Sosyal Medya

Makale

İran olayları ve 31 Mart Vakası

Kuşkusuz her bir tarihi olay biriciktir. Hiçbirinin nedeni ve sonucu birbirine benzemez. Çünkü her bir olay kendi özel ve özgül koşullarının ürünü olarak doğar. Ancak bu belirlememiz mikro (bireysel) düzlemde geçerlidir. Makro düzlemde ise olayların seyri arasında benzerlikler tespit edilebilir. Ve galiba tarihçinin işlerinden biri de makro düzlemdeki bu ortak yanları belirleme çabası olmalıdır.

Biz Türkiye’nin son 100 yıllık yakın tarihine baktığımızda muhtelif ayaklanmaların genel ÅŸablonunun veya normunun aynı veya benzer tablolar içinde oluÅŸtuÄŸunu tespit edebiliyoruz.

Dış görünüşleri, toplumsal ve siyasal koÅŸulları itibariyle deÄŸerlendirildiÄŸinde örneÄŸin bir 31 Mart Vakası ile Adnan Menderes’e karşı yapılan darbe arasında bir iliÅŸki görülmeyebilir. Kubilay olayı ile Deniz GezmiÅŸ arasında bir baÄŸlantı kurulamayabilir. Bireysel suikastların her biri kendi özgül koÅŸulları içinde bir başına duruyormuÅŸ duygusunu uyandırabilir.

Ama makro düzlemde bakıldığında onların her biri aynı genel şablonun, yani aynı normun içinde değerlendirilebileceğini görme imkânını veriyor. Tekrar vurgulamalıyız ki her bir olayın kendine özgü koşulları saklı tutulmalıdır ve tutulmaktadır.

Ä°mdi, Sultan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan ve tarihte 31 Mart Vakası olarak yerini alan olayın tam da bu nedenle ve böyle bir bilinçle tertiplenip tertiplenmediÄŸi bu gün bile kesinlik kazanmış deÄŸildir. Rumeli’den Ä°stanbul’a gelen 4. Avcı Taburu neferlerinin Ä°stanbul sokaklarında Abdülhamit Han’a karşı “Åžeriat isterük!!!” avazeleriyle dolaÅŸmasıyla, 1960 yılı 28 Nisanında ve devam eden günlerde Beyazıt Meydanında, Ä°stanbul Caddelerinde “Hürriyet, hürriyet! Kahrolsun diktatörler!” diye baÄŸrışanlar arasında bir benzerlik yok mu?

Gezi olaylarında güya çevreci niyetlerle Gezi Parkı'nı iÅŸgal eden topluluÄŸun birkaç gün içinde “Kahrolsun diktatörler!” güruhuna dönüşmesi ve 1 ay boyunca ortalığı yakıp yıkarak tahrip etmesi, gerçekleÅŸtirilmek istenen maksat açısından 31 Mart'a benzemiyor mu?

Åžimdi Ä°ran’ın çeÅŸitli kentlerinde sözüm ona  “Ekmek! Hürriyet!” diye çığrışan kalabalıkların bu çığrışmaları gide gide asal hedefinden sapıp çığırından çıkmaya baÅŸlamıyor mu? Ekmek talebi iktidar talebine dönüşmedi mi? Gezi olaylarında da aÄŸaç talebi havaalanı ve benzeri bayındırlık hizmetlerini protestoya ve nihai hedefte iktidarı devirme hevesine, hırsına dönüşmemiÅŸ miydi?

Değindiğimiz ve değinmediğimiz benzer olayların her birinin farklı sloganı olabilir, farklı büyüklüklerde de olabilir, ama onların arasındaki ortak noktayı basiret gözüyle değerlendirmek gerekiyor. O gözle bakıldığında zahiren masum gibi görünen olayların her birinin arkasında aynı kuklacının menhus elini görmemek imkân dışı... Hiç yoktan veya minicik bahanelerle ortaya çıkarılan bu fitne fesat ortamı daima o menhus kuklacının parmaklarını işaret ediyor.

Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.