Sosyal Medya

Makale

İlimlerin Sınıflandırılması ve Din Öğretimi

Ä°lim, Allah’ın insanlara lütfettiÄŸi bir nimettir. Ve kendi içinde ayrılmaz bir bütündür. Onu parçalara ayırmanın bir sebebi, devasa yapısından dolayı anlama güçlüğünden kaynaklanır. Ama bu ayrım, onu bir bütün olarak algılamanın gereÄŸini yok saymaz. Dolayısıyla sosyolojinin, psikolojiden, matematiÄŸin fizikten ayrı veya uzak kalması ya da ters düşmesi düşünülemez. Bu, kendi içinde bir uyum ve bütünlük taşıyan dünyanın ölçülü hâlidir.

Bir eğitim kurumunda öğretilen bilgilerin, birbiriyle çeliştiği düşünülebilir mi? Fizikte verilen dersin coğrafya da veya matematikte öğretilen bilginin kimya da yalanlanması mümkün müdür? Hakikat (gerçek) tekdir. Elbette değişik yorumlarla farklı açılardan izah edilebilir. Ama doğru bilginin yasalarının kişiye göre değişmeyen objektif bir temeli (aslı) vardır. Âlem, bir mantık ve bunu takip eden ölçülü bir düzen içerisinde hareket eder. Beslenmeden korunmaya, üremeden barınmaya kadar bütün evren bütünsel bir sisteme sahiptir. Her canlı kendisi için belirlenmiş bir hedefe doğru ilerler. Dolayısıyla her bilgi bir bütünün parçasıdır.

Dinle ilgili öğretilerin de bundan farkı yoktur. Tefsir ilminin sosyolojiyle, hadisin fizikle çatışması mümkün deÄŸildir. Ortak aklın iÅŸleyiÅŸi, her saha da aynıdır. Ä°nsanın tabiatta bulunan bu ölçülü hâle uyması ve içinde yaÅŸadığı düzeni bozmaması için getirilen kurallar bütününe din denir. BilindiÄŸi gibi Ä°slami literatürde tabiatta bulunan her varlık bir ayettir. Kur’an ayetleriyle tabiatta bulunan ölçülü durum arasında bir çeliÅŸki veya çatışma çıkmaması, bu kevnî (yaratılmış) ayetlerle Kitab’ın ayetleri arasında da bir uyum ve ahenk bulunduÄŸunu gösterir.

Din, hayatın bizzat kendisidir. Tabiatta bulunan bütün varlıkların bir düzen içerisinde yaÅŸamasına din denir. Fizik de, kimya da matematik de Allah’ın ilmidir. Buna göre her ÅŸeyi yaratan ve yasalarını koyan Allah, kitap indirirken de buna uygun emir, yasak ve tavsiyeler seçmiÅŸtir. Bu nedenle din öğretiminde aklın sınırlandırılması, hesaplanamayan sonuçlar doÄŸurur. Dünyada her ÅŸeyin bir ölçüyle yaratıldığı düşünülürse bu ayarın hiçbir konuda ihmal edilmemesi gerekir. O hâlde fizik kurallarındaki ölçünün, bir kavmin helak olmasıyla, kimya ilminin verilerinin içki yasağıyla uyumunun gözetilmesi çok önemlidir. Kur’an’da yeryüzünün yaÄŸmurla yeÅŸermesinin veya anne karnında çocuÄŸun doÄŸumunun, ahiretin varlığına delil getirilmesi, bu uyumun bir sonucudur. Tabiatı gözlemlemeye ve araÅŸtırmaya teÅŸvik eden ayetler, dünya ve çevresindeki ölçülü verileri, bir yaratıcının varlığıyla eÅŸleÅŸtirir. O yaratıcının aÄŸaçları yaratırken koyduÄŸu kanunlar, zinaya yaklaÅŸmayın derken de iÅŸin içindedir. Ancak dinin fizikle iliÅŸkisi, onu bilimsel verilerle izah etmek deÄŸildir. Burada kastedilen, hiçbir müspet ilmin verisiyle dinin çeliÅŸmeyecek ÅŸekilde uyumudur. Bu uyumdan kasıt, hangi sahada olursa olsun her bilginin, kendisini diÄŸerleriyle kontrol edip saÄŸlama yapmasıdır.

Öyleyse din adı altında paylaşılan bilgilerin ilmin bütünlüğüne uyumlu olması kaçınılmazdır. Dünyanın ölçülebilir hâli, dinin de içinde bulunduğu bir bütünlük arz eder. Hiçbir bilgi bu bütünden koparılamaz. O zaman tabiatın yasalarında olduğu gibi sosyal alanlarda da akla ters düşmemek gerekir. Nihayet Allah, yarattıkları için belirlediği sistemi, yani dinini, yine yarattığı en güzel şeylerden birine, yani akla emanet etmiştir.

Dinin dünya üzerindeki tarif ve uygulamaları özellikle Batı kültür tarihinde o kadar suiistimal edilmiÅŸ ve o derece kötü tecrübelerle iÄŸdiÅŸ edilmiÅŸtir ki hayatın sadece bir tarafına indirgenmek zorunda kalınmış ve akıldan da soyutlanmıştır. Bu parçalanma, dini hayattan kopuk kiÅŸisel ön kabullere mahkûm etmiÅŸtir. “Aklım almasa da inanıyorum.” cümlesi, bu parçacı yaklaşımın bir sonucudur. Oysa aklın devre dışı bırakıldığı her alan, dünyanın üzerinde kurulduÄŸu ölçüden uzaklaÅŸmak anlamına gelir. Dahası kiÅŸisel sorumlulukları, anlama ve içselleÅŸtirme faaliyetlerini buharlaÅŸtırır.

Aklı kullanmanın göz ardı edilebileceÄŸi hiçbir alan yoktur. Özellikle tefsir, hadis ve fıkıh sahasında aklı ihmal etmek, abuk-sabuk yorumlara katlanmak anlamına gelir. Akıl Allah’ın yarattığı ve kullanmamızı istediÄŸi bir nimettir. Ona verilen görev, insanı kendisine zarar verecek her ÅŸeyden korumaktır.

Hayat, Allah’ın yarattığı ölçülerle ilerlediÄŸine göre insanın üzerinde yürüdüğü yol, asla dinsiz bir kategori içermez. Din, yaÅŸamın bütün veçhelerini kuÅŸatır. O hâlde din adı altında oluÅŸturulan öğretimin diÄŸer ilmi yaklaşımlarla bir bütün olduÄŸu unutulmadan akıldan uzaklaÅŸmaması, bir zaruret kabul edilmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.