Sosyal Medya

Makale

Bir zillet hikayesi

20.Yüzyıl'ın uzun sayılabilecek tarihi Müslümanların temsili bakımından iki ayrı insan tipi çıkardı ortaya. Birincisi, şartlar ne olursa olsun Müslümanların izzet ve şerefini korumak üzere hareket edenler, ikincisi emperyalist efendilerinin çanağını yalayarak hayatta ve ayakta kalınabileceğini zannedenler.

Birinci tip, Müslümanların kendi inançları, hayatları, ülkeleri, diğer Müslümanlar ve en nihayet gelecekleri hakkında kendi başlarına, müstakil olarak, müdahalesiz şekilde kararlar almaları gerektiğini savundu hep. Bunun yolunun da büyük oranda Müslüman toplulukların siyasi ve askeri bakımdan güçlü organizasyonlara sahip olmalarından geçtiğini düşündü.

20. Yüzyıl boyunca ortaya çıkan kitlesel Ä°slami hareketlerin tarihi bir bakıma bu ‘müstakil olarak güçlü olma’ dileÄŸinin de bir tarihidir. Türkiye’de adı Milli Görüş, Mısır ve bazı baÅŸka ülkelerde Ä°hvan-ı Müslimin, Pakistan ve BangladeÅŸ gibi ülkelerde ise Cemaat-i Ä°slami oldu bu kitlesel, silahsız Ä°slami hareketlerin. 

YetiÅŸmiÅŸ kadrolara sahip olmak, siyaseten güçlenmek, ekonomik olarak bağımsız olabilmek, Ä°slam birliÄŸini saÄŸlamak, terörizmle arasına mesafe koymak gibi temel ilkeler üzerinden benzer nitelikler taşıyan bu Ä°slami hareketler birbirleriyle yakın iliÅŸkiler kurup gerektiÄŸinde birlikte hareket edebilme kabiliyeti kazanmak için de epey emek sarf etti.    

Müslüman halk, yani en genel manada ümmet arasında belirli bir teveccüh kazanan bu hareketlerin karşısına hep o ikinci tip dikildi ve şöyle dedi: Mesele senin bildiÄŸin gibi deÄŸil. Zayıfız, gücümüz yok, eÄŸer bir emperyal odağın kuyruÄŸu olmazsak ayakta kalamaz, paramparça oluruz. Åžimdilik kaydıyla modern dünyanın bir parçası olmalı ve Batı'nın ortaya koyduÄŸu deÄŸerleri benimsemeliyiz. 

Bu çarpık bakış giderek Ä°slam ülkelerinin zillet içerisinde, zavallı, aÅŸağılık kompleksiyle malul, kurtuluÅŸun tek yolunun efendisine benzemek olduÄŸunu düşünen ‘gönüllü köleler’ eliyle yönetilmesini saÄŸladı.

Bu çarpıklığın yol açtığı en önemli ve içinden çıkılmaz sorun ise ne yazık ki ‘bizim gücümüz yok. Sesimizi çıkarırsak bizi ezerler’ mantığının bir ‘öğrenilmiÅŸ çaresizlik’ olarak bütün Ä°slam âlemine sirayet etmesi oldu.

DoÄŸrusu bu ya, emperyalist akıl da sürekli olarak bu gönüllü köleler üzerinden bütün Ä°slami hareketlerin önünü kesmeyi baÅŸardı 20. Yüzyıl boyunca. Milli Görüş de, Müslüman KardeÅŸler de, Cemaat-i Ä°slami de, Nahda da hep olmadık engellemelerle, beklenmedik düşmanlıklarla karşılaÅŸtı. Yapmadıkları, yapmayacakları ÅŸeyler üzerinden canavarlaÅŸtırılmaya çalıştılar. Söz gelimi, yöntem olarak silahlı mücadeleye karşı çıkan Ä°hvan’ı ‘terörist’ olarak yaftaladılar. 28 Åžubat sürecinin Milli Görüş’e neleri yaptığı da dün gibi aklımızda.

Bütün bunları niçin yazdım peki? Cumhuriyet Gazetesi’nin zavallı bir gönüllü köle ile yani BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nin Dış Ä°liÅŸkilerden Sorumlu Bakanı Enver Gargash’la yaptığı bir söyleÅŸi yüzünden. Tanımladığım ikinci tipin öyle bariz, öyle net bir örneÄŸi ki Gargash denilen zavallı, hani olursa o kadar olsun. 

Ne diyor Gargash: ‘Türkiye’nin Mısır’da ve baÅŸka ülkelerde Ä°slamcı partilere verdiÄŸi destekten rahatsızız.’ Bu, Türkiye’nin ‘dünya Müslümanları kendi kararlarını kendileri almalı, Müslümanların bağımsız olmalarını ve bağımsız hareket etmelerini isteyen herkesle aramızda mesafe var. Zira biz bu zilletten memnunuz’ demek.

Zavallı herif, bir taraftan da şöyle diyor: ‘Katar’ın aşırıcı, cihatçı ve bazı olaylarda da terörist gruplara desteÄŸi bizim çıkardığımız Katar krizinin temel nedeni.’ Yani bu sözlerin tefsiri ÅŸu: ‘Katar’ın, Filistin Müslümanlarının izzeti için çalışan Hamas’a ve Suriye’deki makul Sünni gruplara verdiÄŸi destekten rahatsız olmamızı buyurdu efendilerimiz. Biz de onu yapıyoruz. Çünkü ‘gönüllü kölelik’ bunu gerektirir.

Sonra da ‘modern cihatçılığın kökeninde Seyyid Kutub var’ diyerek efendilerinin istediÄŸi altın vuruÅŸu yapıyor Gargash. Yani bütün kitelesel Ä°slami hareketleri ‘terörizm çuvalı’na dolduruyor. Tabii, Cumhuriyet Gazetesi de neye alet olduÄŸunu çok iyi bildiÄŸinden bu söyleÅŸiyi ‘BAE’den Türkiye’ye radikal Ä°slam uyarısı’ baÅŸlığıyla veriyor.

Gönüllü köle gönüllü köledir çünkü. Kefiye takanıyla tayyör giyeni arasında herhangi bir fark yoktur. Birbirleriyle dayanışma konusunda dudak ısırtan bir performansları vardır.

Bizler, yani ‘Müslümanlar kendi kararlarını kendileri vermelidirler’ diyenlerse şöyle diyoruz: ‘Tam bağımsız bir Ä°slam dünyası için yaÅŸasın Türkiye, yaÅŸasın Katar.’

Kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.