Makale
Sıbğatullah Kaya ile Kuzey Irak referandumu üzerine...
Tüm Dünya, Kuzey Irak’ta planlanan referanduma kilitlenmiÅŸ durumda. Kimi ülkeler, bu referandumun Ä°slam dünyasına daha çok kan ve gözyaşı getireceÄŸinden endiÅŸe ederken, kimi ülkeler merakla ne olacağını bekliyor.
Planlanan bu referandumun ne getireceği ne götüreceğiyle ilgili olarak, bölgenin sosyolojisini iyi bilen, yaptığı siyasi analizlerle dikkat çeken değerli eğitimci, araştırmacı-yazar Sıbğatullah Kaya ile bu konuyu değerlendirdik.
Türkiye’nin düşünce ve fikir dünyasını yakından takip edenler, SıbÄŸatullah Kaya ismine aÅŸina olsalar da biz yine usulen kendisini kısaca tanıtalım.
SıbÄŸatullah Kaya 1963 doÄŸumlu. Diyarbakır’da “Ä°mam Hatip”, Tillo’da “Medrese” Konya’da “Ä°lahiyat” okudu. Marmara Ãœniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans yaptı. Çalışma hayatına, kitap ve dergi yayıncılığı ile baÅŸladı. Bir süre Osmanlı ArÅŸivlerinde çalıştıktan sonra, uzunca bir süre eÄŸitimcilik yaptı. ÇeÅŸitli yayın organlarında yayınlanan telif, tercüme ve röportajlarıyla tanınan Kaya, yazı hayatını düşünce ve kültür dergilerine verdiÄŸi makalelerle sürdürüyor.
Yazarın daha önce yayımlanmış eserleri ÅŸunlar; Üç Gelenekte Devlet: Ãœtopya, Siyasetname, Yönetim Fıkhı; Türkiye’nin Dönüşümü/Sorunlar Tünelinden Çıkış; Ä°slam’da Siyasi, Ä°tikadi ve Fıkhi Mezhepler Tarihi (Muhammed Ebu Zehra’dan çeviri); KurtuluÅŸ Yolu (Seyyid Kutub’dan Çeviri); Müslüman Kadın (Hasan el-Benna’dan çeviri); Kur’an’da Davet Metodu (S. Hüseyin Fadlallah’tan çeviri); Diyarbekir Salnameleri (Yayın kurulu üyeliÄŸi ve redaksiyon.)
Hocam, öncelikle bize zaman ayırdığınız için size teşekkür ediyorum.
BildiÄŸiniz gibi bu ayın 25’inde Kuzey Irak bölgesel yönetimi BaÅŸkanı Mesut Barzani’nin planladığı bir referandum var. Bu konuyla ilgili olarak pek çok yorum yapıldı ve yapılıyor. Siz bu durumu nasıl okuyorsunuz?
Evet, öncelikle teÅŸekkür ederim. Bu konu zaten güncel bir konu haline geldi. Kuzey Irak yönetiminin aldığı bu kararı ‘’Ä°srail’in uÅŸaklığı’’ olarak izah edenler olduÄŸu gibi, ABD ve müttefiklerinin bir planı olduÄŸunu söyleyenler de var. Bir de Barzani’yi devlet aklından yoksun ‘bir sersem’ olarak görüp hem bölgeyi hem de bölgedeki Kürtleri tehlikeye atacağını düşünenler var.
Burada sorulması gereken soru, durum gerçekten böyle mi?
Bende tam bunu soracaktım hocam. Siz ne düşünüyorsunuz?
Benim kanaatime göre bu yorumların hiçbiri doÄŸru deÄŸil. Hatırlarsanız Türkiye’de gezi olayları baÅŸladığında benzer olaylar Kuzey Irak’ta da baÅŸladı. Çünkü Tayyip ErdoÄŸan’ı devirmek isteyen güçler ile Mesut Barzani’yi istemeyen güçler aynıydı. Bunu şöyle okumak lazım: Nasıl ki Tayyip ErdoÄŸan Türkiye’si Batının çıkarlarına boyun eÄŸmeyen, yerli, bağımsız politikalar oluÅŸturmaya çalışıyorsa, Mesut Barzani’nin de çıkışlarını aynı türden yerli ve boyunduruktan kurtulmak isteyen çıkışlar olarak görmek gerekir. Barzani bu sözünü ettiÄŸimiz Türkiye’nin paralelinde politikalar üretiyordu ÅŸimdiye kadar.
