Makale
Boşandığımız Kadınlar Bizim Neyimiz Olur
Kadının güvenliÄŸi, yaÅŸanılan çevrenin kalitesini gösteren önemli bir ölçüdür. Buna göre Ä°slam’ın insanlığa kazandıracağı barış ve huzuru, kadının güvenliÄŸi üzerinden tarif etmek, gayet isabetlidir. Peygamber (sav)’in Medine’ye gelip müslüman olan Adiy b. Hâtim’e “Vallahi çok sürmez Kâdisiye’den bir kadının yalnız başına devesinin üzerinde çıkıp Kâbe’yi ziyaret edinceye kadar Allah korkusundan baÅŸka hiçbir korku duymayacağını iÅŸiteceksin...” dediÄŸi rivayet edilmiÅŸtir. (Ä°bn HiÅŸam, Siret, c. 4, s. 314.) O hâlde kadının güvende olmadığı yerde hiç kimse güvende deÄŸildir.
Kur’an yaklaşımında evlilik de boÅŸanma da güzellikle olur.
“BoÅŸama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir…” (Bakara suresi, 229. ayet)
BoÅŸanan kadınların serbest ve rahat bırakılması gerektiÄŸi çok açıktır. Zorla ve zarar vermek kastıyla yapılan her teÅŸebbüs kınanır. Dul kadınların maÄŸdur duruma düşmesine asla izin verilmez. Hatta bu konuda yapılan tavsiyeleri tutmamak, Allah’ın ayetleriyle alay edip eÄŸlenmek ÅŸeklinde tanımlanır.
“Kadınları boÅŸadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiÅŸ olur. Allah’ın ayetlerini eÄŸlenceye almayın. Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiÄŸi hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiÄŸi Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her ÅŸeyi bilir.” (Bakara suresi, 231. ayet)
Tartışma veya kavga söz konusu olduğunda kızgınlık ve öfkeyle kadın evinden uzaklaştırılmaz. Eğer anlaşmazlık boşanma ile sonuçlandıysa kadın asla evinden kovulmaz/çıkarılmaz. Her hâlükârda evden uzaklaşan erkek olur. Nihayet eski kocanın imkânı ölçüsünde varsa çocuklarının bakımı da dâhil olmak üzere kadının bütün ihtiyaçları karşılanır.
“Onları gücünüz ölçüsünde oturduÄŸunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp (gitmelerini saÄŸlamak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. EÄŸer hâmile iseler, doÄŸum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuÄŸu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir ÅŸekilde anlaşın. EÄŸer anlaÅŸamazsanız çocuÄŸu, baÅŸka bir kadın emzirecektir. Ä°mkânı geniÅŸ olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiÄŸi kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiÄŸi imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. Rabb’inin ve O’nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azmış nice memleketler vardır ki, biz onları (ahalisini) çetin bir hesaba çekmiÅŸ ve onları görülmemiÅŸ azaba çarptırmışızdır. Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlar ve iÅŸlerinin sonu tam bir hüsran olmuÅŸtur. Allah onlara ÅŸiddetli bir azap hazırlamıştır. Ey inanan akıl sahipleri! Allah’tan korkun. Allah size gerçekten bir uyarıcı (kitap) indirmiÅŸtir.” (Talak sütresi, 6-10. ayetler)
Kocası öldüğünde de kadın için bu koruma devam eder. Hem yaşadığı evden çıkarılmadan korunması hem de nafaka ödenmesi suretiyle kendi ayakları üstünde duruncaya kadar desteklenmesi gerekir.
