Sosyal Medya

Makale

Düşmana muhtaç olmayacağız

Düşmana muhtaç olmak en tehlikeli zaaftır; hele de ihtiyaç savunma ile ilgili olur, maddi ve manevi varlığımızı koruyabilmemiz için düşmanın insafına kalmış bulunursak.

“Düşman” kavramını açmamız gerekiyor.

Düşman iki çeÅŸittir; potansiyel (bi’l-kuvve) düşman, fiilen (bi’l-fiil) düşman.

Potansiyel düşman olma durumu vakıa ve mantık olarak, baÅŸka dine mensup olanlardan veya kendileri bir dine mensup olmasalar da genel olarak dinlere ve dindarlara veyahut özel olarak Ä°slâm’a ve Müslümanlara düşman olanlardan beklenir. Bu çeÅŸit düşmanlık, aynı dine mensup oldukları halde dünyalık menfaatleri ve kapıldığı ideolojiler dinlerinin önüne geçmiÅŸ bulunan gruplardan da beklenebilir. Ä°slâm ülkeleri arasındaki kahredici bölünmeler ve çatışmalar bu ikinci çeÅŸidin acı örnekleridir.

Fiilî düşman ise ya silah kullanarak veya başka araçlarla ülkeye ve millete saldırandır.

Bu tabloyu Türkiye’ye uyguladığımız zaman hem sözde Ä°slâm ülkeleri arasında, hem de dinli-dinsiz ötekiler arasında düşmanın iki çeÅŸidinin de bolca mevcut olduÄŸunu görüyoruz.

Peki, niçin düşmanlar?

Sözde Ä°slâm ülkelerinden bize düşman olanların zorba yöneticileri sırtlarını ötekilere (Müslüman olmayan düşman ülkelere) dayamış durumda olduklarından onları da Müslüman olmayan düşmanlar safında görmek gerekiyor. Suûdilerin başını çektiÄŸi yeni beÅŸli oluÅŸumda bunu açıkça görüyoruz: ABD söylüyor, telkin ediyor, emrediyor onlar yapıyorlar. Bu düşmanlığın sebebi aynı zamanda milletimizin geçmiÅŸine dayanıyor. Saltanat içinde olsa da hilâfet bizde olduÄŸu zamanlarda biz, ümmeti olabildiÄŸince bir arada tutuyor, öteki Ä°slâm düşmanı ve sömürgeci ülkelere karşı koruyorduk. Osmanlı’nın halkı, memurları ve askerleri bir ırka deÄŸil, ümmete mensup idiler, taneleri bir arada tutan ip “Allah’ın Ä°pi” yani Ä°slâm idi. Yüzlerce proje ile asırlarca çabaladıktan sonra ne yazık ki, içeriden iÅŸbirlikçilerinin de yardımı ile Osmanlı’yı bitirdiler. Ama biten devlet idi, halk ise büyük maddi ve manevi kayıplar vermiÅŸ olsa da Osmanlı’nın çocukları ve torunları idi. Önce savaÅŸlar, sonra iÅŸbirlikçi cebri deÄŸiÅŸtirme süreçleri halkı sersemletti, sonra dünyanın gidiÅŸi de müsait hale geldiÄŸi için demokrasi sayesinde iradelerini, halka raÄŸmen halkı idare edenlere karşı koydular ve maziden devraldıkları deÄŸerlere saygı gösterenleri iÅŸbaşına getirmeye baÅŸladılar; derken önce hazırlayıcı siyasi ve kültürel çalışmalar oldu, bunların meyvesi olarak da siyaset alanında bir R. Tayyip ErdoÄŸan ve kadrosu ortaya çıktı. Bu kadro:

Ãœmmeti unutan, bir baÅŸka medeniyeti taklit eden, milleti zorla deÄŸiÅŸtirmeye kalkışan siyasetçilere ve toplum mühendislerine “Dur” dedi:

 “Ecdadım bu ümmete vaktiyle sahip çıkmış, Haremeyn’in hadimi olmuÅŸtu, ben de o ecdadın torunuyum” dedi;

 “Dini donu ne olursa olsun kimseye zulmedilemez, biz zalimlere karşı mazlumların yanındayız” dedi;

“Kuvvetinize dayanarak asırlarca zayıfları sömürdünüz, servet ve refahınızı mazlumlardan çaldığınız ve gasp ettiÄŸiniz servetlere borçlusunuz, çizdiÄŸiniz yapay sınırlarla parçaladığınız ümmeti birleÅŸtireceÄŸiz, artık yeter, dünya beÅŸten ibaret deÄŸildir” dedi;

“OrtadoÄŸu’yu kendi menfaatinize ve Ä°srail’in güvenliÄŸine uygun hale getirmek için bölüyor, parçalıyor, savaÅŸtırıyor ve yönetiyorsunuz, buna dur demenin zamanı geldi” dedi.

 Daha neler dediler ve neler yaptılar.

Ezeli düşmanların bu söylenen ve yapılanlara tahammül etmesi beklenemezdi; hepsi bir araya geldiler, gafil ve hain sözde Müslümanlarla da iÅŸbirliÄŸi yaptılar, bu kadroyu ve başında da R. Tayyip ErdoÄŸan’ı yok etmek için plan üstüne plan yapıyorlar, her çeÅŸit fitne, fesat ve tahribat araçlarını kullanarak üzerimize geliyorlar.

İçimizdeki gafiller, ağaçlara takılıp kalıyor, şurasından burasından tutuşturulan ormanımıza yönelik tehlikeyi göremiyorlar.

Bir de -sözde içimizde olan-  çıkarcı/teslimiyetçi dış politika uzmanları var: Onlara sorarsanız bize düşen, iri devletlerin dümen suyuna tabi olmak, aldıklarına ses çıkarmamak, verdikleri kırıntılarla (horoz ÅŸekerleri ile) yetinmek; ümmetti, Ä°slâm’dı, zulümdü… bu gibi apolitik sözlerden ve çıkışlardan uzak durmaktır. Bu zavallılar düşünemiyorlar ki, din ve ahlâk yerine koydukları çıkarlarını da bu yoldan elde edemeyecekler ve sonunda hüsrana uÄŸrayacaklardır.

Ey millet! Hâlâ uyanmanın vakti gelmedi mi?!

kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.