Peki, hangi ÅŸartlar Barzani’yi referanduma sürükledi?
Küresel güçler, halkının çıkarlarına hizmet eden liderlerin deÄŸil, kendilerine hizmet eden liderlerin baÅŸta kalmasını isterler. Bunun altını net olarak çizmemiz lazım. Åžimdi PKK ve Suriye uzantısı olan PYD’nin yapısına baktığımızda halkından kopuk, bu coÄŸrafyanın deÄŸerlerine ters, Batının güdümüne girmeye hevesli ve dine karşı bir duruÅŸ sergiledikleri çok açık anlaşılıyor. Batı, bu tür örgütlerle çalışmayı kendisi için daha uygun görüyor. Bu örgütlerin Barzani aleyhtarlığı, birkaç yıldan beri istikrarla sürdürülüyor. Ayrıca DAÄ°Åž’in varlığından da beslenerek hem Suriye hem de Irak’taki istikrarsızlığın neden olduÄŸu kaos ortamı, Barzani karşıtlarının elini güçlendiriyor.
Åžimdi ilk etapta Barzani ve yönetimi, referandum kararı ile bu sıkışmışlığı aÅŸmak istiyor. Referandumun birinci amacı, bağımsız bir Kürdistan’dan ziyade, mevcut yönetim aleyhine baÅŸlatılan Kürt MilliyetçiliÄŸi dalgasına karşı bir tür dalga kıran vazifesi görmektir. Böylece Kürt MilliyetçiliÄŸi kartını muhaliflerinin elinden alarak ‘Milliyetçi arıyorsanız bana bakın’ demek istiyor. Referandumun ikinci amacı ise, Irak Anayasasının Kuzey Irak Bölgesine vermiÅŸ olduÄŸu Anayasal haklarını kullanmak istiyor. Barzani ve yönetimini ancak gasp edilen hakların iadesiyle referandumdan vazgeçirebilirsiniz.
Barzani’ye iyi bir paketle gidilse referandumdan vazgeçer mi?
Barzani’nin açıklamalarına baktığımızda iyi bir paketle gidildiÄŸinde referandumdan vazgeçeceÄŸini satır aralarından görmek mümkün. Böyle bir paketin sunulması da Barzani’nin elini muhaliflerine karşı rahatlatacaktır. Ama diyelim ki, yaptırım tehditleri dışında iyi bir teklif gitmedi ve referanduma gidildi. Bunun manası ‘Bak referandum yaptım halk iradesi benim yanımdadır’ diyerek siyasetten elini güçlendirmek istiyor.
Çünkü referandum yapılsa bile hemen bağımsız bir Kürdistan ilan edileceğini söylemek doğrusu bana pek gerçekçi gelmiyor. Dolayısıyla Barzani yönetiminin almış olduğu bu kararın, sıkışmışlığın ve çaresizliğin vermiş olduğu bir refleksle çeşitli engelleri aşmak amacıyla alındığını düşünüyorum.
Peki, Ä°srail’in dışındaki bölge ülkelerin hiçbiri bu kararı desteklemiyor. Ä°srail’in bu kararı neden desteklediÄŸini düşünüyorsunuz?
