Makale
Kudüs Bize Neyi Anlatır?
Ey Kudüs!
Allah'ın seçtiği toprak ve onun kullarının vatanı!
Senin duvarlarından dünya, dünya oldu.
Ey Kudüs! Sana doğru inen çiğ taneleri bütün hastalıklara şifası.
Çünkü geldiği yer, Cennetin bahçeleri."
Hz. Muhammed (as)
Denir ki Nuh’un Gemisi tufan sonrasında duraÄŸanlaÅŸan deryada gezinir iken gemiden havalanan bir güvercin ufukta kayboldu. Bir süre sonra aÄŸzında bir zeytin dalıyla gelip Nuh’un omzuna kondu. Yüzlerce yılın yorgunluÄŸuyla bu ulu Peygamber ve yanındakiler uzakta bir kara parçasının olduÄŸunu böyle anlamışlardı. Esenlikle oraya doÄŸru devam ettiler ve kutsanmış topraklara yani Kudüs’e ulaÅŸtılar. O gün bugündür aÄŸzında zeytin dalı güvercin figürü insanlık için barış ve esenliÄŸin simgesi oldu.
Nice Peygamberler ile birlikte yüzyıllar geçti. Son Nebi'yi müjdeleyecek olan Hz. Ä°sa da yine Kudüs'te bir baÅŸka zeytin dalının altında ihanete uÄŸradı. Bugün Zeytindağı'nın aÅŸağı tarafında Milletler Kilisesi olarak bilinen bölgede yer alan Getsemani Bahçesi'nde Ä°sa Peygamber, Yahuda tarafından ihbar edildi. Yahuda Roma askerleri ile bahçeye girmeden önce şöyle demiÅŸti: “ben kimi öpersem bilin ki Ä°sa odur.” Zeytin aÄŸaçlarının arasından ilerlediler. Ä°leride yaprak gölgelerinin altında bir kaç havarisi ile birlikte Ä°sa'yı buldular. Yahuda Nebi'nin yanına yaklaÅŸtı ve 'selam öğretmenim' diyerek onu omzundan öptü. Onun bu hareketi ile birlikte Roma askerleri ellerinde meÅŸaleler ile bölgeyi abluka altına aldılar. Bunun üzerine Ä°sa, Yahuda'ya dönerek şöyle dedi; “Ä°nsanoÄŸlunu bir öpücükle mi ele veriyorsun?” Kendine ihanet edene yalnızca bu cümleyi kurdu. Yine yüzyıllar sonra bir ÅŸair, Ä°smet Özel, 'Of Not Being A Jew' adlı ÅŸiirinde “Yahudi/ deÄŸilsem bile/ bende Yahudalık da mı yok-/ Kimi öptüm de kurtuldu çarmıha çakılmaktan?” diyerek bu olayı mısralaÅŸtıracaktı.
İnsanlık tarihinin en eski şehirlerinden birine şahitlik etmek. Yeryüzünde Tevhid merkezi olarak bilinen, bir çok peygamberin dokunduğu ya da işaret ettiği bir belde. Hz. Âdem'in yeryüzü serüveni buradan başlar. Kâbe'den sonra ikinci mabedin (Mescid'-i Aksa) burada kurulduğu rivayet edilir. Bu topraklar, Hz. İbrahim'in yurt edindiği, oğulları Hz. İsmail ve Hz. İshak'ın doğduğu yerler. Tarih sürecini etkileyen Sara'nın Hacer'e kıskançlığı sonucu, Hacer ve Hz. İsmail'in Mekke'ye hicreti... Hz. Yakup ve oğlu Hz. Yusuf''un öyküsü burada doğdu. Hz. Musa, gelemediği halde kentin geleceğini derinden etkiledi. Hz. Davud sapanla devirdiği tek gözlü dev Golliath (Callut) savaşı burada gerçekleşti. Hz. Davud ve Hz. Süleyman'ın Krallığı burada kuruldu. Hz. Süleyman mabedi, Saba Melikesi Belkıs ve öyküsü yine burada yaşandığı anlatılır. Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın bu bölgenin Beytüllahim, Nazaret, Eriha ve Kudüs'te olduğu gibi her yerinde bir izi vardır. Hz İsa, son kez Zeytindağı'ndan bu şehre elemli bir bakışla baktı. Mekke'den Kudüs'e Cebrail'in refakatinde gelen, Mescid'ül Aksa'dan Kubbetül Sahra'ya yürüyen, oradan göklere ulaşan ve Allah'ın huzuruna çıkan Hz. Peygamber'in, görüşmeden önceki son ve görüşmeden sonraki ilk anları bu şehirde yaşandı. Ve Kudüs ilk kıblemiz olarak tarihe geçti.
