Sosyal Medya

Makale

Özgüven değildir o, cahil cesaretidir

'Bilme' eyleminin insana ilk faydası neyi bilip neyi bilmediÄŸini tam olarak bilmektir. Yani insan teki, herhangi bir ÅŸeyi ‘bildiÄŸinde’, aslında neyi bilmediÄŸini de ta içte, derinde anlar. -Elif’in bir harf olduÄŸunu bildiÄŸiniz anda -elif’ten baÅŸkaca bir harf bilmediÄŸinizi de bilirsiniz demeye çalışıyorum. -Elif’in yanına bir de -be ekleyip ‘ab’ hecesini bir ‘bilgi’ olarak edindiÄŸinizde, baÅŸkaca bir hecenin bilgisine sahip olmadığınızı da anlarsınız.

‘BilmediÄŸinizi bilmek’ sizi yeni bir bilgiye sahip olmaya hazır hale de getirir ki bu, kullanıp kullanmaması size kalmış büyük bir avantajdır.

Gündelik hayatta ‘neyi bilip neyi bilmediÄŸini bilmeyen’ çok insana rastlıyoruz. Cehaletleriyle bizi bizden alıyorlar.

Yine de, mesele sadece ‘cehalet’ düzeyinde kalsa bunu sorun etmeyiz. Cahillik, evet, bir sorundur ama kimseyi cehaleti yüzünden suçlamayız. Ta ki cehaletini kabule yanaÅŸsın ve ‘bilmiyorum’ deme erdemini göstersin, gösterebilsin.

Yine gündelik hayata dönelim. Bir ÅŸeyin bilgisine sahip olmakla olmamak arasındaki farka hiç saygı duymayan ve böylelikle ‘bilgi’yi aÅŸağılamayı bir marifet haline getiren en az bir tanıdığınız vardır. Bu ‘cehaletine dükkan açan’ tanıdığınızın en önemli kiÅŸilik özelliklerinden biri de ‘özgüven’dir deÄŸil mi? Hah. Ä°ÅŸte o özgüven deÄŸildir, cahil cesaretidir. SevimsizliÄŸin dibidir.

Özgüven, bilmemekten deÄŸil, bilmekten kaynaklandığında özgüvendir. Sözgelimi, 20 yıldır ormancılık yapan bir çiftçinin ‘ben bu odunu rahatça, kolayca, herkesten iyi keserim’ demesi ya da böyle düşünmesi özgüvendir. Hayatında hiç odun kesmemiÅŸ birinin ‘ben bu odunu rahatça, kolayca, herkesten iyi keserim’ demesi ya da böyle düşünmesi ise cahil cesareti.

Cahil cesareti giderek ‘ben her ÅŸeyi biliyorum’ cümlesine, ardından da ‘ben her ÅŸeyi herkesten iyi yaparım’ kalıbına dayanır. Amiyane tabirle söyleyecek olursak ‘özgüven patlaması’ yaÅŸayan birey süreç içinde ‘kibirli bir hödük’e de dönüşür. Ve bilinir ki kibir, ÅŸeytanın en sevdiÄŸidir.

Hayatında hiç odun kesmemiÅŸ, odun kesmeyi bir ‘bilgi’ haline getirmemiÅŸ bir standart hödük, hayatını bu iÅŸe adamış bir ormancıya ‘bu odunu şöyle keseceksin’ derse ormancının ona ‘bana iÅŸimi öğretme’ deme hakkı vardır elbette. Vardır ama özgüven patlamalı kibirli hödükten alacağı cevap ÅŸudur: ‘Sen kimsin be?’

Geldik yeni bir hastalık tanımına: ‘Sen kimsin be hastalığı.’

Bilhassa iyi eÄŸitim aldığını düşünen özgüveni yüksek hödüklerde ortaya çıkar bu hastalık. Dünyadaki bütün bilgilere sahip olduÄŸunu düşünen hödüğümüz, her iÅŸi mutlaka ve kesin surette kendisinin yapabileceÄŸini düşünerek karşılaÅŸtığı herkese ‘köpek çekebileceÄŸini’ düşünür. Çünkü küçük daÄŸları o yaratmıştır ve o olmasa büyük daÄŸlar da yaratılamayacaktır.

Burada bir ÅŸey söyleyeyim: Ä°nsanı, o biricik ve eÅŸsiz varlığı aÅŸağılamayı marifet bilen birinin yaptığı iÅŸ, dünyada kapladığı yer, hayatta baÅŸardığı ÅŸey ne olursa olsun orada ‘biri’nden deÄŸil ‘bir ÅŸey’den söz ediyoruz demektir. Tanımsız, insanlık dışı ‘bir ÅŸey.’

Az kalsın unutuyordum. Sahip olduğu pozisyonu bir üstünlük olarak konumlandıran özgüven patlamalı kibirli hödükler, en tehlikeli türdür. Gücünü bir koltuktan yahut o koltukta oturandan alan, o koltuk olmasa, o koltukta oturandan aldığı güç olmasa kimsenin yüzüne bakmayacağı bol kompleksli, bol cahil cesaretli, bol kibirli bu tür yapıp ettikleriyle dünyanın sonunu getirebilir.

Bu türün bilgisi karşısında ezikliklerden eziklik, büzüklüklerden büzüklük beÄŸendiÄŸi insanlara karşı takındığı o korkunç kibirli tavır getirir dünyanın sonunu. 

Bir gönlü kırmak, dünyanın sonunu getirmek demektir çünkü. Ä°nsandan, o biricik,  eÅŸsiz varlıktan bir merhabayı esirgemek zulümdür ve zulm ile abâd olunmaz.

Kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.