Sosyal Medya

Makale

MedenileÅŸme(me)k mi?

Medeniyet kavramı etrafında ÅŸekillenen tartışmalar en son ÅŸeklini Batı’da almıştır. Batılı düşünürlerin gözünde DoÄŸu’nun “nesne” haline dönüşmesiyle birlikte, medeniyet kavramının istinadı da deÄŸiÅŸime uÄŸradı. Artık medeniyet kavramı dünyada yaÅŸayan halkları derecelendirmek ve deÄŸerlendirmek için esas “ölçü birimine” dönüşüverdi. Medeni olan ve olmayan halklar dilemması arasında az medeni olan ve medeni olmaya aday gibi yeni kategoriler ortaya çıktı. Bu ÅŸekilde deÄŸerlendirmeden önceki dönemde böyle bir ölçü birimi mevcut deÄŸildi. Mamafih, baÅŸka bir deÄŸerlendirme ÅŸekli bilinmekteydi. Sözünü ettiÄŸimiz ölçü birimi mahiyeti gereÄŸince “dikeydi”. Bu sebeple ölçü vahidini geliÅŸtiren biz deÄŸildik, biz dâhil her kesi deÄŸerlendirecek mahiyette “aynaydı”. Batı dünyasında ortaya çıkan ölçü birimiyse bizim kullandığımız ölçü biriminden farklıydı. Zira Batı’nın ölçü birimi, insanlar tarafından oluÅŸturulmuÅŸ ve bundan dolayı “yataydı”.

Elimizde olan aynayı karşımızda olan, biz’den olmayanın zihniyetini, hal ve davranışlarını deÄŸerlendirmek için kullanıyor, derecelendirme için kesin yargı vermekten çekinirdik. Zira inanışımız gereÄŸi, biz’den olmayan her ben, biz’den olmaya potansiyel adaydı. Çünkü ölçü birimimiz dikeydi ve bu bizi hassas ruhlu insanlar kılıyordu. Bizim ölçü birimimiz muhakeme deÄŸil, kalp kazanma usulü gereÄŸince kullanılıyordu. Bu ölçü birimini bize sunan da kalp kazanma hedefiyle yaÅŸamıştı…

Ä°lk önce sahip olduÄŸumuz ölçü birimini eleÅŸtirmeye, akabinde reddetmeye baÅŸladık. Bütün yenilgilerimizi ölçü birimimizin de sudur ettiÄŸi metinle iliÅŸkilendirdik. Bazen gamla bazen zevkle yeni ölçü birimini ve ait olduÄŸu paradigmayı ithal etmeye baÅŸladık. Amacımız bir an evvel medenî olmaktı. Ä°ÅŸin ilginç tarafı neyin medeniyet neyin medenîleÅŸmek olduÄŸunu müzakere mevzusu bile etmedik. Hiçbir ÅŸekilde medenî de olamadık. Çünkü medenî olmanın ne anlamaya geldiÄŸini batılılar da çözmüş deÄŸillerdi. Post modern döneme kadar “ölçü birimi yataysa orada mükemmellik aramamalıyız” tezini seslendiren bile olmadı. Evet, post modern dönem diye adlandırılan dönemin fikir adamlarının düşüncelerine mevzu edindikleri meseleler de bizimle ilgili deÄŸil, kendileriyle ilgiliydi. Geldikleri neticeyi ÅŸu ÅŸekilde ifade edebiliriz: Medenî olma ölçüsü zamana ve mekâna göre deÄŸiÅŸiklik gösterebilir, medenî olmanın kesin ölçüleri yoktur.

Peki, biz bu müzakere edilen mevzuların neresindeyiz? Ve yahut biz yeni medeniyet ölçüsüne göre hangi noktadayız? Medeniyetsiz miyiz, az medeniyetli miyiz, medenî olmaya aday mıyız yoksa medenî miyiz? Bu soruların cevaplarından daha çok ehemmiyet arz ettiÄŸini düşüncesindeyim. Zira hangi ÅŸartlar oluÅŸmuÅŸ ki biz böyle sorular sorabiliyoruz? sorusu ciddi anlamda dert edinmeye deÄŸer.  

