Sosyal Medya

Makale

Sıcak ve Tehlikeli Günler Bizi Bekliyor

Mevsimsel sıcakların bunalttığı bu günlerde siyaset ve diplomaside de sıcak ve gergin günler bizi bekliyor.

Küresel sömürü pazarındaki pastadan hızla pay kaybeden ABD, AB ve İngiltere, sarsıntıdaki ekonomilerini ayakta tutma adına artık aleni şekilde sağa sola saldıracak durumdalar.

ABD, 11 Eylül saldırılarına dolaylı şekilde destek vermekle suçladığı Suudi Arabistan’ın ABD’deki tüm varlıklarına el koymak için girişimde bulunmuştu.

Aslında el koyacağı falan yoktu; çünkü böylesi bir zorbalık durumunda ABD’deki tüm yabancı sermaye sahipleri mal varlıklarını geri çekmeleri kuvvetle muhtemeldi.  Amaç ölümü gösterip sıtmaya razı etmekti. Nitekim Trump’un 2 ay önce Suudi Arabistan ziyareti sonrasında Suudlular için çok da ihtiyaç duymadıkları birçok alanda ABD ile 300-400 milyar dolarlık çeşitli antlaşmalara imza atıldı.

ABD, başta BAE ve Bahreyn olmak üzere diğer körfez ülkelerinden de kibarca haracını topladı.

ABD, Körfez ülkelerinden topladığı/toplayacağı haraçlarla kısa bir süreliğine de olsa ekonomisine rahat bir nefes aldırdı ama bundan daha fazlası lazım kendisine.

ABD’nin ekonomik hedefleri, İsrail’in güvenlik endişesi ve Arap Şeyhlerinin koltuk korkusu ortaya Katar Ambargosunu çıkardı.

Katar, diğer Petrol Şeyhleri gibi müsrif eylemleri olsa da tutarlı ve akıllı girişimleri olan bir ülke.

Paralarını batı bankalarında tutmak yerine yatırımlarda kullanmasını bildi. El Cezire gibi dünya markası bir televizyon markası kurdu ki Siyonist Yahudi tekelindeki dünya medyasına kayda değer bir alternatif oldu. Uzak Asya’dan Afrika’ya kadar birçok mazlum coğrafyada hayır çalışmaları var. Ve en önemlisi başta Hamas olmak üzere birçok İslami Direniş hareketine açık destek verdi.

Katar’ın İslami guruplara mali desteğini hem İsrail hem de göbeğinden Batıya bağlı Petrol Şeyhleri, varlıkları için hep tehdit gördü. Bu yetmezmiş gibi Türkiye ile yaptığı siyasi, ekonomik ve askeri işbirliğinden sonra İsrail ve Arap şeyhleri için Katar’ı boğmak kaçınılmaz oldu.

Amaç belliydi; Katar sıkışınca hem İslami Direniş hareketlerine destek vermekten vazgeçecekti hem de yardım etmesi için ABD’nin kucağına oturacaktı. Fakat beklenen şey pek olmadı.

Türkiye’nin açık desteği ve asker gönderme kararı Katar’a cesaret verdi. İran’da fırsattan istifade Arabistan’a sızmak için farklı bir kapı bulmanın hesabıyla Katar’a destek verdi.

Türkiye’nin Katar’a açık desteğinden sonra PKK canhıraş bir şekilde saldırmaya başladı. Kırsalda istediği eylemleri yapamayan PKK, il ve ilçelerde Ak Parti Teşkilatlarına yönelik suikast eylemlerine başladı.

Katar ve PKK, ne alaka?” diyor insan.

Yeni küresel zorbalığın kuralı bu; maşalarla savaşmak ya da popüler söylemle vekâlet savaşları diyorlar buna.

Diğer yanda Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü üzerinden Gezivari provokatif bir hareket çıkarma derdindeler.

Türkiye’de elindeki kartı sürdü masaya; “fazla zorlamayın yoksa Afrin’e girerim” dedi.

Bir haftaya kalmaz Türkiye Afrin’e girse çok şaşmamak lazım.

Özellikle Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’a girişi beklenenden fazla ilgi ve katılım görürse, gündemi değiştirmek adına TSK’nın Afrin’e girmesi (kendi adıma) çok şaşırtmaz beni. Tabii ki böylesi bir durumun sadece gündem değiştirmek için değil Batının terör maşasını kırmak için de olduğunu belirtelim.

ABD, Suriye’nin doğusunda Deyrzor ve Rakka bölgesindeki zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine göz dikmiş. IŞİD’i bahane gösterip “teröre izin vermeyeceğim” bahanesiyle buralara yerleşme derdinde.

ABD, Rakka ve Deyrzor bölgesinde kendine bir güvenlik çemberi oluşturmak için PYD’yi kullanıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin önünü kesmek için PYD’yi tampon olarak kullanmanın hesabında.

PYD, ABD ve Batılı güçlerin kendi özgürlüğü için destek verdiğini sanıyor. Oysaki PYD, Batılıların mayın tarlasına sürdüğü bir eşekten başka bir şey değil.

Kuzey Suriye ve Kuzey Irak boyunca kurulması planlanan bir Kürt devleti, çevresindeki Türkiye, Suriye, Irak ve İran’la sürekli çekişeceği planlanıyor. Bölge ülkeleri bu Kürt devletiyle çekişirken, dikkatleri buraya yönelirken; ABD ve yandaşları doğu Suriye ve Batı Irak’taki hırsızlıklarını rahatça yapacaklar. Tabii ki bölge ülkelerinin hışmından korkan bir Kürt Devleti sürekli olarak ABD’nin kucağında oturmaya mahkûm kalacaktır.

Bu yüzden ABD ve diğer Batılı müttefikler (Arap Şeyhleri de dâhil) Suriye’de bir Kürt Devleti kurulması için büyük bir gayret içinde.

Burada Kürt devletine karşı olmak bir çözüm sağlamıyor.

Güç ve silah Batılılarda; bölge ülkelerinin hiçbirinde bu planı bozmaya yetecek ne askeri ne de ekonomik güç yok.

Türkler, Kürtler, Araplar ve Farslar bir masa etrafında bir araya gelip çözüm yolları aramadıkça daha çok acı çekecekler.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.