Sosyal Medya

Makale

Abdullah Gül ve risk

Bazı AK Parti milletvekillerinin dediklerine bakılırsa, Abdullah Gül, konforlu alanı terk etmeyip steril yaÅŸayan,  pamuklar içinde el bebek gül bebek büyütülen, hep kavgadan kaçan ve asla risk almayan bir siyasetçi.

13 Mayıs 2000’deki Fazilet Partisi Kongresi’nde, tekfire varan tepkileri ve siyasi kariyerinin bitmesi riskini göze alarak, Millî Görüş hareketinin tartışmasız lideri Necmeddin Erbakan’a raÄŸmen genel baÅŸkanlığa adaylığını koyan, bu hamlesiyle “Yenilikçi Hareket”in ilk büyük çıkışına imza atan ve AK Parti iktidarına giden yolun kilometre taÅŸlarından birini diken Gül’e ne büyük vefasızlık!

Bilmeden mi konuşuyor yoksa hakikati bile isteye mi çarpıtıyor bu dostlarımız?

Bilmeden konuşuyorlarsa öğrensinler, hakikati bile isteye çarpıtıyorlarsa o gayretleri boşa çıksın diye, aşağıdaki hususlara da dikkat çekmek isterim.

***

Birinci AK Parti hükümeti kurulduğunda (18 Kasım 2002), Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasaklıydı. Seçimlere katılamamış, milletvekili seçilememişti. Onun için başbakanlığı geçici olarak Abdullah Gül üstlenmişti. Bununla beraber, Erdoğan, doğal lider olarak, hükümete dışarıdan nüfuz ediyordu tabii.

Irak’ı iÅŸgale hazırlanan ABD’nin Türkiye topraklarını ve hava sahasını kullanmasına ve Türk ordusunun ABD ordusuyla beraber Irak’a girmesine imkân tanımak maksadıyla 25 Åžubat 2003 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki verilmesine iliÅŸkin baÅŸbakanlık tezkeresi", adı üstünde “baÅŸbakanlık tezkeresi”ydi; ne var ki, BaÅŸbakan Gül’ün arzusuyla deÄŸil, ErdoÄŸan’ın ısrarı üzerine meclise sunulmuÅŸtu.

ABD, tezkerenin meclisten geçmesi karşılığında hükümete birkaç milyar dolar vaat ediyordu. ErdoÄŸan’ın temel gerekçesi “Irak’ta masada olmak”tı ama AK Parti milletvekillerini tezkerenin kabulüne ikna etmek için daha ziyade ekonomik ihtiyaçlar üzerinde duruluyor, ‘Enkaz devraldık. Bu parayı almak veya almamak bizim için hayat memat meselesi. Almazsak, enkazın altında kalırız. Ekonomi öyle fena batar ki biz de onunla beraber batarız. AK Parti iktidarı beÅŸiÄŸinde boÄŸulur’ deniyor, tezkerenin reddi halinde memur maaÅŸlarının bile ödenemeyeceÄŸi ileri sürülüyordu. AK Parti’deki tezkere karşıtları ise Irak’ın iÅŸgalinin korkunç bir yıkıma yol açacağına ve oluk oluk masum kanının akıtılacağına dikkat çekerek ‘Bu vebale ortak olamayız!’ diyor, tezkerenin ne pahasına olursa olsun reddini savunuyorlardı.

Resmî tarih yazmaz ama BaÅŸbakan Gül de tezkerenin reddinden yanaydı ve o neticenin alınmasında çok etkili oldu. Aslında resmî tarih de buna ‘dolaylı olarak’ ÅŸahitlik ediyor. Meclisteki tezkere oylamasının arefesinde, AK Parti milletvekillerine “Kararınızı vicdanınızın sesine göre vereceksiniz” diye seslenmiÅŸti Gül. “Tezkereye kabul oyu verin” demeye yanaÅŸmamış, ÅŸartların el verdiÄŸi ölçüdeki bir açıklıkla rezervini belli etmiÅŸti.

BaÅŸbakan Gül’e sunulan bir rapora göre, ABD tarafından vaat edilen yardım olmadan ekonominin kurtarılması gerçekten fevkalade zordu. Gül, zoru seçti. Ä°lkeleri uÄŸruna risk aldı.