Bu soruyu sorman iyi oldu. Åžahsen beni hayal kırıklığına uÄŸratan bizim mahallenin yazılı, görsel ve sosyal medyasında kardeÅŸ bildiklerimizin bu konuda kirli bir dil kullanmaları olmuÅŸtur. Irak’taki Kürtlerin sıkışmışlık ve çaresizliÄŸin sürüklediÄŸi bir referandum kararını vermiÅŸ olması, referandumu Ä°srail’in bir projesi yapmaz. Bölge halklarının birbirini öldürmesi, kan ve gözyaşının sürekli akması, bölgeye sürekli bir kaosun hâkim olması Ä°srail’in çıkarlarına uygun olabilir. Ancak Ä°srail’de yaÅŸayan bazı Kürt asıllı Yahudilerin bu desteÄŸe öncülük etmesi, Barzani’yi Ä°srail’in uÅŸağı yapmaz.
Yahudilik bir ırk dini değil mi hocam?
Elbette öyledir ama çok eskiden beri Kürt coÄŸrafyasında yaÅŸamış Ä°srail vatandaÅŸları var. Bunlar kendilerini en azından kültürel olarak Kürt olarak kabul ediyorlar. Bugün Ä°srail’de Ä°brahim Tatlıses’i dinleyen ve kendilerini Türk hisseden Yahudiler de var. Bakın bu kültürel bir aidiyetten kaynaklanıyor. Barzani’yi Ä°srail’in kucağına itenlerin, sonra da “Barzani Ä°srail uÅŸağıdır.” söylemini dillendirmelerini bu yüzden çok manidar buluyorum.
Irak Kürtleriyle 30 yıllık yakın geçmiÅŸi gözden geçirirsek bunu anlayabiliriz. Birinci körfez savaşından önce Mesut Barzani, çeÅŸitli kanallar vasıtasıyla dönemin BaÅŸbakanı Rahmetli Turgut Özal’a ısrarla baÅŸvuruyor ve diyor ki “Siz de ABD ile birlikte koalisyonda yer alın, gerekirse biz de referandum yapar Türkiye’ye ilhak oluruz.” Çünkü o dönemde Kürtler Saddam yönetimiyle kanlı bıçaklıydılar ve duygusal olarak Irak’la bir gelecek göremiyorlardı. Bu nedenle gerekirse Türkiye’ye katılmayı dahi ısrarla teklif ediyorlar.
Barzani Özal’a Kuzey Irak’ı Türkiye’ye ilhak etmeyi mi teklif etmiÅŸ, bu doÄŸru mu gerçekten?
Evet kesinlikle. Yapılmış görüşmeler var. O, uzun bir konu. Ama ne oldu? Dönemin Genelkurmay BaÅŸkanı istifa etti. Ondan sonra da çok önemli deÄŸerlerimizi teröre kurban vermeye baÅŸladık. EÅŸref Bitlis’i, Adnan Kahveci’yi, UÄŸur Mumcu’yu ve benzerlerini kaybettik. PeÅŸ peÅŸe gelen bu gizemli kayıpların Türkiye’ye ağır faturaları oldu. Ne zaman ki, Türkiye Kürt meselesini ciddi bir ÅŸekilde çözmek istediyse başına bu tür belalar gelmiÅŸtir. Åžimdi ÅŸu soruyu sormak istiyorum: Bugünden baktığımızda ABD’ye hizmet eden beyaz Türkler, Türkiye ve bölge ülkelerine iyilik mi yapmış oldular kötülük mü yapmış oldular? Åžimdi baÅŸta Türkiye olmak üzere, Ä°ran ve Irak’ın tutumu mu Barzani’yi Ä°srail’in kucağına itiyor, yoksa Barzani Ä°srail ile iÅŸ birliÄŸi yapmaya çok mu hevesli?
Tabii bir de Türkiye’nin bağımsız Filistin devletini desteklemesine karşı Ä°srail’in de bağımsız Kürt devletini desteklediÄŸini söyleyenler var. Bu yorumu yapanlar kendileriyle çeliÅŸtiklerinin farkında bile deÄŸiller. Ä°srail, Filistin’e verdiÄŸi destekten dolayı Irak Kürdistanı’nı bağımsızlaÅŸtırarak Türkiye’den intikam mı almak istiyor? Yoksa Barzani yönetimi mi Ä°srail’e kucak açıyor? Ben burada bir akıl tutulması olduÄŸunu görüyorum. Her ikisinin birden dillendirilmesi basit bir mantık hatası. Åžunu unutmayalım. Bölge ülkelerinin Batı çıkarları uÄŸruna Barzani’yi yalnızlaÅŸtırma politikası, onu doÄŸal olarak Ä°srail’e yakınlaÅŸtıracaktır. Güzel bir atasözümüz var “Denize düşen yılana sarılır.” diye.
