Sosyal Medya

Makale

Tam bağımsızlığın yolu: Faizsiz düzen

Yine romantik romantik yazmış; ÅŸu dönemde faiz olmadan, faize bulaÅŸmadan iÅŸ yapmanın, ekonomik olarak ayakta kalmanın bir yolu var mı?’ diyecek bazıları… Desinler.

‘Tabii reel politik gerekçeler yüzünden, dünya finans piyasasının gereklilikleri bakımından’ diyecek baÅŸka bazıları… Desinler.

‘Allah’ın ve Peygamber(sav)’in tanımladığı ribâ ile modern faiz birbirinden ayrı ÅŸeylerdir, meseleyi baÅŸka türlü ele almak gerekir’ diyecek çok daha bazı baÅŸkaları… Desinler.

Ben de bildiÄŸimi diyeyim: Faiz haramdır. Faizin her türlüsü haramdır. Kendisi, etkisi, gölgesi, tozu, dalı, budağı haramdır. Paranın üzerinden para kazanmak; para gibi zaten deÄŸeri son derece tartışmalı bir deÄŸiÅŸim aracı üzerinden ‘finans rantı’ oluÅŸturmak külliyen ve ebediyen haram kılınmıştır biz Müslümanlara. Almak ve vermek haram olduÄŸu gibi, aracılık etmek ve alınıp verilmesine rıza göstermek de haramdır.

Ötesini de diyeyim.

En genel çerçevede İslam’ın, daha özel çerçevede İslamcı düşünüş geleneÄŸinin ekonomik düzeni tanzimdeki ilk kuralı ÅŸudur: Ekonomi, faizin haramiyeti üzerine bina edilir. Çünkü insana göre olan ‘faizsiz ekonomik hayat’tır.

Bugün Türkiye’nin ve Türkiye benzeri ülkelerin içine düştüğü ve bir türlü çıkamadığı sarmal ÅŸudur: En yüksek vergileri sürekli olarak finans ekonomisine dayalı ÅŸirketler verir. Çünkü bizim gibi ülkelerde ekonomi; üretenin, emek verenin, ortaya mal ya da hizmet koyanın deÄŸil; paraya sahip olanın yanında hizalanır.

Parayı, güya ‘paraya aracılık etmek için’ kurulduÄŸunu düşünmemizi istedikleri bankalar, borsalar, finans piyasaları yönetir.   

‘Aman sende, amma çaÄŸdışı laflar ediyorsun, ya ne olacaktı’ mı dediniz? Baktığınız yerden çok haklı olduÄŸunuzu düşünmeniz size makul geliyor olabilir tabii.

Hadi bir baÅŸka yerden ilerleyelim.

Efendimiz(sav)’in doÄŸup büyüdüğü Mekke’de tam bir finans-kapital düzeni hükümferma idi. Sermayeyi ellerinde tutan büyük aileler, kendileri dışında kalan herkesi bir çeÅŸit ekonomik köleliÄŸe mecbur etmiÅŸlerdi faiz sayesinde. Küçük ve orta çaplı esnafların neredeyse tamamı bütün kazançlarını faiz ödemelerine aktarmak zorunda kalıyorlardı. Üretmenin deÄŸil, paraya sahip olmanın geçer akçe olduÄŸu bir kölelik düzeni iÅŸliyordu anlayacağınız. Güç, belli baÅŸlı ailelerin inisiyatifinde idi.

Efendimiz(sav), bir çeÅŸit ‘tarım toplumu’ diyebileceÄŸimiz Medine’ye hicret ettiÄŸinde mescit ile birlikte bir de pazar oluÅŸturdu. Bu pazar bir bakıma ‘paranın hükümdarlığından üretimin ve ticaretin hükümranlığına geçiÅŸi’ kodluyordu. İki önemli kuralı vardı buranın. Birincisi pazarı denetlemek ve vergiyi ekonomik hareketlilikten saÄŸlamak… İkincisi ise faiz, anamalcılık, karaborsacılık, haksız rekabet gibi tüm olumsuzlukları engelleyen bir serbestlik getirmek… Tanımın hakkını vererek söyleyecek olursak ‘toplumsal kalkınmayı üretimde ve ticarette arayan’ bir anlayışı hâkim kıldı bu yaklaşım İslam ekonomisine. Üretimin ve ticaretin tek elde toplanmasına da karşı koyarak sermaye gücünü toplumun geneline yaymayı baÅŸardı. Buna raÄŸmen görece daha zengin, hatta oldukça zengin iÅŸadamları çıkmadı mı Medine pazarından? Evet çıktı. Ama küçük-orta sınıf esnafı ezmeden, tarım sınıfını fakirleÅŸtirmeden yaptı bunu. Yani insanın haysiyetini korumayı önceleyen bir yapıdan söz ediyoruz. Bugünün faiz düzenine dayalı ekonomisinde ‘insanın haysiyeti’ bütünüyle devre dışıdır. 

Medine pazarı, o denli ‘insana göre’ bir pazardı ki, çok uzun süre ihtiyaç olmadığı için ‘yer vergisi’ dahi alınmadı. Sabah erken gelenin pazarın en güzel yerinde tezgah açabilmesi mümkündü Medine pazarında.

Åžu kadarını söylemek lazım: Bugünün dünyasında Türkiye ve benzeri ülkelerin ‘ben tam bağımsız bir ülkeyim’ demeleri için gereken ÅŸey hiç şüphe yok ki ‘faiz sisteminden ve finans-kapital hükümranlığından kurtulmakta’ yatıyor. Gerisi bence laf-ı güzaftır.

Peki, Türkiye ve benzeri ülkeler için ufukta bu yönde bir umut var mıdır? Maalesef yoktur. Zira ‘baÅŸka bir dünya mümkün’ cümlesine inanmak, ‘böyle gelmiÅŸ böyle gider’ cümlesine inanmaktan; ‘birlikte deÄŸiÅŸtirelim’ cümlesine inanmak ‘boÅŸ ver, dünyayı sen mi kurtaracaksın’ cümlesine inanmaktan daha zordur. Bedel ister.

Bence (kendim de dâhil olmak üzere) bu bedeli ödemek isteyen kimse yok bugünün Türkiye’sinde. Meselenin ek yeri de burasıdır. 

Ne diyordu Cahit ZarifoÄŸlu: ‘Halk aÅŸksızsa sokaklar banka dükkânlarıyla doludur.’

kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.