmin emellerine ağır bir darbe olur veya da onların emellerine büyük bir hizmet olur. Her şey Türkiye’nin ve diğer Müslümanların takınacağı tavra bağlıdır.

Daha şimdiden fetih marşları söylemeye başlayanlar bilsinler ki bu harekât öyle kolay bir harekât değil.

Duamız ümmet için ama unutulmasın ki bunca düşmanın içinde başarıya gitmek sanıldığı gibi kolay olmayacaktır.

Fırat’a kadar olan (Afrin ve Münbiç) alanda yapılacak operasyona kimsenin fazla ses çıkarmayacağı gözüküyor. Eğer Fırat’ın doğusuna geçilirse ABD fiilen yüzünü gösterecektir. Bu operasyona destek veren Rusya o zaman karşı tavır alacaktır.

Uyanık olur ve sabırla adım atarsak inşallah muvaffak oluruz.

Allah, bizleri zalimlerin fitnesinden ve şerrinden korusun. Bu harekâtı Ümmetin yeniden dirilmesine giden bir yol etsin.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.