Sosyal Medya

Makale

Yaşanılan Modern İfsad Sürecidir

Şizofren bir hayatın tam ortasındayız. Kimlik bozukluğu yani disosyatif kimlik bozukluğu, yani çatlamış, çoğalmış kişilik… Herkes kendi masalını okuyor. Lakin her masal bir başka masalın devamıdır.

İnsan, kalbinin bağını Allah’tan kopararak mala-mülke, eşyaya, düşüncelere ve sistemlere bağlayarak, gönül dünyasında putlarını çoğaltıyor. İnsan, yanılışının yangınında yanıyor. Kalbi diri tutan öz ve işaretleri kaybedince insan müthiş bir boşluğa yuvarlandı, değerler anlamsızlaştı, yürek kurumaya başladı. İnsan tükenmeye başladı… Artık insanlar kötüdür, insan iyidir demeye başladık… Fıtratını bozmamış, insanlık hizasında kalmış, değerlerine sırtına dönmemiş, ümmi kalmayı başarmış insan iyi…

Modernizim, insanı bir role itti. Bu rolü üstlenen insan, şuurdan ve şuuraltından soyunmuş, sıyrılmış sadece bir içgüdü sürüsüne dahil olmuştur. Şahsiyet değil, sürüden biri olmaya razı halde bir ya-şam biçimini şekillendirmekte,

İnsan, inanç kalesini yıkmıştır. Bu kale yıkılınca burçlarına çıkıpta ruhunu yeniden dirilişe davet eden sesleri duymakta sağır kesilmiştir… Öyle bir zavallı konumuna gelmiştir ki, yaşadığı alem diri diri yattığı mezar olmuştur… Kendisiyle kavgalı, suçluluk duygusu içinde, belirsiz özlemler, sokaklar dolusu yalnızlık, patojen duygular ve nevrotik sapmalar, toplumsal bitme noktasına gelmemizin tüm sebepleri var…

Modern insan ruhu delindi, çatladı. İnsan yalnızlıktan ölüyor. Ruhun tarihi unutuldu… Bütün zamanların çıldırtan gözyaşlarıyla, hiç kimse düşüne düşüne ağlamıyor, çünkü anlamıyor hiçbir şeyi, geleceği, istikbali, öteleri… anlasa, ağlayacak… Güneşin doğuşunu unutmuş, batışını romantizm duygularıyla harmanlayan insan… Görsel kuşatmalar altında cehenneme doğru adım adım yürüyen insan… Derdini, insana, kardeşine anlatmak yerine, psikologlara anlatan ve dertlerine saklanan, gizlenen modern insan öğrenilmiş bir cehaletin karanlığında debeleniyor…

İnsan, kendinden, hakikatten, hayattan kaçıyor. Niçin var oldum-yaratıldım sorusu cevapsız kalma-ya devam ediyor? Depresyon ve panik bozukluğun içinde. Teknolojik aygıtların, makinaların kölesi olmuş, insan ilişkileri sekteye uğramış bir toplumsal çürümüşlükle karşı karşıyayız…

İnsanın hiçbir eksiği yok gibi, sadece kendisi eksik, kendisi kayıp… Vicdan pusulasını kaybetmiş, kıyıcı bir varlık haline dönüştü insan… Gürül gürül akan hakikat ırmağından nasibi olmayan, korku, vehim, endişe içinde… İşleyeceği günahlar için tenhalıklar arayan, Allah’ı unutan zavallı durumunda in-san… Evrensel dolandırıcılığın hüküm sürdüğü bu çağda ayartıcı ve avutucu sanal aleme hapsolmuş zavallı… Şizofrenik nöbetler halinde yaşanan hezeyanlar içinde…

Modern birey maddeci bir zihin yapısına sahip. Bu zihin günaha ayarlı bir zihindir. Böyle bir insan tipi,hayatında kutsaldan arındırılmış alanlar açarak, hayatın anlamını yitirdi, kutsaldan boşalan yerlere modern hurafeler, çağdaş putlar dolduruldu… Modern hayat hakikati çarpıtmıştı. Onu aşma iddiasıyla ortaya çıkan post modernizm ise hakikate karşı insanı- alaya alarak- ne koysan gider laubaliliğini sen-de haklısın kayıtsızlığını getirdi… Her türlü namussuzluk norm halini aldı… Eline geçirdiği tüm değerleri satışa sunan modern hayattır.

Modern birey ve Müslümanlar modernizm karşısında tuzla buz oldu adeta, buharlaştı, değersizleşti gün geçtikçe de durum kötüleşiyor… Çünkü İslam dünyasındaki gelenekçi tutum iç hastalıklara, modernist tutum ise dış mikroplara bağışıklığın ifadesidir…

Kur’anın önerdiği ise geleneğin veya modernizmin taşıdığı bozulma halinden kurtulmak vahiy dışı değerlerden arınmak, cahili yargı ve statüleri dönüştürebilecek olan ıslah-cihad inkılabının belirleyicisi kılmak.

Modernizmin zihinsel boyutu insan üstü hiçbir değer tanımayan pragmatizmi ile akılcı, deneyci,seküler ve ilerlemeci bir tutum oluşturuyor.

Yeni dünya düzeni tarafından kendi halkının sömürülmesine ve ifsadına yardımcı olacak işbirlikçilerini oluşturuyor…

Bu işbirlikçi modernistler ise sömürgeciliğin kaba ve çıplak söylemini, transformasyon, entekrasyon, çağdaşlık, modernizasyon, insan hakları, demokrasi… gibi teknik ve siyasi kelime ve kavramlarla süsleyip inceltiyorlar. Zaten sömürge ülkelerinde insanları dar ağacına çıkartırken bile (İngiliz ipi) asılma tercihini modalaştıran bir sinsi incelik değil mi…

Dayatılan modernizm mikrobu ile, toplumun ruhsal yapısı erozyona uğradı. Doyumsuzluk içinde ne yapacağını bilemeyen insanlar umut kapısı diye çeşitli düşünce ve eylemler ortaya koymayı denemek-tedirler.

Sonuç alınamayan her eylemden sonra yaşanılan hayal kırıklıkları bireysel ve toplumsal vicdanı duyarsızlığa mahkum ediyor.

Böylece değerlerde meydana gelen hızlı ve ifsad edici çözülme bireyi yalnızlığa ve kendi başının çaresine bakmaya icbar edince, insanı insanın kurdu olarak gören zihniyet kitlelere egemen olmaya başladı sonuçta… Yaşanılan ifsad sürecidir… Bu ifsad sürecinde ki düzen tefessüh etmiş, yolsuzluk, ahlaksızlık, uyuşturucu, fuhuş, içki, rüşvet, şantaj, tehdit, bohem bir gençlik, dijital beyinler, teflon kafalar, çıplaklık kültürü, tesettürün çığırından çıkıp modalaşması, sahillerde, kafelerde tesettürlü bayanların kızların sigara tüttürmeleri, nargile fokurdatmaları artık vaka-i adiye haline gelmiş…

Tüm bunlara rağmen sünnetullah işliyor/Eğer Allah, insanları yapıkları işlerden dolayı hemen cezalandıracak olsaydı yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor, süreleri geldiği zaman Allah kullarını görmektedir /Fatır 35/45/

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.