Sosyal Medya

Makale

Haymatlos

Gümülcine’den beri sürüp gelirken köyleri görüyoruz. 500 yıldır, 600 yıldır Türklerin yaÅŸadığı köyleri. Sonunda varacağımız köye gelip meydanda durduruyoruz aracımızı. Biz durunca sabahın seher vaktinden beri bizi göstere göstere takip eden o mavi araba da duruyor.  

Küçücük bir kapıdan geçip, güllerin, türlü başka çiçeklerin olduğu koca bir avluda buluyoruz kendimizi. Ortalık mis gibi temizlik ve çiçek kokuyor.

Mustafa Cambaz’ın tütün iÅŸinden dönen abisi karşılıyor bizi. Gülüşü, bakışı, o kaçamak duruÅŸu aynı kardeÅŸi. Sonra babası geliyor ilerden.Kesik kesik konuÅŸuyoruz. Cambaz’ın abisi genişçe gülümseyerek ‘neÅŸeli adamdı’ diyor, ‘rahattı.’ ‘DoÄŸru’ diyoruz. Kedi sevgisinden, gezmeye düşkünlüğünden, fotoÄŸraf tutkusundan, devlet erkânıyla iliÅŸkiyi pek sevmediÄŸinden, iki kez baÅŸvurduÄŸu halde vatandaÅŸlık alamamasından, haymatlosluÄŸundan; hepsinden vuruyor demimiz.

Sonra annesi geliyor. Yılların yorgunluÄŸuna bir de oÄŸul acısı eklenmiÅŸ. Artık o ihtiyarlıkla ne kadar sıkı sarılabilirse o kadar sıkı sarılarak ‘siz de benim oÄŸullarımsınız’ diyor dördümüze de. Ãœzülüyor. Çok üzülüyor.

 ‘Köyde herkes tanırdı bizim oÄŸlanı. DuruÅŸu baÅŸkaydı da ondan’ diyor abisi. ‘Böyle sıskaydı, tatlı gülerdi. Okumaya gitti iÅŸte Türkiye’ye.’

1991 yılının kurban bayramıymış. Türkiye’de okuyup evlenen Mustafa abi, baba ocağına gelmiÅŸ ziyarete. Kurbanı usulünce kesip sabah ekmeÄŸine oturmuÅŸlar. O esnada dayanmış polis kapıya. DemiÅŸler ki ‘Mustafa askerlik yapacak. 2 saate gelip teslim olsun karakola.’

Ä°ÅŸin burasını anlatırken gülümsüyor Cambaz’ın abisi. ‘O zamanlar’ diyor, ‘buradaki Türkler Türkiye’ye gitsin de bir daha dönmesinler diye gözlerine bakılırdı. O iki saati o yüzden verdiler Mustafa’ya. Hani ‘ben Türkiye’ye gideceÄŸim ama param yok’ dese taksi tutacak askeriye. Öyle yani.’

Mustafa abi okumuÅŸ, evlenmiÅŸ, çalışıyor. Bu saatte askerlik olmaz. Hem zaten askerlik yapmak istiyor ama o bayrak altında deÄŸil. Türk askerini bir seviÅŸi var ki görmeniz lazım. ‘Gideyim ben’ diyor, ‘geçeyim Türkiye’ye.’

Kavurma sofrada kalakalıyor. Mustafa abi, bir daha baba ocağına dönemeyeceğini bilmeksizin düşüyor yola.

Ä°ÅŸ güç derken bir türlü eli gitmiyor vatandaÅŸlık baÅŸvurusuna. Zaten ne zaman özlese anası, babası, abisi çıkıp geliyorlar. Hatta bazen Mehmet Åžeker abinin arabasını sürüyorlar sınıra doÄŸru. Anneyle baba da Gümülcine’den geliyor. Dönüyorlar birlikte Ä°stanbul’a.

Yine de bir kez deniyor vatandaÅŸ olmayı. Olmuyor. Sonra bir kez daha deniyor. Yine olmuyor. Bürokrasi mürokrasi iÅŸte. ‘Yakın köylün Mehmet MüezzinoÄŸlu var, gitsen de yardım etse vatandaÅŸlığına’ diyorlar demesine de Mustafa abinin ruhu haymatlos. Varıp da devletin kapısını böyle iÅŸlerle meÅŸgul etmek istemiyor. Belki de istiyor ama ufak bir ters bakıştan, bir öften canı sıkılır onun, tanıyor kendini. Öyleydi rahmetli. Dünyaya meyli azdı. Kedi severdi. Cami severdi. ÇeÅŸme severdi. Bizim hayat gailesi içinde unutup gittiÄŸimiz ne varsa onları severdi.

Sonra? Sonrası 15 Temmuz gecesi. Sokağa çıkıyor. O çok sevdiği Türk askerinin üniformasını giymiş bir terörist tarafından şehit ediliyor. Bir haymatlos olarak düşüyor öz yurdunun öz toprağına. Tabutuna Türk bayrağı sarıyorlar. Şehadetinden iki gün sonra da bir nüfus kâğıdı veriyorlar ailesine. Bizim haymatlos Cambaz, 20 senede halledemediği bürokrasiyi 2 günde çözüp Türk vatandaşı oluyor şehadetiyle.

Usul usul Gümülcine’ye doÄŸru akarken herkesin aklında Cambaz var, biliyorum. Camı açıyorum. Bir koku, bir güzellik yayılıveriyor arabanın içine. ‘Ä°nna lillah ve inna ileyhi raciun’ ayetine ‘bizim iyilerimiz ÅŸehit oldu’ cümlesini ekliyorum. Kalbimde tarifsiz bir sükûnet beliriyor. Arkamızdaki mavi arabanın bile bozamayacağı bir sükûnet.

Kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.