“Sizden ölüp de (dul) eÅŸler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (saÄŸlıklarında) vasiyet etsinler. EÄŸer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri hakkında yaptıkları meÅŸru ÅŸeylerden size bir günah yoktur. Allah azizdir, hakîmdir. BoÅŸanmış kadınların geleneklere uygun bir ÅŸekilde geçimlerini saÄŸlamak, takva sahiplerinin boynuna bir borçtur.” (Bakara suresi, 240, 241. ayetler)
Bu husus, başka bir ayette de şöyle dile getirilir:
“Ey Peygamber! Kadınları boÅŸa(maya niyetlen)diÄŸinizde, onlar için belirlenmiÅŸ iddeti gözetecek ÅŸekilde boÅŸayın ve süreyi (dikkatlice) hesaplayın ve Allah’a, Rabbinize karşı sorumluluÄŸunuzun bilincinde olun. Onları evlerinizden kovmayın ve açıkça hayâsız davranışlarda bulunmadıkça onlar ayrılma(k zorunda bırakılma)sın. Bunlar, Allah’ın koyduÄŸu sınırlardır ve kim Allah tarafından konulan sınırları aÅŸarsa, aslında kendisine karşı haksızlık etmiÅŸ olur...” (Talak suresi, 1. ayet)
O hâlde “Ya benimsin ya da toprağın.” sözü cahilliÄŸi de aÅŸan bir aşırılıktır. Hatta zulümdür. Sevgi, bilgi ve onu takip eden bir saygıyla dengelenmediÄŸi ve vahyin rehberliÄŸine tabi olmadığı sürece insanı kaldıramayacağı yüklerin altına sokar.
Dul kadınların yeniden evlenip mutlu olmak istemeleri en doğal haklarıdır. Nitekim bu aynı zamanda bir ihtiyaçtır. Buna engel olmak kimsenin haddi değildir.
“Kadınları boÅŸadıktan sonra, bekleme sürelerinin sonuna gelmiÅŸlerse, aralarında uygun bir ÅŸekilde anlaÅŸtıkları takdirde baÅŸka erkeklerle evlenmelerine engel olmayın. Bu, Allah’a ve Ahiret Günü’ne inanan her biriniz için uyarıdır; bu, sizin için en erdemli ve en temiz (yol)dur. Allah her ÅŸeyi aslıyla bilir, ama siz bilmezsiniz.” (Bakara suresi, 232. ayet)
Kadının sahip olduğu haklar konusunda verilebilecek en uç örnek ve daha kötüsü kişinin eşini zina ederken yakalamasıdır. Bu durumda dört şahit gerekir. Eğer yoksa mahkemede karşılıklı lanetleşmeye gidilir. Sonunda eşler birbirinden boşanır.
“EÅŸlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden baÅŸka ÅŸahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin ÅŸahitliÄŸi, kendisinin doÄŸru söyleyenlerden olduÄŸuna dair dört defa Allah adına yemin ederek ÅŸahitlik etmesi, beÅŸinci defa da, eÄŸer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduÄŸuna dair dört defa Allah adına yemin ve ÅŸahitlik etmesi, beÅŸinci defa da, eÄŸer (kocası) doÄŸru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır. Ya Allah'ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasaydı ve Allah, tövbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (hâliniz nice olurdu)!” (Nur suresi, 6-10. ayetler)
Zarar vermek, bıçaklamak, öldürmek bir mümin eylemi deÄŸildir. EÄŸer iÅŸler yolunda gitmiyorsa bunun nedenleri vardır. Onları çözmeye çalışmak ve bazen yardım almak gerekir. Daha da olmuyorsa boÅŸanmak da karşılıklı bir haktır. Kadının kocası olunur sahibi deÄŸil. BoÅŸandıktan sonra erkekle kadın arasında varsa mevcut yükümlülükler dışında bir baÄŸ kalmaz. Evliyken de ayrılırken de önemli olan Allah’ın ölçülerini gözetmektir. Bizim namus algımız ya da merhametimiz Kur’an’da verilen ölçülere uymadığı sürece toplumsal barışa eriÅŸmemiz mümkün gözükmemektedir.
Boşandığımız kadınlar bizim neyimiz olur? Sadece arkadaşımız. Tabii kardeşimiz. Ve belki de dostumuz. Hepsi bu.
Henüz yorum yapılmamış.