Makale
Bana öğretmenini söyle
Millet ve devlet olarak öğretmene davranış biçimimiz bir sürü açmazları içinde barındırıyor. Sevmediğimiz halde seviyor gibi davranıyoruz. Güvenmediğimiz halde güveniyormuş gibi anlam yüklüyoruz.
Sözüne saygı duyduğumuzu söylüyor, öte yandan söz hakkı vermiyoruz. Eğitimde bile öğretmenin belirleyiciliği yok.
Anlayışlı davranıyor gibi yapıyor, fakat ufacık bir hatasında veli olarak karşısında dikiliyor, eÄŸitimin tüm problemlerinin acısını onlardan çıkarıyoruz. ‘Öğretmenlik kutsaldır’ diye her fırsatta ve her nutukta söyleyip duruyor, lakin kutsal iÅŸlerle uÄŸraÅŸanlara yakışır ÅŸekilde onlara davranmıyoruz.
Gerçekten öğretmenin kutsal olduğuna inanmış olsaydık, çocuğumuzu öğretmen yapmak için birbirimizi ezerdik. Dahası, öğretmenliğin kutsal olduğunu her fırsatta söylerken samimi olsaydık eğitim fakültelerinin puanı tavan yapardı.
Amirleri tarafından azarlanan, küçük görülen bir kutsal yaratık gördünüz mü hiç siz?
Yoksulluğa mahkûm edilen kaç kutsal varlık var? 24 Kasım Öğretmenler Günü öğretmenin dışında herkesin konuştuğu bir gün.
Kafası dolu, akbili boÅŸ, cüzdanı tenha, aklı bir karış karada… Bu memlekette eÄŸitim problemi önce öğretmende dersi anlamamakla baÅŸladı. Ardından derste öğretmeni anlamamakla sürüp bugüne kadar geldi.
Bütün bir millet olarak öğretmeni anlamamak üzere birleştik. Yerine yanlış anlamayı seçtik. Yanlış anladığımız bir insanı doğru bir şekilde anmayı, daha doğrusu anlamayı keşke bir becerebilseydik.
Öğretmen kendini yetiÅŸtirmiyormuÅŸ, derse geç giriyormuÅŸ, google ’dan rahat elde edilebilecek bilgilerin ötesine geçemiyormuÅŸ… Ä°yi de öğretmeni de yetiÅŸtiren yine bir öğretmen, yine onu da baÅŸka bir öğretmen yetiÅŸtiriyor…
Diyelim ki derse geç giriyor öğretmen, buna gerekçe olarak ‘pekâlâ 40 dakika öğrenciye çok fazla geliyor, bu vakti biraz öğrenciye uyarlamak için ağırdan alıyorum’ dese ne diyebiliriz? Hem Bakan da ders saatlerinin kısaltılacağını söylemedi mi? Öğrenme heyecan oluÅŸturmalı ki öğretmen saygınlık görsün. Öğrenci öğrendiÄŸi ÅŸey ile ne yapacağını bilmiyor. Ä°yi ki sınavlar var. Ya sınavlar olmasaydı öğrenci öğrendiÄŸi ÅŸeyi ne yapacağı konusunda boÅŸluÄŸa düşerdi.
Öğretmen mi? O şimdilerde bir talebe. Daha açık bir ifadeyle: Öğrencilerinin öğrenmesini talep eden-isteyen-kişi.
SABAH NAMAZINDAN SONRA OKUNACAK ÅžAÄ°R
Cengizhan Orakçı tantanasız bir şair.
Åžimdi kalkıp ‘tantanalı ÅŸair de mi var?’ diye sorabilirsiniz. Fakat sormuyorsunuz iÅŸte, sormazlıktan geliyorsunuz. Åžair olarak bağırmadığı gibi, ÅŸiiri de bağırmaz onun.
Okuyucu onu ‘Zamansız Sipahi’ ve ‘AteÅŸ Bahçeleri’ ÅŸiir kitaplarıyla tanıyor. Bu iki kitabı da okuduktan sonra yine okumak için uzun süre çantamda gezdirdiÄŸimi hatırlıyorum. Kendi sınırları içinde coÅŸkulu lirik bir ÅŸiiri var Cengizhan’ın. CoÅŸkusu kimi zaman söyleyeceÄŸi ÅŸeyin üzerine çıkıyor, coÅŸkudan söyleyeceÄŸi ÅŸeyi unutan bir ÅŸair edası görüyoruz.
‘Bak bu ÅŸiir!’ derken çok uzak bir yeri deÄŸil, tam da burayı iÅŸaret ediyor: “Bak bu ÅŸiir! Neler söylüyor; söylemiyor gibi, söylemiyor gibi…” Bu dizeyi ÅŸairin yeni çıkan kitabından aldım, bir daha da geriye vermedim.
‘Acıdan Siyah’ bu dizeyi besleyip büyüten kitabın adı. Acı ile siyah arasındaki korelasyona bakarak bu kitapta bir yas havası falan aramayın. Yas zaten aranan deÄŸil hazır bulunan bir ÅŸeydir. Sevgili okur, sen hiç trafik lambasının karşısında sabrını kuÅŸanarak 10’dan geriye doÄŸru sayıp bekledin mi?
O zaman bu ÅŸairi anlayamazsın.Beklemesini bilmelisin zira. Ne diyordu ÅŸairimiz Orakçı: “Lütfen bekleyin diyor iki saniyede bir / Bense beklemenin ötesinde kanıyorum / Yakıyorum zayıf kanatlarımı acımadan / Uçmak benim neyime ilmim hak getire / Yollar uçuruma açılır beklerken / Haydi geç bakalım.”
Sizin acınızın rengi nasıldır?
Siyah mı mavi mi yeşil mi?
İyisi mi bir de buradan bakın acınıza, siyahlar giyinmiş kör bir aynadan. Okuyun bu şairi.
Sabah namazından sonra.
kaynak: Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.