Yüzyılllar boyunca insanlık Kudüs’e o denli dikkat kesildi ki, tarihi boyunca biri Babiller diÄŸeri Romalılar tarafından olmak üzere iki kez yok edildi. 23 defa iÅŸgale, 52 kez saldırıya uÄŸradı ve 44 defa ele geçirilip tekrar kurtarıldı. Öyle ki Yahudi ve Hıristiyan ilahiyatında yeryüzünde 'Cennetin Krallığı'nın kurulacağı yer olarak iÅŸaretlendi. Ve elbette ki barış ve sükûnet halini yalnızca Müslümanların elinde iken koruyabildi. Hz Ömer'in kenti fethetmesinden sonraki tarihlerde bu barışın sürekli hale getirilmesindeki en önemli unsur Türkler oldu. Selçuklulardan baÅŸlayarak Türkler, bu aziz kent üzerine adeta titrediler. Åžehrin Haçlı istilasına uÄŸradığı dönemlerde yeni Müslüman olmuÅŸ birçok Türk boyu, Kudüs'ün kurtarılmasını kendileri için ilk vazife bildi. Sonra Osmanlılar geldi. Kayı Boyu’nun bu derviÅŸan topluluÄŸu Kudüs baÅŸta olmak üzere Peygamber soluÄŸunun dokunduÄŸu her beldeye hizmetkâr oldular. Evliya Çelebi'nin tutmuÅŸ olduÄŸu notlarda bunu daha bariz görebiliriz. O şöyle der; “Mescid-i Aksa'ya 800 kiÅŸi hizmet etmektedir. Burada dört mezhebin birer imamı ve hatibi bulunur. Elli müezzin görev yapmaktadır.” Öyle ki en zor zamanlarında bile Kudüs'ten gelen her çaÄŸrıya cevap verdiler. 1516 yılından 1917'ye kadar tamı tamına 401 yıl 3 ay 6 gün bu kutsal topraklarda Osmanlı'nın esenlik bayrağı dalgalandı. Bu tarihi seyir bize ÅŸunu öğretti: Mekke ve Medine Müslümanların kalbi; Kudüs ise aklı idi.
Bundan yüz sene önce 9 Aralık 1917'de Osmanlı Ordusu'nun çekilmesiyle Ä°ngiliz iÅŸgal kuvvetleri ÅŸehre girdi. Osmanlı kuvvetlerinin bir ÅŸehir savaşı yapma hazırlığı olduÄŸu halde bu kutsal kent tahrip olmasın diye böyle bir yola baÅŸvurulmadığı bilinmektedir. Mısır'dan da sorumlu olan Ä°ngiliz komutan Allenby'in Kudüs'e girdiÄŸinde ilk söylediÄŸi cümle manidardı; “Bu gün haçlı Seferleri sona ermiÅŸtir.” Bizim için ise yeni bir Haçlı istilasının baÅŸladığı bir tarihti 1917.
1900 yıllarında Haçlı önderliÄŸini üstlenmiÅŸ olan Ä°ngiltere'nin Filistin topraklarını ele geçirdikten sonra iÅŸletmiÅŸ olduÄŸu baÅŸka bir süreç bu günün sorunlarının baÅŸlangıcını oluÅŸturur. Dönemin Ä°ngiliz DışiÅŸleri Bakanı Arthur James Balfour, Siyonist liderlerden Lord Rothschild’e 2 Kasım 1917’de gönderdiÄŸi bir mektupla Filistin’de bir Yahudi Devleti varlığının sonuna kadar destekleneceÄŸini belirtir. Bundan sonra Ä°ngiliz mandası altındaki bölge yoÄŸun Yahudi göçlerine maruz kalacaktı. II. Dünya Savaşı sonucunda ise 1948’de resmen Ä°srail Devleti resmen kurulur. Ä°deolojisini Siyonizm'den alan bu organizasyon Müslümanlar nezdinde her zaman gayr-ı meÅŸru olarak görülecektedir. Lakin Kudüs baÅŸta olmak üzere Filistin topraklarını iÅŸgal eden Siyonist aklı gereÄŸi gibi tanımadan hiç bir sorunun cevabı tam olarak bulunamaz.
Yahudilerin Kudüs’ten Romalılar tarafından çıkarılması ikibin yıllık bir sürgün hayatını da beraberinde getirir. Dünyanın dört bir yanına dağılan bu topluluk gittikleri çoÄŸu yerde toplumdışı kabul edildiler. Sürekli aÅŸağılandılar. Ä°spanya’da toplu kıyıma uÄŸradılar. Avrupa’da kendilerine ait gettoların dışına çıkmaları yasaklandı. Rusya’da pogrom uygulamaları ile baskı altında tutuldular. Yalnızca Ä°slam beldelerinde insanca yaÅŸam imkânları oldu. Yüzyıllar boyu yaÅŸadıkları sürgünde tek bir ÅŸey umutları oldu; bir gün mutlaka Kudüs’te buluÅŸmak. Öyle ki tarihte Hz Musa önderliÄŸinde Mısır esaretinden kurtuluÅŸlarını her yıl kutladıkları Hamursuz Bayramı’nda ÅŸu sözü sürekli tekrarladılar: “Bugün Mısır’da köleyiz, seneye Ä°srail topraklarında hür insanlar olacağız”. Hatta her Yahudi düğün merasiminde damat Kudüs’ün yıkılışını sembolize eden bir bardak kırar ve en mutlu gününde bile Kudüs’ü unutmadığını tekrarlar. Bütün maddi ve manevi kaynaklarını iki bin yıl boyunca tek bir hedef için biriktirmiÅŸ bir topluluk bu. Öyle ki okula giden her Yahudi çocuÄŸunun ezberi ÅŸu cümlelerle baÅŸlar; “Ey Kudüs, seni unutursam, saÄŸ elim kurusun. Kudüs’ü en büyük sevincimden üstün tutmazsam, dilim damağıma yapışsın!”
