Sosyal Medya

Makale

Anekdotlar…

Hayat, kendi farklı kompartımanları üzerinden insanı sürekli meşgul etmeye devam ediyor. İnsanlar, hayat karşısında sürekli tutum değişikliğine giderek hayatın yoruculuğuna yönelik bir çözüm arayışı olarak cevap veriyorlar. Varlığın kesifliğinin oluşturduğu yorgunluk ile insanın kendisine yabancılaşması üzerinden oluşturduğu yorgunluk üst üste binince kaçınılmaz olarak kişiyi savrulmaya itmektedir.

Aslında hayat, ontolojik olarak çoğulcudur. İnsan bu çoğulculuğa ayak uydurduğunda rahata ermektedir. Ama ne zaman ki güç üzerinden her şeyi aynileştirme çabasına girerse o zaman da çatışma, yabancılaşma ve yorulma başlamaktadır. Bu da hayatı huzursuz ettiği gibi bu huzursuzluk insana da sirayet etmektedir.

Çözüm; insanın bu çoğulculuğu önce anlama çabasına sahip olması sonra da bu durumu kabullenmesi ve onunla uyumlu bir yaşamı tercih etmesidir.

 

Bir tanesi diyor ki, ‘işler kötü gidiyor.’

Öbürü diyor ki, ‘işler kötü mü ki gerçekten! Bak ne güzel geçinip gidiyoruz.’

Diğeri diyor ki, ‘hadi kardeşler iyilik yapalım...’

Beriki diyor ki, ‘aman boş ver kılımı bile kıpırdatmam. Bana ne ki... Olup biten benim isteğim mi?’

Koşan adam der ki, ‘bırakın bu boş işleri spor yapın, kendinize gelir ve stresinizi atarsınız. O zaman bütün bu tartışmaların bir karşılığı olmadığını zaten görmüş olursunuz.’

Oturan adam, ‘ne diyorsunuz siz ya’ diye ünlüyor...

Ayakta duran, ‘hadi arkadaşlar toplanmayın, işinize gücünüze bakın, dolanmayın burada...’

Düşünen kişi, ‘vay be herkes düşünür olmuş bir benim haberim yok...’

Entelektüel, ‘seviye çok düştü be! Çok düştü...’

Aydın, ‘kurtarılacak bir halk da kalmadı ki...’

Uykudan uyanan biri der ki, ‘hepiniz yanılgı içindesiniz ama uykuda olduğunuzu bilmediğiniz için bunu anlayamazsınız. Ancak uyananlar bunu fark edebilir...

Bu diyalogları birçok insan farklı zemin ve zamanlarda bunu duymuş olabilir. Ve bu diyalogların aslında bize toplumun farklı kesimlerinin nasıl bir zihni faaliyet içinde olduğunu göstereceği gibi toplumsal ortalamanın neye tekabül ettiğini de gösterir. Ayrıca bu gösterge insanın farkındalığı olmadan bu cendereden kurtuluşunun da olamayacağını bize göstermektedir.

Bu diyaloglara toplumun farklı katmanlarından farklı betimlemelerde eklenebilir. Örneğin, çocuk, kadın, ergen kız ve erkek, patron ve işçi, memur ile daire başkanı vesaire… Ama durum pek değişmeyecek ve her konuşan kendi konumundan ve penceresinden hareketle konuşmaya devam edecektir.

Sorunun bam teli şurada yatmaktadır; üstümüze öyle kalın bir katman örtmüştür ki bu ağırlığın altından çıkarak veya kalkarak neyin ne olduğu ve gerçeğin neye tekabül ettiğini hissetmek, anlamak ve idrak etmek çok zor oluyor ve giderek de zorlaşıyor. İşte bu zorluğu hissederek belki farkındalık ve bu farkındalık ile de bazı şeyleri fark ettirerek yeni bir zeminin, zamanın işareti olunabilir…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.