Makale
Tuhaf bir dönemden geçiyoruz
Çok yakın bir geçmişte sınırlar belli idi. Salt coğrafi, siyasal sınırları kastetmiyorum.
Bağımlılık bağımsızlık arasında net, kesin çizgiler vardı.
Bir ülke ya bağımlıydı ya bağımsız.
Peki bugün?
Bugün hem bağımlı hem bağımsız...
Herkes birbirine borçlu, birbirinden alacaklı... Birinin petrolü var, öbürünün teknolojisi... Böyledir diye ticaret, istisnalar dışında, takas yöntemiyle yapılmıyor, ödemelerde nakit geçerli...
Eskiden iki veya daha fazla devlet birbiriyle ya savaş halindeydi ya barış...
Bugün hem savaş halinde hem barış...
Daha ilginç olanı, savaş halinde misin, barış halinde mi? Belli değil...
Bir yandan ülkelerin toprak bütünlüğünün korunmasından bahsedilirken, bir yandan aynı ülkeler kendi içinde bölgelere, mıntıkalara bölünüyor...
Sınırlar kesinliğini yitirmiş durumda...
Türkiye Suriye’nin kuzeyine bir güvenlik hattı çekebiliyor. Ãœstelik bu güvenlik hattı Suriye sınırları içinde gerçekleÅŸtiriliyor, üstelik uluslararası onayla bu iÅŸ kotarılıyor. Klasik sınır anlayışında Suriye hükümetinin kendi sınırları içinde böyle bir operasyona izin vermesi beklenmezdi. Åžimdi ise bütün tarafların onayıyla böyle bir operasyon gerçekleÅŸtiriliyor...
Sınırlar bir yandan böylesi bir müsamahanın konusu olurken, bir yandan da sınırlar (gümrük kapıları) kapatılabiliyor...
Ülkeler herhangi bir müzakere zemini açmadan birbirlerinin yurttaşına sudan bahanelerle vize vermekten kaçınabiliyor. Bir yandan da vize zorunluluğunun tümden kaldırıldığına tanık olunuyor.
Bir yandan yeryüzü küresel bir köy haline dönüşürken bir yandan da devasa metropollerin akıl almaz boyutta büyüklüklere ulaştığı, neredeyse ülke büyüklüğünde kentlerin oluştuğu gözleniyor.
Açlık kıtlık sefalet, ülkesini terk etmek zorunda bırakılan milyonlar bir yanda, bunları görmezden gelen saltanatlı zenginler bir yanda...
Dünyanın nereye doğru seyir halinde olduğu ciddi bir sorun...
Aslında bilinçli bir gidişat mı yoksa bilinçsiz bir sürükleniş mi, o da belli değil...
Bütün bu hengâme ortamında kurulu dengeyi muhafaza etmek oldukça güç...
Böyle bir ortamda savaş çığırtkanlığı yapanlara rastlanması şaşırtıcı değil...
Ama sükûneti, acul davranmamayı, usulet ve suhuletle hareket etmeyi salık verenler de bu ortamın sesine tercüman oluyor.
Ortam, bir yandan ülkelerin kendi geçmişleriyle yüzleşmeyi buyururken, bir yandan da geleceği hesaplamakta ve geleceğe hazırlık yapmakta gecikmemeyi gerektiriyor.
Kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.