Siyonist idealin belki de ilk nüvesi Osmanlı topraklarında yaÅŸayan ve ihtida ettiÄŸi söylenen Sabetay Sevi’nin çalışmalarıdır. Ana vatana dönme ideali de diyeceÄŸimiz bu hareket, bir hukukçu ve gazeteci olan Teodorl Herz ile birlikte siyasi bir boyut kazanır. Bu gün Ä°srail Devleti’ni kuran ideoloji olmanın ötesinde daha geniÅŸ bir etki gücüne sahip olan Siyonizm bilinmeden gerek coÄŸrafyamızda gerekse dünyada olup biteni anlamak mümkün deÄŸildir. Hedefleri için kullanabileceÄŸi her deÄŸeri, dini ve ideolojiyi uygun yol ve yöntemlerle kullanarak yolunda ilerleyen bir akıl olan Siyonizm küresel ölçekte evanjelizm ile bütünleÅŸerek bir dünya hâkimiyetini –kendi deyimleri ile cennetin krallığını- kurma çabasındadır. Ki bu gün bu amacı büyük ölçüde gerçekleÅŸtirdiÄŸi görülür. Dünya çapında faaliyet yürüten küresel ÅŸirketler kanalıyla alışkanlıkları, duyguları ve refleksleri aynileÅŸen tek tip insan üretme baÄŸlamında bir hayli ilerleme kaydedilmiÅŸ olması özellikle Ä°slam Dünyası açısından üzerinde durulması gereken en önemli konudur.
Yahudiler için YeruÅŸalayım, Hıristiyanlar için Jerusalem, Müslümanlar için Kudüs, iki bin yıldan beri Tevhid’in merkezidir. Bu ÅŸehrin diÄŸer adı ise Medinetüsselam, yani ‘Barış Åžehri' olarak kayıtlara geçmiÅŸtir. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte OrtadoÄŸu’yu ÅŸekillendiren emperyalist iradenin eski Osmanlı topraklarında kurduÄŸu yeni düzen, Ä°srail olarak kurgulanmış bir yapının saÄŸlıklı ÅŸekilde idame ettirilmesi çerçevesinde ÅŸekillenmiÅŸti. Arap halkları arasında sonu gelmez çatışmalar, kendisini modern dünyanın süreÄŸi olarak gören Ä°srail’in rahat bırakılmasına yol açmaktaydı. Yurtları iÅŸgal edilerek, buradan çıkarılan Filistinliler için ise yıllarca süren ihanetlerin tarihini barındırıyor. Kendilerine daha çok toprak verilmesi karşılığında Filistin halkını oyalayan Arap aÅŸiret liderleri oyuna getirildiklerini anladıklarında iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸti. Ä°radesi sömürgecilerin ellerinde olan Arap devletleri ile yapılan her anlaÅŸma doÄŸal olarak Ä°srail’in hanesine kazanç olarak yazılmaktadır.
Bu gün OrtadoÄŸu özelinde oluÅŸturulmaya çalışılan yeni devlet ve toprak düzeni, içinde ülkemizin de yer aldığı coÄŸrafyaların yeniden tanzim edilmesini içeriyor. Bölgemizde sürmekte olan kaos, sadece Kudüs’ü iÅŸgal altında tutan ve Filistin’de gayri meÅŸru yerleÅŸim merkezleri kurmaya devam eden Ä°srail’in iÅŸine yarıyor. Müslümanların birbirlerine karşı etnik ve mezhepler üzerinden geliÅŸtirdikleri husumet, kullandıkları ayrıştırıcı dil bir Siyonist projesi olarak yürürlükte kaldığı sürece Ä°srail’in tedirgin olmasına gerek yok. Güneyini Etiyopya’dan kopardığı Eritre ile güvence altına alan bu Siyonist yapı, kuzeyde Irak ve Suriye’nin parçalanması ile Kürdistan adı altında baÅŸka bir güvenlik bölgesine kavuÅŸmakta. Bir tarihi ve turistik mekan olmasının ötesinde Kudüs, çağın ÅŸahitleri olarak bizlere olmakta olanların arka planını feraset ve basiretle görmemizi saÄŸlamıyorsa yeniden düşünmemiz gerekiyor. Yeniden düşünmemiz ve yeniden baÅŸlamamız için Sezai Karakoç'un Alın Yazısı Saati’nde ifade ettiÄŸi; “Kudüs, bir aÅŸk, bir sevda ve bir tutkudur. Kudüs'süz gün olmaz.” cümlesini hayatımızın merkezine almamız gerekiyor.
Henüz yorum yapılmamış.