Bakın, bu referanduma PKK’da karşı çıkıyor. PKK’nın dahi karşı çıktığı bu referandumu nasıl okumak gerekiyor? Bunu okurların takdirine bırakıyorum…
EÄŸer Batı Barzani’nin yerine PKK’yı getirmek istiyorsa Türkiye’nin Barzani’yi desteklemesi gerekmez mi?
Türkiye, bağımsızlık yönünde Barzani’yi desteklemez. Çünkü böyle bir durumun olması bölgede domino etkisi yaratır. Bölgedeki büyük devletlerin iÅŸin içine girmesine yol açar. Bu istenmeyen bir sonuçtur.
Hocam, peki Türkiye ne yapmalı?
Türkiye, manÅŸetlerin dilinden farklı olarak, Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın yumuÅŸak dilini öne çıkarmalı. Sayın ErdoÄŸan ırkçı manÅŸetlerin dilinden ayrı olarak “hata” diyor. Sövgü ve yergi edebiyatından yüz çeviriyor. Çünkü Türkiye’nin gerek kendi Kürtlerine gerekse de Irak ve Suriye Kürtlerine hem gönül hem de vefa borcu vardır. Kürtler, bölgede Türklerden sonra Sykes-Picot antlaÅŸmasını kabul etmeyen tek halktır. Bundan dolayı zamanın muktedirleri tarafından cezalandırılarak dört parçaya bölünmüş ve dört ayrı ulusun insafına terk edilmiÅŸlerdir. I. Dünya Savaşında Osmanlı’ya ihanet etmemiÅŸ ya da ettirilememiÅŸ tek kavim Kürtlerdir. Bunun altını özelikle çizerek söylüyorum.
Batılılar, Kürtleri kurtuluÅŸ savaşına katılmaması için ikna edemediler. Kürtler Osmanlı’yı arkadan vurmayarak ve ardından kurtuluÅŸ savaşına katılarak hala ilahlık taslamaya devam eden ‘Batı Tanrısını’ kızdırdılar. Sanırım Misakı Millinin tam anlamıyla baÅŸarıya ulaÅŸmamış olması bununla da iliÅŸkilendirilebilir. BildiÄŸiniz gibi, EÄŸer Lozan’da Misak-ı Milli sınırlarının bir kısmı kaybedilmeseydi bugün Kuzey Irak’ın da içinde bulunduÄŸu yerler Türkiye’nin sınırları içinde olacaktı. Bu nedenle Kürtler, Türkiye’nin kurucu unsurlarındandır.
Şimdi Türkiye hangi politikayı geliştirirse geliştirsin şu üç şeyi iyi düşünmesi gerekir.
Ä°nsanlık adına, aynı dine mensup olmanın getirdiÄŸi Ä°slam kardeÅŸliÄŸi adına, kendilerine tarihi bir vefa borcu olarak sadakat adına düşünmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu bölgedeki Kürt kardeÅŸleriyle doÄŸru bir iliÅŸki geliÅŸtirmelidir. Kürtler ile Türkler birbirine hakları geçmiÅŸ kardeÅŸ halklardır. Türkiye’nin geliÅŸtireceÄŸi politikalar bu kardeÅŸliÄŸi zedelemek yerine pekiÅŸtirmelidir.
1071’den beri bu iki kardeÅŸ halk dayanışmayla bugünlere gelmiÅŸtir.
