Makale
Irkçı Jakoben Dil
Cumhuriyet ideolojisinin resmi dili. Sert, keskin, acımasız. Bu dil ırk dilidir. Kendinden başka müsamahası, esnemesi olmayan bir dil. Bu tek dilli bakış çeşitlilikten hoşlanmaz.
Ä°nsanlığa en müsamahalı olan Ä°slâm’dır. Çünkü Ä°slâm evrensel ve kuÅŸatıcı bir bakışla insanın özüne ve ruhuna uygun davranır. Irk duygusu bir milletin ruhunda ancak bu kadar erir, esner ve kendilik kazanır. Hiçbir ırk ötelenmez ve dışlanmaz. Ä°slâm devletlerinin tamamında insanlık özgür iradeleriyle yaÅŸadılar. Müslümanların yaÅŸadığı coÄŸrafyada birlikte oldukları gayri toplulukları kendilerinden bir parça gibi algıladılar. “Gayri” ifadesini kullanırken bile dikkatli olmak durumundayız. Müslümanların egemenliÄŸindeki bir insanlıktan söz ediyoruz.
Günümüz ulusalcı anlayışı kendisi olmaktan çıktı. Irkçı dayatmacı, baskıcı ve öteleyici özelliklere sahip. Cumhuriyet ideolojisinin temel unsurlarından biridir ırk veya ırkçılık.
Bu yapıda görev alanlar veya nöbeti devralanlar öncekilerden farklı davranmıyorlar. Nedense her gelen diğerinin devamı gibi. Farklı ruhlar gibi görünseler de kendilerine belirlenmiş olanın dışına çıkamıyorlar ve bir adım dahi atamıyorlar.
Putlaştırılan imgeler etrafında kendileri var kılıyorlar. Bunları var kılarlarsa ancak kendileri de var olabiliyorlar.
İnsanlığı kucaklayıcılıktan uzak. Hele hele Müslümanların bu kadar dağıldığı, parçalandığı birbirine düşürüldüğü bir zamanda kendilerine dayatılan ile bakıyorlar.
I.Dünya savaşından sonra Araplarla ilgili yaklaşımımız, benzetmelerimiz, ya da onların bakış ve benzetmeleri birbirine hasım edici. “Pis Araplar”, “bizi arkadan vuran Araplar” ve dahası. Araplar açısından sömürgeci nitelememesi bugün içinde geçerli.
Bin yıldan fazla birlikte yaşamış olan Türkler ile Kürtler arasında bugün benzer bir durum söz konusu. Birinden bahsedilse diğerini başına deyim yerindeyse cinler üşüşür.
Güçlü olan devlet ve onun dil sahipleri ise tamamen müsamahasız. Misak-ı Millici anlayış.
Dil sahipleri kendileri de o ruhun bir parçası halindedirler.
Savaş hâli bile olsa insanın insana bakışı insanî olmak durumunda.
Bedir Harbi’nde Müslümanlar savaşı kazandıktan sonra, arkalarını dönüp gitmedi, müşriklerin ölüleri ortada bırakılmadı. Topluca gömüldüler. Onlara leÅŸ muamelesi yapılmadı.
Jakoben laik ve dayatmacı dil ne yazık ki İslâmî duyarlığı ve dikkati olanların da ruhuna işledi. Onlar da putları kavileştirdiler. Irkçılardan daha çok ırkçı, dayatmacı ve tahammülsüz.
Siyasal dil, medya dili en alt katmandaki insanlara kadar sindi. Toplum üzerinde de şiddetli bir baskı oluşuyor.
Bu dil insanı kazanma birlikte olabilmeye sağlama dili değil. Bu dil sevgi dolu bir bakıştan yoksun ve uzak.
Keskin dil, bakış en ağır silâhlardan dana ağır ve etkisi uzun zaman yitmez, belleklerden silinmez.Merhametten yoksun olanlarla nasıl bir dil bağı kurulabilir, onlarla nasıl aynı yöne bakılabilir, nasıl sorunlar giderilebilir? Sorun burada.
Bu millet şair ruhludur. Dili, şiirin niceliklerine ve güzelliklerine sahip oysa. Nefretten çok sevgi dili baskındır. Peygamber aşkı, sevgisi daha çok bu dil ile verilir. Naat, kaside, mevlit, ilahi gibi bu güzellikler dizgesi insanın içinden akan duru bir nehrin güzelliklerini ve duruluğunu taşır. Nasıl olur da bu ruha sahip olan bu millet böyle jakoben ve acımasız bir ruha, bir düşünceye ve inanışa evrildi? Bu millet nasıl oluyor da bu kadar kendi kendine ters düşebildi? O şiir dili yerine pala, balta, kazma gibi en acımasız nesnelerin bir aracısı gibi oldu.
Henüz yorum yapılmamış.