Öte yandan, Irak’ı iÅŸgal için sabırsızlanan ABD BaÅŸkanı George W. Bush, “Ya bizimle berabersiniz ya da teröristlerle” diye meydan okuyordu. Ä°ngiltere BaÅŸbakanı Tony Blair de Bush’la beraberdi. Tezkerenin reddi, uluslararası sistemle ciddi bir kapışmayı gerektirebilirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarının ekseriyeti ‘Ä°rticacılar tek baÅŸlarına iktidara geldi’ diye burnundan solarken, “NATO subayları” darbe için fırsat kollarken korkunç bir riskti bu. Gül, bu riskten de korkmadı. (Gül’ü “uluslararası sistemin adamı” yahut “Ä°ngilizlerin adamı” diye yaftalamaya çalışanlar, bu paragrafı bir kere daha okusunlar lütfen.)

Gül’ün o süreçte ErdoÄŸan’la alenen zıtlaÅŸmayı ve ABD ile alenen restleÅŸmeyi tercih etmeyip daha ‘diplomatik’ bir yola tevessül etmesini eleÅŸtirmek isteyen varsa buyursun, ama ErdoÄŸan’a ve dahî uluslararası sisteme raÄŸmen doÄŸru bildiÄŸini yapan Gül için ‘Risk almadı’ demesin kimse.

***

27 Nisan 2007’de Genelkurmay BaÅŸkanlığı, eÅŸi başörtülü olan DışiÅŸleri Bakanı Abdullah Gül’ün cumhurbaÅŸkanı adaylığı münasebetiyle AK Parti iktidarına muhtıra verdi. Bazı AK Parti yöneticilerine göre bu muhtıra karşısında alttan almak gerekiyordu. Gül ise, siyasete karışan askerlere hadlerinin bildirilmesi gerektiÄŸini savunuyor, bu yöndeki eÄŸilimin başını çekiyor, yine ‘Riskse risk!’ diyordu.

Resmî tarih bunu da yazmaz ama bilen bilir ki Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in 28 Nisan 2007’de okuduÄŸu ‘karşı muhtıra’ (“BaÅŸbakanlığa baÄŸlı bir kurum olan Genelkurmay BaÅŸkanlığı’nın herhangi bir konuda Hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik hukuk devlerinde düşünülemez. Genelkurmay BaÅŸkanlığı, Hükümetin emrinde, görevleri anayasa ve ilgili yasalarca tayin edilmiÅŸ bir kurumdur…”), Gül ve ekibi tarafından kaleme alınmıştı. Hatta, Gül’ün tercih ettiÄŸi ve orijinal metinde yer alan bazı sert ifadeler baÅŸbakanlıkta yumuÅŸatılmıştı.

Gül’ün, öyle bir ortamda, üzerindeki “irticacı” yaftasına raÄŸmen cumhurbaÅŸkanı adayı olması, hele hele darbe tehdidine raÄŸmen bundan vazgeçmemesi baÅŸlı başına bir riskti zaten. Konforlu alanı terk edip sistemle açık bir kavgaya girmekten çekinmedi Gül. (Bundan çekinen, askerlerin itiraz etmeyeceÄŸi Vecdi Gönül gibi bir ismin cumhurbaÅŸkanlığı için daha uygun olacağını düşünen bazı AK Parti kurmayları, Gül’ün adaylığına sıcak bakmıyorlardı. Meclisteki AK Parti Grubu’nun iradesi bu yönde olunca kerhen kabul ettiler.)

***

Bu vesileyle, “Türkiye yanarken, Ä°slam dünyası yanarken, insanlık inim inim inlerken sesleri, solukları çıkmayan, en küçük bir aksiyonlarını, tepkilerini görmediÄŸimiz kiÅŸiler”e, 15 Temmuz 2016 gecesi televizyonda canlı yayına baÄŸlanıp darbecilere bağıra çağıra verip veriÅŸtiren ve ABD’nin Kudüs kararına tepki gösteren Gül’ün dahil olmadığını da belirtmek isterim.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.