Bazı sersem akıllar, Tanzimat döneminde yaÅŸanmış bazı isyanları, etnik ve ırkçı isyanlar olduÄŸunu söylüyorlar. Bu bir hezeyandır bu tarihi bilmemektir. Mesela 1845’te Cizre Botan’da bir “Ä°syan” yaÅŸanmış ancak bu kesinlikle bir etnik isyan deÄŸildir. Tanzimat’ı projelendiren kafaların, 300 yıldan beri “beylik rütbesi” verilmiÅŸ insanları birdenbire “er rütbesine” indirmelerinden dolayı yaÅŸanmış feodal bir isyandır. Bu insanlar kendilerinin itibarsızlaÅŸtırıldıklarını düşündüler ve isyan baÅŸlattılar, mesele bu.
Buna kiÅŸisel bir tepki diyebilir miyiz?
Bu feodal bir tepkidir. Bakın net olarak söylüyorum sadece feodal bir tepkidir. Ayrıca Cumhuriyetin kuruluÅŸundan sonra çıkan Åžeyh Said isyanı da etnik talepler içeren bir isyan deÄŸil, Hilafetin kaldırılmasına duyulan bir tepki isyanıdır. Dini bir refleksle ortaya çıkmış bir harekettir. 1071’den bugüne Kürtler ile Türklerin bölgedeki kardeÅŸliÄŸini efsaneler anlatmaya yetmez. Bu nedenle çok dikkatli hareket etmek gerekiyor.
Peki, ne yapılmalı hocam?
Türkiye, bekle-gör politikası izlemeli. Yani bazı ÅŸahin kafaların dediÄŸi gibi “asker gönderirim”, ‘tankla-topla gelirim’, “asarım, keserim” politikasıyla olmaz.
Hocam, yapılan tartışmaları izliyorum. Deniliyor ki eÄŸer Kuzey Irak Kürdistan’ı bağımsızlık ilan ederse Türkiye Ankara AntlaÅŸmasının tanıdığı bir hakla Musul ve Kerkük’e girer. Bunu mümkün görüyor musunuz?
Ben ÅŸahsen Ankara AntlaÅŸmasından Türkiye lehine çıkacak sonuca, aklı başında hiçbir kimsenin karşı çıkacağını düşünmüyorum. Yani eÄŸer Irak parçalanacaksa, buraların bölge halkının iradesi doÄŸrultusunda Türkiye’ye katılmasında bir tuhaflık yok. Zaten bahsettiÄŸin bu ÅŸehirler Misak-ı Mili sınırları içindeydiler. Ancak Lozan’da bir takım dirsek oyunlarıyla bu ÅŸehirleri kaybettik. Sorun ÅŸu ki, buna baÅŸta Ä°srail ve Amerika razı olacak mı? Benim kanaatime göre bunu ileri sürenler, bir hayal içindeler. Çünkü Ä°srail, Amerika ve diÄŸer Batılı güçler buna asla razı olmazlar.
Hocam, son olarak neler söylemek istersiniz?
Tabi daha çok ÅŸey söylenebilir ama ben Türkiye’nin üreteceÄŸi politikaların gayri-insani olmaması, kardeÅŸlik ve sadakat hukukuna aykırı olmaması gerektiÄŸini düşünüyorum.
Kuzey Irak’taki geliÅŸmelerden bağımsız olarak Türkiye’nin kendi Kürtleriyle demokratik hukuk çerçevesinde bir kardeÅŸlik hukukunu net olarak tanımlaması ve bunu bir an önce hayata geçirmesi gerektiÄŸine inanıyorum.
Türkiye uzun zamandan beri kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Türkiye’nin zulme uÄŸramış halklara kapılarını ve imkanlarını açtığını da iftiharla izliyoruz. Kuzey Irak açısından baktığımızda Barzani’nin sürüklendiÄŸi bu tabloya Türkiye’nin yaptırım diliyle deÄŸil ÅŸefkat diliyle yaklaÅŸması, yönetimlerin hatası olsa bile halkı ötekileÅŸtirmeden, korumaya ve kollamaya devam etmesi gerekiyor.
Hocam Düşünce Mektebine zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ediyorum.
Ben teşekkür ederim.
Henüz yorum yapılmamış.