Batı dünyasının varoluÅŸ ilkesi öteki fikri üzerinden ÅŸekillenmiÅŸ ve ÅŸekillenmeye de devam etmektedir. Öteki unsuru Batılının gözünde sadece ben olmayan deÄŸil hem de düşmandır. Düşmanın varlığı, tek fikir etrafında birleÅŸmenin en esas yoludur. Batılının gözünde öteki, dikey metne sahip biz olduk. Batılı için beslenme yeri evvel yaÅŸamış bizlerdi. Bu beslenmenin sömürgecilikle birlikte mahiyet deÄŸiÅŸtirdiÄŸi kesindir. Her ne kadar kendi irademizle yatay ölçü birimine meyletmiÅŸ olsak da, bu ölçü biriminin zorla bize “satıldığını” da söyleyebiliriz. Medenî olmanın ne anlama geldiÄŸini müzakere etmeden yeni ölçü birimini ithal ettiÄŸimiz için, medenî olup olmadığımıza karar veremiyoruz. Bunun sebebi yatay ölçü biriminin sahibinin Batılı olması ve her dönemde medenî olmanın ölçülerini keyfî ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirmesidir.

Batılıların öteki unsurunu devreye dâhil ederek, var oluÅŸlarını sürdürdüklerine iÅŸaret etmiÅŸtik. Ä°nÅŸa olunmuÅŸ öteki unsuru bir zamanlar bizdik, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Batılının öteki unsuru biz deÄŸil, Batılının üvey çocuÄŸu Komünist Ä°ttifak oldu. Bundan 20-25 yıl önce, Komünist Ä°ttifak’ın tarihe mal olmasıyla birlikte, Batılı ötekisiz kaldı. Batılı için ötekisiz kalmak, sonun baÅŸlangıcı olabilirdi belki de “dünyasının da sonu olabilirdi”. EÄŸer Cervantes’in Don KiÅŸot eserinin anakronik ÅŸekilde okursak, Batılının Don KiÅŸot’un ta kendisi olduÄŸunu görebiliriz. Don KiÅŸot her ne kadar hayalî varlığa karşı savaşıyor -bunu komik bulmuÅŸ olsak da- olsa da onu hayatta tutan tek unsur bu muammalı mücadeleydi. O bu muammalı mücadeleden ilham alıyor, hatalarını kendinden deÄŸil, hayalî düşmanından görür ve mevcudiyetini sürdürüyordu. He bu arada muhteÅŸem bir dünya da inÅŸa etmemiÅŸ deÄŸildi. Evet, Batılı bir Don KiÅŸot’tur. Don KiÅŸot olduÄŸuna göre, medeniyetler çatışması tezine daha çok üstünlük verdi. Dünya Ticaret Merkezi’nin başına gelen olay, orada çalışanların ailelerinin musibeti, Batılınınsa “yoÄŸun bakımdan” kurtulması oldu. Yeni öteki, çöllerde yaÅŸayan, Batının silahıyla silahlanmış 3-5 bedevî deÄŸil, dikey metne sahip olanların torunlarıydı. Ä°ÅŸin ilginç tarafı ÅŸu ki, bu torunlar bir zamanlar dedelerinin dikey metne tabi olarak dünyaya hâkim olduklarını tam olarak hatırlamıyorlardı.

MedenileÅŸme(me)k mi? Bu sorunun cevabını okuyucularımıza havale ederek, bir noktaya iÅŸaret ederek yazımızı yekûnlaÅŸtıralım. Her sorunun bir cevabı olmakla birlikte, bazı soruların soru olarak kalması, endiÅŸe halinin ortaya çıkmasına sebep oluyor. EndiÅŸeli olmak, dikey ölçü birimine sahip olan insanların ruh haliydi. Sorumuza tekrar geri dönmüş olursak: MedenileÅŸme(me)k mi? 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.