Makale
Bilinç Körelmesi
Bir milletin varlığı, canlılığı, eylem hâlinde oluşu belli bir duyarlık üzerine olunca kendini belli ediyor. Duyarlılık, incelik, çaba ve emek birbiriyle koşut. Yaşanmakta olan önemli olaylar ve durumlar karşısında insanların, kimi çevrelerin devinimsizliği, umursamazlığı gözden kaçmıyor. Belli topluluklar kendilerince bir yorumda bile bulunmadan sessizliği ve tepkisizliği tercih ediyorlar. Sanki çevrelerinde hiçbir şey olmuyor, sanki onlar farklı bir dünyadadırlar, dünya hayatı süt liman gibi. En kritik zamanlarda bile bu oldukça belirgin.
Yaşadığımız şu coğrafyada çember giderek daralıyor, giderek tehlike kapıya dayanıyor. Söz konusu kesimler hiçbir şey olmuyormuşçasına yaşamaya bakıyorlar. Buna sağırlık mı desek, körlük mü, dahası ihanet mi desek. Hemen hepsinin etkisi var.
Günübirlik yaşamak belki de kendi kozasında küçük bir dünya için çabalayanlar için bir tercih olabilir. Bu bir tercihsizlik, bir sıradanlık ve hatta bir ihanet. Müslümanlar varlık bilinçlerini oluşturmadıkça, şu zamanda var olunamaz, ayakta kalınamaz.
Medeniyet bilinci, tarih, din, kültür, yaşama bilinci bütündür. Hayatın hemen her alanında dikkat gerektirir. Küçük sapmalar, yanlışlar, ödünler insanı bambaşka sonuçlara götürür. İpin ucu kaçmayıversin, gittikçe gidiyor. Bu, sadece teknik olarak değil hemen her alan için geçerli.
Eylemler kişi ve çevre odaklı olunca büyük düşünüş alanı daralıyor. Herkes kendi kozasını önemsiyor. Onun dışında neler olup bittiğini çok da umursamıyor. Oysa bütüncül bakış ve yönelimler kitleleri veya toplumları güçlü kılar. Büyük düşünüş ve oluşlar karşı hamleleri duraksatır, zayıflatır, geri çekilmeye neden olur.
Emperyalizme karşı olan her eylem bizimdir, bizi ilgilendirir. Kudüs işgalinde dikkatimizi çeken şu; kimi cemaatler hiç tınmıyorlar. Kör kuyularında yaşamaya bakıyorlar. Kendilerince maneviymiş gibi bir takım toplantılar düzenliyorlar, etkinlikler yapıyorlar bir araya geliyorlar. Kermesler düzenliyor eğleniyorlar, bol gülüşlü, muhabbetli ve hararetli.
Marjinal ve sol veya karış tarafta olan kimi partiler, dernekler, örgütler Filistin’e destek için, emperyalizm karşıtı eylemlerde bulunuyor. Bunlar karşı tarafın insanıdır diye polis ve devlet baskısına uÄŸruyorlar. Ä°simlerini elbette anabiliriz. Onların isimlerini anarsak o zaman bu tarafın o cemaatlerin ve toplulukların adlarını da anmamız gerekir. Aslında güvenlik güçleri ÅŸu uyuÅŸuk cemaat ve topluluklara baskın düzenlenmeli, bu tür toplantılarını dağıtmalı. Amacımız karmaÅŸa çıkarmak deÄŸil. Bölgemiz sorunlarına kimlerin duyarlı olduÄŸu kimlerin olmadığı gerçeÄŸini vurgulamak. Demek ki karşıt diye bilinen topluluklarla ortak yanımız var, buluÅŸabileceÄŸimiz duyarlıklar var. Ne yazık ki bizim tarafta gibi olan, kaytan bıyıklı, kıran tuvaletlilerin kermesli bol yiyiÅŸliler ile ortak duyarlıklarımız çok zayıfmış. Åžu anlaşılıyor ki onların hiçbir dertleri, sorunları yokmuÅŸ. Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksa onları çok da ilgilendirmiyormuÅŸ.
Benzer oluşlar yakın zamanda çok yoğun yaşadık. Nerelere sürüklenildiği ortada. Emperyalizmin en çok sevdiği, hoşlandığı da bu kesimler. İster onlarla işbirliği içinde olsun ister olmasın, onların işini en çok onlar kolaylaştırır. Umursamazlıkları, ilgisizlikleri, sessizlikleri emperyalizmin işini kolaylaştırır.
Bizi dört bir yandan kuşatan giderek üstümüze gelen bu tehlikeyi umursamak önemli. Kim olursa olsun bu anlamda birliktelikler ayakta durmamızı sağlar. Oyun kurucuların oyununu bozmak, kendi oyunumuzu oynamak ve kendimiz gibi olmak sorumluluğuz.
Büyük medeniyetimizin dirilişini sağlayacak adımlar hamleler için çok çaba gerekiyor. Elbette küçük topluluklar ile başarılması zordur. Ancak küçük bir çekirdekten başlar giderek büyür, büyük bir hamleye dönüşür. Kendi içimizdeki sorunlar bizi ilgilendirir. Birlikte yaşamayı göze alanlar, bu sorunların üstesinden öyle ya da böyle gelirler. Önemli olan; din, tarih, medeniyet, kültür, düşünce, sanat, edebiyat, siyasa duyarlığı ve varoluş bilincidir.
kaynak: Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.